Kıdem tazminatı bilmecesi

M. Fatih Köprü | 20/10/2013 | (Tüm Yazılar)

Kıdem tazminatı konusunda kafalar iyice karıştı. Basında bu konuya ilişkin, daha doğrusu yeni kıdem tazminatı sistemine ilişkin bir haber veya yorumun yer almadığı gün yok gibi. Aslında ortada bir yasa tasarısı da yok. İşçi ve işveren temsilcileri yeni bir kıdem tazminatı sistemi konusundaki taleplerini, kırmızı çizgilerini açıklıyorlar. Hükümet kanadından ise öncelikle tarafların uzlaşması gerektiği yönünde açıklamalar geliyor.

Bu hafta öncelikle yürürlükte olan kıdem tazminatı sisteminde, hangi hallerde bu tazminatın ödeneceği ile işçi ve işveren açısından bu ödemelerin vergilendirilmesi konusuna değineceğiz. Ardından basında yer alan açıklamalar kapsamında kısmen şekillenen yeni kıdem tazminatı fonu uygulamasındaki belirsizlikler ve olası düzenlemeye ilişkin kaygıları ele alacağız.

İşveren işten çıkarırsa ödüyor

1485 sayılı (eski) İş Kanunu’nun yürürlükte olan tek maddesinde (md. 14) hangi hallerde kıdem tazminatı ödeneceğine ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Buna göre kıdem tazminatına hak kazanılabilmesinin ilk şartı, işçinin en az 1 yıllık çalışmasının olması.

İşçinin vefat etmesi durumunda kıdem tazminatı işçinin hak sahiplerine ödeniyor. Bunun dışında genel kural olarak çalışanın, işveren tarafından işten çıkarılması halinde kıdem tazminatı ödenmesi gerektiği söylenebilir. Ancak işveren tarafından işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan halleri dolayısıyla işten çıkarılması durumunda bu tazminat ödenmiyor.

Emeklilik, askerlik ve evlenme

Bazı hallerde, işçi kendisi işten ayrıldığında da kıdem tazminatının ödenmesi söz konusu olabiliyor. Bunların ilki, işverenin işçiye karşı ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları dolayısıyla işçinin istifa etmesi olarak gösterilebilir. İşveren tarafından, kanun hükmü veya iş sözleşmesi şartları gereği ödenmesi gereken ücretin ödenmemesi durumunda da işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanıyor.

Bundan başka emekli olunduğu durumda da kıdem tazminatı alınması mümkün. Daha da önemlisi 15 yıl ve 3.600 gün sayısını doldurup yaşını bekleyen sigortalılar da kendi istekleriyle işten ayrıldıkları durumda kıdem tazminatlarını alabiliyorlar. Bunun için SGK’dan “Kıdem Tazminatı Alabilir” yazısını almaları gerekiyor.

Muvazzaf askerlik dolayısıyla iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedilmesi halinde de kıdem tazminatının alınması mümkün. Bir de sadece kadın çalışanlar için geçerli olan bir düzenleme var. Buna göre evlenen kadın, evlendikten itibaren 1 yıl içerisinde işten ayrılırsa kıdem tazminatının ödenmesi gerekiyor.

Nasıl hesaplanıyor

Tazminat, işe başlama tarihten itibaren iş sözleşmesinin devamı süresince her geçen tam yıl için otuz günlük ücret olarak hesaplanıyor. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılıyor. Bir aylık ücretin tutarına devamlılık arzetmesi şartıyla alınan diğer menfaatlerin de dahil edilmesi gerekiyor.

Örneğin bir işyerinde tam 12 yıldır çalışan ve ayrıldığı tarihte aylık brüt ücreti 2 bin lira olan bir çalışanın alacağı kıdem tazminatı (2.000 x 12=) 24 bin lira olarak hesaplanıyor. Asgari ücretle çalışan ve bu yılın ikinci yarısında kıdem tazminatını hak ederek ayrılan bir işçinin ise 12 yıllık hizmetine karşılık kıdem tazminatı tutarı (1.021,50 x 12=) 12 bin 258 lira oluyor.

Ancak bunun bir üst sınırı da var. 2013 yılının ikinci yarısında işten ayrılıp kıdem tazminatı almaya hak kazanan bir kişinin aylık ücreti dört, beş, hatta on bin lira olsa bile, en fazla alabileceği kıdem tazminatı tutarı (tavan) her yıl için 3 bin 254 lira 44 kuruş. Buna göre örneğin aylık brüt ücreti 5 bin lira olan ve 12 yıllık kıdemi bulunan bir çalışanın kıdem tazminatı tutarı 5 bin lira üzerinden değil, kıdem tazminatı tavanı üzerinden (3.254,44 x 12=) 39 bin 53 lira 28 kuruş olarak hesaplanıyor.

Gelir vergisi yok

Ücretler normalde gelir vergisi ve damga vergisine tabi. Gelir vergisinin oranı ücretin tutarına göre yüzde 15 ile yüzde 35 arasında değişiyor. Ücret arttıkça oran yükseliyor. Damga vergisi ise brüt ücretin yüzde 0,759’u kadar.

Kıdem tazminatı da ücret olarak kabul edilmekle birlikte, yukarıda belirtildiği şekilde hesaplanan kıdem tazminatı üzerinden gelir vergisi kesilmesi söz konusu değil. İşveren hak eden personele ödemeyi yaparken sadece damga vergisi kesiyor. Buna göre örneğin 12 tam yıl çalışıp ayrılan asgari ücretli çalışanın alacağı 12 bin 258 liradan, sadece 93 liralık damga vergisi kesildikten sonra kalan tutarın işveren tarafından işçiye ödenmesi gerekiyor.

Ödenmeyen gider yazılamaz

İşçiler açısından kıdem tazminatının durumu böyle. Bir de işin işveren boyutu var. Vergi mevzuatımız açısından kıdem tazminatları ancak ödendiği durumda gider olarak kabul ediliyor.

Bu nedenle işverenlerin, dönem sonlarında toplam kıdem tazminatı yükümlülüklerini hesaplayarak, gider yazdıkları kıdem tazminatı karşılıklarının, ödenmediği gerekçesiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahlarına ilave edilmesi gerekiyor.

“İşçi işveren aranızda anlaşın”

Hükümet kanadından, mevcut sistemde başta taşeron işçiler olmak üzere, birçok çalışanın kıdem tazminatı alamamasından kaynaklanan sorunlar olduğu yönünde açıklamalar geliyor. Bu sorunları ortadan kaldırabilecek yeni sistem konusunda işçi ve işveren kesimlerinin uzlaşması halinde buna ilişkin yasal düzenlemenin yapılabileceği belirtiliyor.

Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı kendilerinin de çalışmaları olduğunu, işçi ve işveren taraflarıyla görüşüp Ekim sonuna kadar, içerisinde kıdem tazminatının da bulunduğu bir paketin Başbakana sunulmasının amaçlandığını söyledi.

Kıdem tazminatı fonu

Şu anki uygulamada, hak eden işçinin kıdem tazminatı işten çıkış sırasında işveren tarafından ödeniyor. İşverenin iflas etmesi veya ödeme güçlüğüne düşmesi gibi bazı durumlarda işçiler kıdem tazminatını alamıyorlar. Gazetelerde yer alan haber ve yorumlarda eski sistemin en kötü yanı olarak bu gösteriliyor.

Getirilmesi planlanan yeni kıdem tazminatı sisteminin temelini de, işçinin kıdem tazminatını güvence altına almak amacıyla kurulması planlanan “kıdem tazminatı fonu” oluşturuyor. Yeni uygulamada işverenin, her ay işçi ücretlerinin belli bir oranı olarak hesaplayacağı prim tutarını fona yatırması öngörülüyor. Böylelikle işçinin kıdem tazminatı hakkının işverenin insiyatifinden çıkarılarak, güvence altına alınmasının sağlanacağı belirtiliyor.

Gider yazılabilecek

Eski uygulamadaki kıdem tazminatı karşılığından farklı olarak, yeni uygulamada bu tutarların işveren tarafından fiilen fona ödenmesi söz konusu olacağından, ödenen tutarlar gelir ve kurumlar vergisi mevzuatı kapsamında gider olarak dikkate alınabilecek.

Cevaplar henüz belli değil

Kıdem tazminatının kaç gün üzerinden ödeneceğine ilişkin tartışmalar olduğu basına yansıyor. İşçi konfederasyonları bu sürenin eskiden olduğu gibi 30 gün olmasını, daha aşağı düşürülmesini kabul etmeyeceklerini belirtiyorlar.

Yeni sistem hakkında bunlardan daha başka birçok şey söyleniyor. Evlenen kadınlar ile askere gidenlerin kıdem tazminatı alamayacağı, ev alırken birikmiş kıdem tazminatının bir kısmının alınabileceği, hatta kesinti oranının ne olacağı dahi söyleniyor.

Bazıları işçilerin lehine bazıları da aleyhine olan bu uygulamaların ne kadarının gerçekleşeceği konusunda şimdiden bir şey söylemek çok zor. Konuya ilişkin öncelikle işçi ve işveren temsilcilerinin uzlaşması bekleniyor. Ardından yasa tasarısı hazırlanarak Meclise sunulacak. Meclisteki görüşmeler de dahil olmak üzere bütün bu aşamaların sonunda, çok farklı bir manzara ile karşılaşabilme ihtimalinin bulunduğu unutulmamalı.

Kazanılmış hakların korunması

Bu belirsizliklerin yanında bir de kazanılmış hakların güvence altına alınması konusunda yaşanan kaygılara değinmek istiyoruz. Çalışma Bakanının basına yansıyan konuşmalarında, kıdem tazminatı fonu ile işçilerin kazanılmış haklarında geri gidiş olmayacağını vurguluyor.

Ama yine de, mevcut uygulamada işçilerin büyük bir kısmının kıdem tazminatlarını alamamaları gerekçe gösterilerek, eski çalışanların müktesep haklarını göz ardı eden bir düzenleme yapılmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı kanaatindeyiz. Bu yönde bir düzenlemenin yargıya gereksiz yükler getirmekten öteye kimseye bir fayda sağlamayacağı açıktır.

Ayrıca yeni uygulama kapsamında oluşturulacak fonun bütçe dışında tutulması, gerektiğinde bütçe açıklarının kapatılması amacıyla kullanılamaması için yasaya kesin hükümler konmasında fayda olduğunu da belirtmek isteriz.

Bütün bunların sonucunda işçi ve işveren kesiminin üzerinde uzlaştığı, eski çalışanların müktesep haklarının korunduğu yeni bir sistem diliyoruz…