Covid – 19 Günlerinde dijital hizmet vergisi
Berlin duvarının yıkılmasıyla demir perde sona ererken, sonrasında yaşanan küreselleşme, gelişmiş tedarik zincirleri ve dijitalleşen ekonomi sayesinde daha entegre bir dünya beklentisi üç yıl öncesine kadar yaygındı. Ancak bu durum Brexit’i takiben tersine bir dünya düzeni tartışmalarına, arayışlarına dönüştü. Ülkeler işbirliği yerine her alanda korumacı politikalar izlemeye başladı.
2008 yılındaki ekonomik krizin ardından vergi konusunda da küreselleşmeye bağlı ekonomik işleyişe karşı, G20 liderliğinde OECD’nin BEPS aksiyonları ile uluslararası vergi mimarisinin kuralları yeniden oluşturulmaya başlandı. Bunların başında “vergide şeffaflık için otomatik bilgi değişimi”, “Çok Taraflı Anlaşma” ile binlerce ikili vergi anlaşması envanterinin otomatik değişimi ve “dijitalleşen ekonomi vergilemesi” geliyor.
Türkiye’de dijitalleşen ekonomideki şirketleri vergileme konusunda uluslararası düzeyde çözümü beklemeden Aralık 2019 itibariyle birçok ülke gibi, 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi (“DHV”) Kanunu “dijital şirket vergilemesinde” bir sayfa daha açarak, DHV uygulayan ülkeler kervanına katıldı. Ancak DHV ile dijital şirketleri vergileme yaklaşımı daha karmaşık hale geldi. Çünkü III Nolu KDV ve stopaj uygulamasına KDV eklendi. Önce DHV’yi inceleme ile başlayalım.
DHV uygulaması ile ilgili açıklamalar 20.3.2020 tarihinde Resmî Gazete ile yayımlanan Uygulama Tebliği ile yapıldı. Tebliğ açıklamaları oldukça geniş kapsamı olan bir Kanun ile ilgili oldukça açıklayıcı bilgiler içeriyor.
Neden dijital hizmet vergisi?
Neden DHV, mevcut vergi kanunları bu şirketleri vergilemede yeterli değil mi? Maalesef mevcut uluslararası vergileme mimarisi, küresel dijital şirketleri vergilemede yetersiz kalıyor. Çünkü hem yerel hem de uluslararası vergi anlaşmalarının temeli “fiziki işyeri” esasına bağlı. Özellikle ülkeler arasında çifte vergileme anlaşması var ise; bir akit devletin mukimi olan şirketin diğer akit devletteki ticari faaliyet bir işyerine atfedilemiyorsa söz konusu kazanç üzerindeki vergileme hakkı o şirketin mukim olduğu devlete bırakılmıştır. Kaynak devletin o kazancı vergileme hakkı yoktur.
İşte bu nedenle, hükümetler bu sorunu aşmak için gelir üzerinden alınması mümkün olmayan vergiyi, “dijital hizmet vergisi” ve benzeri adlarla ihdas etmek suretiyle “küresele dijital şirketleri” vergileme yoluna gidiyor. Türkiye gibi Fransa ve İtalya’nın başını çektiği Avrupa Birliği üyesi ülkeler de dijital hizmet vergisi uygulamasını benimsedi.
1 Mart 2020 itibariyle yürürlüğe giren “dijital hizmet vergisinin mükellefi”, Türkiye’de işyeri veya daimî temsilcisi olmadan Türkiye’den hasılat elde eden yurtdışında mukim “küresel dijital şirketler” olarak tanılandı. Diğer ülkeler gibi Türkiye de bu şirketler “fiziki bir işyeri sahibi” olmasalar da Türkiye’den elde ettikleri hasılattan kaynak ülke olarak pay almak istiyor. Kanunun en önemli gerekçesi kaynak ülke olarak Türkiye pazarı verisini (data) işleyen “küresel dijital şirketlerin”, bunun karşılığında Türkiye’ye vergi ödemesi felsefesine dayanıyor. Çünkü dijital çağın petrolü “veri” ve veri petrol gibi işlenerek değer yaratılıyor.
Mükellef olma şartı ne?
Dijital şirketlerden hangileri mükellefi olacak? 2019 yılında Türkiye’den elde ettiği hasılat 20 milyon Türk lirası ve dünya genelindeki hasılatı 750 milyon avrodan (veya muadili yabancı para karşılığı Türk lirası) fazla olan “küresel dijital şirketler”, 1 Mart 2020’den sonra dijital hizmet vergisi mükellefi olacak. Bu hadlerin birlikte aşılması hâlinde mükellefiyet başlıyor.
Ancak bu noktada 7194 sayılı Kanun ile Cumhurbaşkanı’na verilen yetki ile mükellefiyet için belirlenen sınırlar verginin konusuna giren hizmet çeşidine göre ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirilebilir veya üç katına kadar artırılabilir. Bu yetki kullanımı ile muafiyet sınırlarının artırılıp azaltılması ile 2020 yılında kapsama giren mükellef sayısı sınırlandırılabilir veya genişletilebilir.
Coronavirüs ortamında bu yetkinin kullanılmasının ciddi olarak değerlendirilmesinde fayda var. Çünkü hasılat üzerinden alına %7,5 DHV, özellikle Türkiye’de küresel dijital şirketin bağlı ortaklığı olan kurumlar vergisi mükellefi şirketleri çok negatif etkileyecek.
Hangi hasılat vergiye tabi?
Aşağıdaki dijital hizmetlerden elde edilen hasılat “dijital hizmet vergisi” kapsamındadır:
- Dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmeti,
- Dijital ortamda sunulan içerik satışları ve içeriklerden yararlandırmaya yönelik hizmetler (bilgisayar programları, uygulamalar, müzik, video, oyunlar, oyun içi uygulamalar ve benzerleri dâhil; sesli, görsel veya dijital herhangi bir içeriğin dijital ortamda satışı ile bu içeriklerin dijital ortamda dinlenmesine, izlenmesine, oynanmasına veya elektronik cihazlara kaydedilmesine veya bu cihazlarda kullanılması),
- Kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetleri,
- Bu hizmetlere yönelik dijital ortamda dijital hizmet sağlayıcıları tarafından verilen aracılık hizmetlerinden elde edilen hasılat.
DHV uygulamasında vergilendirme dönemi takvim yılının birer aylık dönemleri olarak belirlendi. Diğer bir deyişle, eşikleri aşan dijital şirketlerin Mart 2020’den itibaren mükellefiyet tesis ettirip, he ay beyanname vermeleri gerekiyor.
Türkiye’nin üç farklı vergi yaklaşımı
Türkiye’nin “küresel dijital şirketleri” vergileme yaklaşımı sadece “dijital hizmet vergisinden” ibaret değil. DHV’den önce yürürlüğe konan “III Nolu KDV” ve “stopaj” düzenlemeleri var. Diğer bir deyişle Türkiye üç koldan bu şirketlere vergi salmaktadır.
Hangi vergi uygulaması? | Oran ne? | Mükellef kim? |
Dijital hizmet vergisi | %7,5 | Dijital hizmet sağlayıcısı (yurtiçi dahil) |
Katma Değer Vergisi (II veya III Nolu KDV) | %18 | - II Nolu KDV (Türkiye mukimi vergi mükellefleri)
- III Nolu KDV’de yurtdışında mukim elektronik hizmet sunanlar (mükellef olmayan gerçek kişilere sunulan hizmetler)
|
Internet Reklam Hizmetleri Stopajı | %15 | Yurtdışında mukim internet reklam hizmeti sunanlar |
Görüldüğü üzere, Türkiye mukimi bir gerçek veya tüzel kişi (mükellef olsun veya olmasın), dijital hizmet sağlayıcılarına yaptıkları ödemeler nedeniyle doğrudan veya dolaylı olarak üç tür vergi ödemesi yapmak durumunda. Örneğin, dijital hizmet sağlayıcısından “internet reklam hizmeti” alan bir tam mükellef kurum sırasıyla %7,5 dijital hizmet vergisi, %18 sorumlu sıfatı ile KDV ve %15 internet ortamında reklam stopajı ödemek zorunda.
Ancak bu vergileri kim ödüyor? Bu soruya cevap vermeden bu üç koldan vergi salma uygulamasına bakalım.
Vergi Türü | Vergi (TL) |
%15 Stopaj | 15 |
%7,5 DHV | 7,5 |
%18 KDV* | 20,7 |
Toplam vergi yükü | 43,2 |
* (100 TL net ödeme + 15 TL stopaj = 115 TL x %18 = 20,7 TL KDV)
Dolayısıyla, 100 TL’lik bir ödeme nedeniyle Türkiye mukimi gerçek kişi ve kurumun yüklendiği vergi oranı %43,2 olarak gerçekleşiyor.
Peki bu vergiyi dijital şirket mi ödüyor? Yoksa Türkiye mukimi gerçek kişi ve kurumlar mı? 20,7 TL KDV’nin indirim yolu ile geri alındığını varsaydığımızda geri kalan vergiler, söz konusu vergilerin yansıtılabilir olmaları nedeniyle Türkiye mukimi kişi ve kurumlarca ödeniyor.
Ayrıca, dijital şirkete yapılan ödemeden veya onun hasılatı üzerinden hem III Nolu KDV ile %18 KDV hem de %7,5 DHV alınması doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü bu vergiler bir seferde veya aşamalı olarak kullanıcılara yansıtılacaktır.
Diğer taraftan internet reklam hizmetine uygulanan %15 stopaj, Türkiye’nin çifte vergileme anlaşması olan bir diğer akit devlet mukiminden alınıyorsa yapılan vergileme, çifte vergileme anlaşmasına aykırı olarak uygulanıyor. Diğer bir sorun ise bu ödemelerden yapılan %15 stopaj, dijital şirketlerce kabul edilmemekte ve vergi hizmet alan tarafından ödeniyor. Söz konusu ödemeleri yapanların ihtirazi kayıtla verdiği beyannamelere karşı açılan davalar mükellefler lehine sonuçlanıyor.
Başka bir çarpıklıkta, DHV uygulamasındaki finansal muhasebe açısından konsolide bir grubun üyesi olan Türkiye’de mukim küresel bir şirketin bağlı ortaklığı olan bir işletme DHV’nin konusuna giren hizmetlerden elde ettiği toplam hasılat üzerinden %22 kurumlar vergisi ödemesine ilaveten %7,5 DHV ödemek zorunda kalması. Bu durum, T.C. Anayasa’sının ödeme gücüne göre vergileme ilkesine aykırı olup; bu konumdaki şirketlerin DHV beyanlarının ihtirazi kayıtla vererek bu adaletsizliği yargıya taşımayı değerlendirmeleri mümkün. Bu işletmelerin karlılık oranları düşük olup; DHV uygulaması sonucunda faaliyetleri sürdürülebilir olmaktan çıkabilecek.
Son olarak, Türkiye’deki girişimcilerin kurup geliştirdikten sonra yurtdışındaki şirketlerle yaptıkları / yapabilecekleri ortaklıklar ve Türkiye’ye gelme potansiyeli olan doğrudan yabancı yatırımcıların kararları ile Türkiye’deki şirketlerin piyasa değerleri DHV nedeniyle negatif etkilenecek.
Coronavirüs ve DHV
Şimdi Ocak 2020’de Wuhan’da patlak veren Covid – 19 salgını Çin ile sınırlı kalmayıp küresel bir salgına dönüştü. Küresel salgının kontrol altına alınmasının zaman alacağı anlaşılıyor. Türkiye’de dahil hükümetler ardı ardına parasal ve mali politikalar açıklıyor.
Covid-19’un ortalığı kasıp kavurduğu küresel salgın ortamında, mali önlem politikaların bir parçası olarak Türkiye’nin “küresel dijital şirketleri vergileme” yaklaşımı gözden geçirmeli ve sadeleştirilmelidir. Karmaşık hale gelen vergilemede bütüncül bir yaklaşım benimsememiz lazım.
Bu çerçevede alınabilecek aksiyonlar:
- Geri Kazanım ve Katılım Payı (GEKAP) uygulamasında olduğu gibi DHV’nin beyan ve ödemeleri mücbir sebep halinden dolayı ertelenmelidir. Çünkü bu salgın ortamında küresel dijital şirketlerin mükellefiyet beyan formu doldurup, mükellefiyet tesisi ve beyanname vermeleri pek mümkün görülmüyor.
- DHV mükellefiyeti için belirlenen dünya geneli ve Türkiye’de elde edilen hasılat sınırları (en azından Türkiye’deki 20 milyon TL hasılat sınırı diğer ülke örneklerinde olduğu gibi 25 milyon avro veya ABD doları) yukarı doğru artırılmalıdır.
- Internet reklam hizmetlerine uygulanan %15 stopaj oranı %0’a çekilmelidir. Aksi takdirde bu uygulama hem Türkiye’nin imzaladığı çifte vergileme anlaşmaları hem de DHV uygulaması ile tam bir “mükerrer vergileme” uygulamasına dönüşecektir. Ayrıca %15 stopaj, elde edilen kazancın ticari kazanç olması ve mukim ülke idaresi tarafından yurt dışında ödenen vergi olarak dikkate alınamadığından, dar dijital şirketin mukim olduğu ülkede hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilememektedir.
- Hizmet sağlayıcılarının (dijital şirketlerin) ürünlerinin ikame edilememesi ve imzalanan anlaşmalardaki hükümler nedeniyle ödenen vergiler bu şirketleri vergileme ile değil, tam tersi Türk mukimlerini vergilemeye dönmektedir. Bu ödemeler nedeniyle açılan davalar vergi idaresi aleyhine sonuçlanmaktadır.
- DHV oranı %7,5 oranı yerine diğer ülke örneklerinde olduğu gibi (örneğin %2-3 gibi) düşük oranlara çekilmelidir.
- DHV’nin hedefinin küresel dijital şirketleri vergileme olması ve vergileme esasının küresel geliri 750 milyon avro ve üzeri hasılatı olan şirketler olması nedeniyle vergi mükellefiyet tesisi finansal muhasebe açısından konsolidasyona tabi şirket adına yapılmalı hem konsolidasyon şirketinin hem de bu grubun üyesi birden fazla şirketin mükellefiyet tesisinin önüne geçilmelidir.
Salgının gidişatına göre küresel bir durgunluğa kesin gözüyle bakılırken, bunun ne kadar süreceği belirsizliğini koruyor. Kesin olan, salgının yarattığı kırılmanın sosyal ve ekonomik hayatı değiştirip dönüştüreceği. İşte bu nedenle, kendi kişi ve kurumlarımızın üzerinde ek maliyetler yaratmamak için “dijital hizmet vergilemesinde sadeleşmeye” ihtiyaç var. Aksi takdirde üretim ve istihdam daha da olumsuz etkilenebilir.
Verginin özünde de sadelik vardır.
Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.