Yeni bir vergi güvenlik önlemi!

Abdulkadir Kahraman | 17/11/2020 | (Tüm Yazılar)

Anayasamıza göre herkes malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olup, vergi ödevi kamu gücü kullanılarak gelir sahiplerinden zorla alınmaktadır. Bu nedenle, kamu gücü karşısında vergi yükümlüsünün güvencesi “hukukun üstünlüğü” ve vergide kanunilik” ilkesidir. Bu noktada kanunilik, verginin kanun lafzında yer almasına indirgenmemeli; vergi kanunları “adalet ve eşitlik ile mülkiyet hakkının korunması” ilkelerine dayanmalıdır. Yoksa bir vergi kanunla alınmış olsa bile adil olmaz.

Diğer taraftan modern vergi sistemlerinde mükellefin elde ettiği gelirin beyanı esastır. Peki bu aşamada vergide güvenlik açığı olur mu? Evet olur ve buna karşı vergi kanunlarına “vergi güvenlik müesseseleri” yerleştirilmiştir. Kurumlar Vergisi Kanunu’ndaki “kontrol edilen yabancı kurum, örtülü sermaye ve transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı”, Gelir Vergisi Kanunu’ndaki (“GVK”) hasılat esaslı kazanç tespiti” gibi düzenlemeler bu durumun örnekleridir.

Neden hisse geri alınır?

Şirketlerin ortakları ve ortaklar dışındaki paydaşlarına karşı yükümlülüklerinden biri de şirketin hisse değerini piyasa dalgalanmalarına karşı korumaktır. Bu nedenle Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 379’uncu maddesi hükmü ile şirketlerin hisse geri almalarına imkân verilmektedir. TTK’na göre bir şirketin sermayesinin %10’unu temsil eden hisselerini “geri alma hakkı” vardır. Bir şirketin daha fazla hisse geri alımına izin verilmemekte, alınması durumunda da %10’u aşan kısmı elde çıkarması veya bu oranda sermaye azaltması gerekmektedir. Son olarak hisse geri alımının amacı, ortaklığa kazanç sağlamak veya ortaklara kâr payı dağıtmak değildir.

Hisse geri alımına vergi

Hisse geri alımlarının son zamanlarda sıkça kullanıldığı gözleniyor. Ekonomik kriz dönemleri ve Covid-19 salgını nedeniyle hisse geri alım işlemlerindeki artış, vergilemesinin açıklığa kavuşturulmasını gerektirdi. Geçmişte kurucu intifa senetlerinin geri alımının da dağıtılmış kâr payı sayılması gündeme gelmişti.

TTK’nun tanıdığı geri alma imkânı, hisseleri iki yıldan fazla elde tutan gerçek kişi ortaklardan hisse veya pay geri alımını vergisel avantajları nedeniyle ön plana çıkarmıştır. Bu durum karşısında 11.11.2020 tarihinde TBMM’nde onaylanan 7256 sayılı Kanun ile vergi mevzuatımıza “hisse geri alımında vergileme yeni bir güvenlik müessesesi” dahil edilmiştir. Düzenleme yayımı tarihinde yürürlüğe girecektir. Kanun gerekçesindeki ifadeyle, tam mükellef sermaye şirketlerinin bu suretle vergisiz kâr dağıtımı yapmalarının önüne geçilerek ve kârın dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın %15 stopaj vergilemesiyle “vergi güvenlik müessesesi” oluşturulmaktadır.

Kanun teklifine göre, GVK’nun 94’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının sonuna eklenen bir fıkrayla tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi paylarını geri almaları belli şartlarla dağıtılmış kâr payı sayılmakta ve belirli esaslara göre hesaplanan tutarlar üzerinden %15 stopaj yapılması öngörülmekte ve tevkifatın bazı şu şekilde tanımlanmaktadır:

  • Geri alım sonrasında hisselerin sermaye azaltımıyla itfa edilmesi durumunda, şirketin bu hisseleri edimin bedeli ile hisse senetlerinin itibari değeri arasındaki fark (sermaye azaltımının tescil edildiği tarihte tevkif edilmek üzere),
  • Geri alınan hisselerin edinim bedelinden daha düşük bir bedel karşılığı elden çıkarılması durumunda iktisap ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark (hisselerin elden çıkarıldığı tarihte tevkif edilmek üzere),
  • Geri alım ile edildiği tarihten sonraki iki tam yıl içerisinde, edinilen hisselerin sermaye azaltımıyla itfa edilmemesi veya elden çıkarılmaması durumunda, edinim ile hisse senetlerinin itibari değeri arasındaki fark, (hisse veya iktisap tarihinden itibaren iki tam yıllık sürenin son günü tevkif edilmek üzere),

Bu şekilde yapılan kesinti hiç bir vergiden mahsup edilemeyecek olup; tam mükellef sermaye şirketinin paylarının BİST’da işlem görüp görmemesine, işlem gören paylarının toplam payları içindeki oranına, geri alınan payların BİST’da işlem gören paylardan olup olmamasına, tam mükellef kurumlardan geri alınıp alınmamasına, tam mükellef sermaye şirketinin yıllık satış hasılatı ve diğer gelirlerinin toplam tutarına göre ayrı ayrı ya da birlikte %15 oranını sıfıra kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanı yetkili olacaktır.

Başka bir düzenleme olabilir miydi?

Öncelikle 29.9.2020 tarihli 1. Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan YEP vergi hedefleri arasında “vergi mevzuatının sadeleştirilmesine, etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin gözden geçirilmesine ve kademeli olarak kaldırılmasının sürdürülmesi” olduğunu hatırlayalım.

Hisse geri alımında uygulanacak %15 verginin nedeni GVK’nunda iki yıldan fazla elde tutulan göre hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan değer artış kazancının vergilenmemesi ve bu işlemin “vergisiz kâr dağıtımı” olarak görülerek bu işlemin yapılmasının önüne geçilmesidir.

Düzenleme başka bir şekilde yapılabilir miydi? Evet. Gerçek kişilerin iki yıldan fazla elde tuttuğu ve geri alıma konu edilen hisseler ve paylardan elde edilen değer artış kazanç stopaja tabi tutularak veya beyan kapsamına alınarak vergilenebilirdi. Bu şekildeki bir vergileme daha adil ve YEP ile açıklanan hedefle uyumlu olurdu. Aksine yeni düzenleme ne bir sadeleştirme getirdi ne de bir istisnayı kaldırdı.

Tam tersi bu düzenleme yasalaşırsa vergi sistemi daha çarpık hale gelecek. Çünkü GVK’nun 94’üncü maddesi esas itibariyle “istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat” yapmayı düzenler ve yapılan tevkifat gelir sahiplerinin kazançlarından mahsup esasına dayanır. Bu nedenle öngörülen %15 stopaj uygulaması 94’üncü maddedeki vergi tekniğine de uygun olmayıp, GVK’nun sistematiğine de uymadığı düşünülmektedir.

Kimin vergisi?

Bu düzenlemedeki %15 kimin vergisinden mahsup edilmek üzere tevkif edilecektir? Hiç kimsenin. Bu nedenle de hisse geri alımındaki bu yeni “vergi güvenlik müessesesi”, uygulanan diğer “vergi güvenlik” müesseselerinden farklıdır. Örneğin kontrol edilen yabancı kurum kazancı kapsamında Türkiye’de vergilendirilmiş kazanç, yurt dışındaki kurum tarafından sonraki yıllarda dağıtıldığında elde edilen kâr paylarının daha önce Türkiye’de vergilendirilmiş kısmı ayrıca vergilendirilmemektedir.

Düzenleme kapsamında yapılacak “%15 vergi” sermaye şirketlerinin varlıklarında azalmaya neden olacaktır. Özellikle halka açık şirketlerinin açıklık oranları dikkate alındığında, bu düzenlemeden en fazla zarar görecek olanlar hisse senedi yatırımcıları ile bireysel emeklilik planlarını hisse senedi yatırım fonlarında değerlendiren tasarruf sahipleri olacaktır. Çünkü azınlık olarak hisse geri alımını engellemeleri hâkim ortak karşısında mümkün olmayacaktır. Diğer taraftan hâkim ortaklarda hisse geri alımını şirketin menfaati için yapmaktadır. Dolayısıyla yatırımcıların umudu Cumhurbaşkanı yetkisinin halka açık şirketler için %0 olarak belirlenmesidir.

Diğer taraftan, düzenleme “vergide mülkiyet hakkının korunması” ilkesi çerçevesinde ele alındığında %15 vergiyi ödemek durumunda olan tam mükellefler şirketlerin zarara uğradıkları ve bu zararlarının tazmini iddiasının gündeme getirilmesi ve/veya düzenlemenin anayasaya aykırılığı iddia edilebilir.

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.