Page 5 - EY-VG_Nisan_2019_v7
P. 5
olduğu ülkede mahsup edilemeyecek ve bu durum tam
anlamıyla “bir çifte vergileme” ile sonuçlanacaktır.
Vergi tekniği problemlerine ilave olarak pratik olarak ortaya
çıkan önemli bir sorunsa, ödemeyi yapan Türkiye mukimleri
açısından yarattığı ilave maliyettir. Çünkü reklam hizmeti
sunucusu dar mükellef dijital şirketler, “hizmet bedelini
net” alacak şekilde sözleşmeye bağlayabilmekte (yoksa bile
yeni sözleşmelerinde değişiklikler yapabilir) ve hiçbir vergi
yükümlülüğünü kabul etmemektedirler. Dolayısıyla, söz konusu
vergi kesintisi “reklam hizmeti alanlar” için ek maliyet ve
vergi iadesi alınması halinde yurt dışına kaynak aktarımı ile
sonuçlanabilecektir. Dolayısıyla Hazine açısından toplanan
vergilerin yarattığı gelir geçici olacaktır. Yapılan düzenlemenin
Türkiye’ye vergileme hakkı vermediği kanaatindeyim.
Yukarıda açıklanan sorunlar nedeniyle diğer ülkeler, “dar
mükellef dijital şirketleri” vergilemek amacıyla farklı adlarla (ciro
vergisi gibi) “yeni vergiler” ihdas etmektedirler.
Örnek vermek gerekirse Avrupa Birliği “dijital ekonomi
vergilemesi” için iki aşamalı bir taslak ile “kısa vadeli çözüm”
ve “uzun vadeli çözüm” önermiştir. Kısa vadeli çözüm olarak
1 Ocak 2020 tarihinden itibaren bu şirketlerin elde ettiği
hasılat üzerinden sabit % 3 oranında “dijital hizmetler vergisi”
(DHV) alınması önerilmektedir. Ancak AB, %3 olan oranda
bile üye ülkeler arasında uzlaşı sağlayamamaktadır. Çünkü
önerilen verginin hasılattan alınması, bu vergiyi bir gelir vergisi
niteliğine sokmaktadır. Bu verginin “safi gelir üzerinden alınan
bir vergi olmaması”, hasılat üzerinden alınması şirketler zarar
etse dahi bu verginin ödenmesi gerektirecektir. Ayrıca %3
oranındaki vergi, yurt dışında ödenen vergi olarak dikkate
alınamayacağından, dar mükellefin mukim olunan ülkede
hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilememesi büyük
bir eleştiri almaktadır.
Özetle, vergilemenin esası “kanunilik” ilkesidir. Vergi
düzenlemelerinin kanun metinlerine eklenmesi, onlara
kanunilik vasfını kazandırır mı? İnternet ortamında verilen
reklam hizmetlerinin “ticari kazanç” niteliğinde olması “çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmaları” ile yapılan düzenlemelere
uygun bulunmamaktadır.
T.C. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kanunilik ilkesinin
sağlanması bakımından kanunun belli bir kaliteye sahip olması
gerektiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla, vergi tekniği açısından
yapılan düzenlemenin VUK’daki iş yeri tanımı değiştirilip
akabinde Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu içerisinde gerekli
düzenlemelerin yapılması vergi tekniği ve kanunların kalitesi
açısından Türkiye’nin çıkarına olacaktır.
Uzun vadede yapılacak düzenleme ise bir yazı konusu olacak
kadar geniştir. Ancak kısaca belirtmek gerekirse, dijital
şirketlerin diğer ülke pazarında “önemli bir dijital oluşumu /
mevcudiyeti” (gelir eğişi, kullanıcı sayısı ve abone sayısı gibi
ölçüleri baz alan taslak AB önerisi gibi) vergilemede esas
alınarak bir model geliştirilmelidir. OECD’nin nihai önerisinin Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel
görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı
yer alacağı 2020 yılındaki Rapor çalışmalarının Türkiye EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk
tarafından yakından takip edilerek, Türkiye pazarından dijital iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla
şirketlerin elde ettiği kazançların vergilemesini sağlıklı bir yapıya yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama
kavuşturması “vergide korumacılık” iddialarını da ortadan yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını
kaldıracaktır. tavsiye ederiz.
Nisan 2019 Nisan 2019 5