Yeni KDV yasasından beklentiler

M. Fatih Köprü | 24/08/2017 | (Tüm Yazılar)

1985 yılından beri uygulanan Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun yeniden yazılması ve uygulamada karşılaşılan aksaklıkların giderilmesi için başlatılan çalışmalar devam ediyor. Kime sorsanız yasanın pek çok yerinde aksaklıklar olduğunu belirtiyor. Yani bu konuda mükellefe, bir dokun bin ah işit…

Hemen hemen her gün gazetelerde kendi sektörlerinde uygulanan KDV oranının yüksekliğinden dem vuran kişiler boy gösteriyor. Bu tür istekler haklı görülebilir ama bütçe dengelerini de dikkate alındığında oran indirimlerinin çok sınırlı olarak uygulanabileceği anlaşılıyor. Zaten bizim konumuz da bu değil.

Bu hafta daha çok yapısal nedenlerle KDV uygulamasında ortaya çıkan bazı aksaklıklara değinmek istiyoruz.

Herkes çalışıyor

Maliye Bakanı Naci Ağbal İngiltere’de uygulanan modele geçileceğine ilişkin bir açıklama yapmıştı. Geçtiğimiz günlerde de maliye çalışanlarının KDV reformu konusunda inceleme yapmak için İngiltere’ye gittiğini belirtti.

Yeni KDV yasası ile ilgili olarak sadece Bakanlık çalışmıyor. Bakan Ağbal, TÜSİAD’dan, Vergi Konseyi’nden, TİM’den ve MÜSİAD’dan yeni yasa ile ilgili beklenti ve önerilerinin yer aldığı raporlar aldıklarını söyledi. Uygulamada yaşanan aksaklıkları en aza indiren, daha çağdaş, günümüz dünyasının hızına ayak uydurabilen, daha basit ve dolayısıyla kolay anlaşılabilir bir yasa herkesin ortak beklentisi.

Kısmi istisna “istisnai” olmalı

KDV uygulamasında istisnalar ikiye ayrılıyor. Tam istisna ve kısmi istisna. İkisinde de yasada sayılan işlemler dolayısıyla düzenlenen faturalarda KDV hesaplanmıyor ve müşteriden tahsil edilmiyor. Dolayısıyla buraya kadar tam ve kısmi istisna arasında herhangi fark bulunmuyor.

Fark; KDV’den istisna edilen işlemlere ilişkin alımda yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılmamasında ortaya çıkıyor. Tam istisnada, satışta KDV tahsil edilmemekle birlikte, satılan mal veya hizmetin alımında yüklenilen KDV’nin beyannamede indirim olarak dikkate alınabilmesi mümkün. Hatta indirim yoluyla giderilemeyen KDV belli şartlarla mükellefe iade ediliyor. En güzel örnek, ihracat istisnası.

Asıl problem kısmi istisnada. Kısmi istisna olarak yasada tanımlanan işlemler için yüklenilen KDV indirime ya da iadeye konu edilemiyor, ancak maliyet veya gider unsuru olarak değerlendirilebiliyor. Normal ticari faaliyetlerle ilgili birçok işlem KDV yasasında kısmi istisna olarak sayıldığından ve bunlarla ilgili yüklenilen vergiler indirim konusu yapılamadığından işletmeler nihai tüketici konumuna geliyorlar.

Örneğin; serbest bölgelere veya serbest bölgelerden yapılan ihraç amaçlı taşıma işleri KDV’den istisnadır. Bu işlemleri yapan nakliyeci bir firma işlem KDV’den istisna olduğu için satışlarında KDV tahsil etmiyor, bu işle ilgili yakıt, tamir bakım gibi harcamaları nedeniyle ödediği katma değer vergisini ise indiremeyip gider yazmak durumunda kalıyor. Bu da KDV’nin işletmeler üzerinde yük olarak kalmasına neden oluyor. Bu yüke katlanmak istemeyenlerin ise fiyata yansıtmaktan başka çaresi kalmıyor.

İşlem istisna olmasaydı taşımayı yapan KDV tahsil edecek, masraflarına ilişkin ödediği KDV’yi de indirim konusu yapabilecekti. Neredeyse piyasaya müdahale anlamına gelen ve aynı zamanda KDV tekniği ile de uyuşmayan bu uygulamanın çok sınırlı olarak kullanılması yönünde düzenleme yapılmasını bekliyoruz.

Oran karmaşası

KDV yasasına ekli iki liste var. Bu listelerin ilkinde yüzde 1, ikincisinde de yüzde 8 oranı uygulanan mal ve hizmetler yer alıyor. Bu listelerde bulunmayan mal ve hizmetlerde ise genel oran yani yüzde 18 oranı uygulanıyor. Buraya kadar basit gözükmekle birlikte bazı mallar var ki perakende satışında farklı, toptan satışında farklı KDV oranına tabi oluyor. Hatta yine bazı malların içerisinde katkı maddesi olup olmamasına ya da kullanılmış veya yeni olmasına göre de farklı oranlar uygulanıyor. En kötüsü ve aynı zamanda uygulaması en zor olan da malların kullanım yerine göre farklı oranlara tabi olması.

Örneğin kuru yemişler, ıhlamur, kekik, adaçayı gibi otlar, bakliyatlar, patates, kuru soğan, sarımsak, zeytin, zeytinyağı gibi gıda maddeleri ile küçük ve büyükbaş hayvanlar ile kümes hayvanlarınınkiler hariç olmak üzere etlerin toptan tesliminde yüzde 1 oranında KDV uygulanırken, bunların perakende satışında ise KDV oranı yüzde 8’e çıkıyor.

Konutlarda uygulanan oran ise tam bir bilmece. 150 metrekareden küçük mü büyük mü, büyükşehirde mi değil mi, lüks inşaat mı değil mi, arsa birim metrekare vergi değeri kaç lira, ruhsat tarihi 2013’ten önce mi, 2013 ile 2016 arasında mı, yoksa 2017’den sonra mı gibi birçok sorunun cevabına göre farklı KDV oranları uygulanıyor. Konut ticareti yapanlar ile alanların doğru KDV oranı uygulayabilmesi için “vergi uzmanı” olmaları gerekiyor!

İşte yeni yasa ile beklenen bu ve buna benzer oran karmaşıklığına son verilmesi. Bir malın perakende veya toptan satılmasına ya da katkı maddesi içerip içermediğine veya gayrimenkuller için bulunduğu yere veya arsa değerine göre farklı oranların kaldırılıp daha net ve kolay anlaşılabilir listelerin oluşturulması bekleniyor.

Grup KDV konsolidasyonu

KDV’de İngiltere modelinin en temel özelliklerinden biri, aynı ortaklık yapısı veya kontrolü içinde bulunan ilişkili grup şirketlerinin, ayrı ayrı KDV tescili yaptırmak yerine bir grup tescili yaptırabilmeleridir.

Bu durumda, gruba üye tüm şirketler KDV yönünden ayrı ayrı değil de bir şirket olarak değerlendiriliyor. Tüm grup için bir bütün olarak bir tek beyanname düzenleniyor ve vergi hesaplanıyor. Söz konusu beyan ve vergiden tüm grup üyeleri müşterek ve müteselsil sorumlu oluyorlar. Ayrıca, grup içi şirketlerin birbirleriyle yaptıkları ticari işlemlerde KDV hesaplanmıyor.

Bu durum, özellikle aynı veya farklı endüstrilerde faaliyet gösteren ve birçok şirketi bünyesinde barındıran büyük ölçekli grup şirketlerinin vergi ve kaynak verimliliğinin sağlanması açısından çok önemli. Bu sayede, grup üzerinde KDV’den kaynaklanan finansman yükleri en az seviyeye iniyor.

Bu bizim mevzuatımızda olmayan bir uygulama. Bizde mevcut uygulamada her kurum ayrı ayrı KDV mükellefiyeti tesis ettiriyor, ayrı KDV beyannamesi veriyor ve birbirleriyle yaptıkları işlemlerde de KDV hesaplıyorlar. İngiltere modelindeki bu konsolidasyon uygulamasının bizim mevzuatımıza da aktarılmasının ulusal ekonomiye katkı sağlayacağı düşünülüyor.

Takvim yılı sıkıntısı

KDV yasasında indirim hakkının kullanılmasına ilişkin bazı şartlar yer alıyor. Buna göre indirim, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabiliyor. Bu kapsamda çeşitli nedenlerle vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılından sonra ödenen vergiler indirim konusu yapılamıyor. Bu konuda tebliğ düzeyinde kısmi iyileştirmeler yapılmış olmasına rağmen pek yeterli olmuyor.

Örneğin, 2016 yılında indirimli orana (yüzde 1 veya 8) tabi olarak ithal edilen bir malın KDV oranının yüzde 18 olduğu 2017 yılında tespit edildiğinde Gümrük İdaresine ödenen KDV farkının yasa hükmü uyarınca indirim konusu yapılması mümkün olmuyor.

Yasa hükmünde yer alan “takvim yılı” ibaresinin özel hesap dönemine sahip mükellefler açısından uygulamada bazı sorunlara neden olduğu da biliniyor.

KDV’nin dönemi ay olduğu için indirimi sınırlayan takvim yılı ifadesinin kaldırılması veya hiç olmazsa özel hesap dönemine tabi mükellefler için özel bir düzenleme yapılmasının yerinde olacağını düşünüyoruz.

Ayrıca KDV’nin işletmeler üzerinde yük olarak kalmasına yol açan mevcut yasanın indirim hakkını kısıtlayan hükümlerinin de gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.