Kefalette “eşime sorayım” dönemi bitti

M. Fatih Köprü | 21/04/2013 | (Tüm Yazılar)

Geçtiğimiz günlerde yeni bir torba yasa daha kabul edilerek yürürlüğe girdi. 6455 sayılı yasa. Bu yasada Gümrük Kanunu ile ilgili birçok değişikliğin yanında, Vergi Usul Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu ile ilgili önemli düzenlemeler bulunuyor.

Bu hafta öncelikle, ticari işlemlerde geçerli olmak üzere kefalette eş rızasının kaldırılmasına değindikten sonra, anonim şirketlerin denetimi, ticari defterlerde kapanış tasdiki ve sahte fatura düzenlemek suçunu işleyenler için getirilen teminat uygulamasını ele alacağız.

Ticari kefalette eş rızası

Borçlar Kanunu uyarınca eşlerden birinin (mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça) kefil olabilmesi, ancak diğerinin yazılı rızasıyla mümkün. Bu rızanın da sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması gerekiyor.

İşleri dolayısıyla kefalet vermesi gereken iş sahipleri için, her işlemde eşin rızasının aranıyor olması uygulamada pek çok sorunu da beraberinde getiriyordu. Torba yasa ile ticari işlere ilişkin kefaletlerde eş rızası kaldırıldı.

Buna göre ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi tarafından işletme ile ilgili olarak verilecek kefaletler için eş rızası aranmayacak. Aynı şekilde ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisinin şirketle ilgili kefaletlerinde de bu zorunluluk kaldırılmış oldu.

Esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkar tarafından mesleki faaliyetiyle ilgili verilecek kefaletler, tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerle ilgili kefaletlerde de eş rızası aranmayacak.

Yukarıdaki açıklamalardan tüm kefaletler için eş rızasının kaldırıldığı anlaşılmasın. Tüketici, konut, araç gibi bireysel kredilere ilişkin kefalet işlemlerinde eş rızası aranmaya devam ediliyor.

Kapanış tasdiki haziran sonunda

Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanış tasdikinin, izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayının sonuna kadar notere yaptırılmasına ilişkin düzenleme yer alıyordu. Buna göre 2012 yılında kullanılan her iki defter için de kapanış tasdikinin 31 Mart 2013 tarihine kadar yaptırılması gerekiyordu.

Torba yasa ile bu tasdik sürelerinde değişiklikler yapıldı. Buna göre yevmiye defterlerinin kapanış tasdikinin, izleyen faaliyet döneminin 6. ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin ise izleyen faaliyet döneminin 1. ayının sonuna kadar yaptırılması gerekiyor.

Yevmiye defterine ilişkin düzenleme 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi. Buna göre 2012 yılına ilişkin yevmiye defterlerinin kapanış tasdiki de 30 Haziran 2013 tarihine kadar yaptırılabilecek. Aynı şekilde 2013 ve sonraki yıllara ilişkin kapanış tasdiklerinin de takip eden yılın Haziran sonuna kadar yaptırılabilmesi mümkün.

Yönetim kurulu karar defterinin kapanış tasdik süresini değiştiren düzenleme ise yayım tarihinde (11 Nisan 2013) yürürlüğe girdi. Bu nedenle söz konusu değişikliğin 2012 yılına ilişkin yönetim kurulu karar defterlerinin kapanış tasdik süresinde herhangi bir değişikliğe neden olması mümkün değil. Bu tasdik işleminin 1 Nisan 2013 tarihine kadar (31 Mart hafta sonuna geldiği için) yaptırılmış olması gerekiyordu.

Diğer taraftan 2013 ve sonraki yıllara ilişkin yönetim kurulu karar defterlerinin kapanış tasdiklerinin takip eden yılın Ocak ayının sonuna kadar yaptırılması unutulmamalı.

Tüm anonim şirketlere denetim

Bağımsız denetim konusuna daha önceki haftalarda bu köşemizde değinmiştik. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) ilk halinde tüm anonim şirketler ve şirketler toplulukları bağımsız denetim kapsamında idi. Bu nedenle eski TTK’daki murakıplık uygulamasına son verilmişti.

Ancak yeni TTK, yürürlüğe girmeden bir gün önce, 30 Haziran 2012’de yayımlanan bir yasa ile pek çok değişikliğe uğradı. Bu değişikliklerden biri de bağımsız denetimle ilgiliydi. Yeni düzenlemeye göre, sadece Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek olan şirketler bağımsız denetim yaptırmak zorundalar. Nitekim Bakanlar Kurulu bağımsız denetime tabi şirketleri belirledi. SPK veya BDDK’nın düzenlemelerine tabi şirketler ile sigorta ve emeklilik şirketlerinin yanında, karardaki aktif toplamı, yıllık net satış hasılatı veya çalışan sayısı gibi bazı kriterleri sağlayan anonim şirketler bağımsız denetime tabi olacaklar.

Bu belirlemeden sonra, murakıplık sistemine de son verildiği için, BKK’da sayılan şirketler dışındaki tüm anonim şirketler denetim kapsamı dışında kalmış oldu. İşte bu nedenle torba yasaya yeni bir düzenleme eklenerek, anonim şirketler için yeni bir denetim zorunluluğu getirildi. Limited şirketler için bu denetimi yaptırma zorunluluğu bulunmuyor.

Yasa sadece çerçeveyi çiziyor

Yasada; denetimin usul ve esasları, denetimi kimin yapacağı, denetçinin nitelikleri ve uyacağı etik ilkeler, görev ve yetkileri, denetimin ve denetim raporlarının içeriği hakkında herhangi bir hüküm bulunmuyor. Sadece bütün bunların bir yönetmelikle düzenleneceği belirtiliyor.

Yasa uyarınca denetime tabi olduğu halde söz konusu denetimi yaptırmayanların, finansal tabloları ve yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu düzenlenmemiş kabul edilecek.

Anonim şirketlerin birçoğu aslında genel kurullarını yaptı. Bağımsız denetim kapsamına girmeyen anonim şirketler tarafından bu genel kurullarda denetçi seçimine ilişkin bir işlem yapılmadı. Çıkarılacak olan yönetmelikle, bu zorunluluk 2013 yılı başından itibaren başlatılır ve denetçinin seçimi konusunda genel kurul yetkilendirilirse, olağan genel kurulunu yapmış olan şirketler açısından yeni bir genel kurul (olağanüstü) yapılması gündeme gelebilecektir.

Sahte faturacıya teminat zorunluluğu

Sahte belge düzenlemek dışında hiçbir faaliyeti olmayan kişilerin mükellefiyetleri vergi dairesi tarafından terkin edilebiliyor (kapatılabiliyor). Ancak bu hususun vergi inceleme elemanları tarafından yapılan bir incelemeyle tespit edilmesi ve rapora bağlanması şart. İncelemeyi yapanın raporunda ayrıca mükellefiyetin kapatılması gerektiğini de açıkça belirtmesi gerekiyor.

Bu şekilde mükellefiyeti terkin edilenlerin işe başlama bildirimi vermeleri durumunda, mükellefiyet tesis edilebilmesi için, torba yasa ile getirilen teminat yükümlülüğünün yerine getirilmesi gerekiyor. Buna göre yukarıdaki kapsamda mükellefiyeti terkin edilenlerden; serbest meslek erbabının, şahıs işletmelerinde işletme sahibinin veya adi ortaklıklarda ortaklardan her birinin işe başlama bildiriminin alınmasında;

- İşe başlama bildiriminde bulunanların ve mükellefiyeti terkin edilenlerin tüm vergi borçlarının ödenmiş olması,

- 75 bin liradan ve düzenlenmiş olan sahte belgelerde yer alan toplam tutarın yüzde 10’undan az olmamak üzere teminat verilmiş olması,

halinde ancak mükellefiyet tesisi yapılabilecek. Bu ödeme ve teminat zorunluluğu ticaret şirketlerinde; şirketin kanuni temsilcileri, yönetim kurulu üyeleri, şirket sermayesinin asgari % 10’una sahip olan gerçek veya tüzel kişiler ya da bunların asgari % 10 ortağı olduğu veya yönetiminde bulundukları teşebbüsler için geçerli.

Sadece mükellefiyeti resen kapatılanlar değil, sahte belge düzenleme fiilini işledikleri vergi inceleme raporuyla tespit edilenlerden, bu durumları kesinleşenler de yukarıda belirtilen ödeme ve teminat yükümlülüğü kapsamında bulunuyorlar.

Teminat olarak ise sadece para, banka teminat mektupları (süresiz) veya Hazine Müsteşarlığı tarafından ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri kabul ediliyor.

Suça iştirak eden meslek mensupları

Yasada 3568 Sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan meslek mensupları (SMMM, YMM) için de bazı yaptırımlar yer alıyor. Buna göre yukarıda sayılan haller dolayısıyla mükellefiyeti terkin edilenlerin bu fiillerine iştirak ettiği inceleme raporuyla tespit edilen ve bu durumu kesinleşen meslek mensubu hakkında 3 yıl süreyle geçici olarak mesleki faaliyetten alıkoyma cezası uygulanacak. Meslek mensubunun sürenin sonunda tekrar faaliyete başlamak istemesi durumunda ise yukarıda belirtilen tutarda teminat vermesi gerekiyor.

Teminatın iadesi

Teminat alınmasını takip eden takvim yılının başından itibaren 3 yıl içinde, VUK’un 359. maddesinde sayılan fiillerden herhangi birinin işlenmediğinin tespit edilmesi halinde, alınmış olan teminat başkaca vergi borcu bulunmaması kaydıyla mükellefe iade edilecek. 359. maddede yer alan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanılması fiilinin işlenmiş olması, teminatın iadesine engel olmuyor.

Bunun yanında söz konusu yasal düzenlemede, belli süreler içerisinde bu suçların tekrar işlenmesi durumunda uygulanacak olan yaptırımlar ve vergi borçlarının teminattan mahsubu gibi birçok hususa ayrıntılı olarak yer verildiğini görüyoruz.