Page 4 - VEGUKasim_2016
P. 4
Vergide Gündem
Av. Ceren Küpeli
Vergi hukukunda elektronik tebligat
Elektronik vergi sistemi, her türlü harcama ve gelirin merkezi bir veri tabanına
kaydedilmesi esasına dayanmaktadır. Ülkemizde elektronik vergi sistemlerine
geçiş, Vergi Daireleri Otomasyon Projesi (“VEDOP”) ile gerçekleştirilmiştir. Gelirler
Genel Müdürlüğü’nce 1998 yılında başlatılan Vergi Daireleri Otomasyon Projesi’ni,
VEDOP 2 ve VEDOP 3 takip etmiştir. Söz konusu projeler kapsamında vergi daireleri,
defterdarlıklar otomasyona geçirilmiş, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasına
katkıda bulunulmuş; beyannameler, defterler, faturalar elektronik sistemde işlem
görmeye başlamıştır. VEDOP ile birlikte Gelir İdaresi Başkanlığı iletişim teknolojisi
altyapısını modern teknolojiler ile güncellemiş, bilgilerin güvenliğinin korunmasına
çalışılmıştır. İşbu makalenin konusunu oluşturan elektronik tebligat(“e-tebligat”)
hususu, VEDOP 3 kapsamında Türk Hukuku’na dâhil olmuştur.
I. Genel olarak tebligat
Elektronik tebligat kaynağını, idare hukukundaki fiziki tebligattan almakta
olduğundan, öncelikli olarak tebligatın açıklanması gerekmektedir. Elektronik
tebligata ilişkin olarak mevcut mevzuatlar ile giderilemeyen boşluklar, öncelikle
özel tebligat hükümleri içeren 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’ndaki (“VUK”) uyarınca,
VUK’ta hüküm bulunmayan hallerde genel tebligat hükümleri olan 7201 sayılı
Tebligat Kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle doldurulacaktır.
Danıştay 7. Dairesi’nin 4.5.2009 tarihli, 2008/1216 E., 2009/2313 K. sayılı
kararında da paralel şekilde “ödenmeyen gümrük vergileriyle ilgili ödeme emirlerinin
tebliğinin, Tebligat Kanunu hükümlerine göre değil, Vergi Usul Kanunu hükümlerine
göre yapılmasının yasal bir zorunluluk olduğu, ancak Vergi Usul Kanunu’nda hüküm
bulunmayan hallerde Tebligat Kanunu hükümlerinin uygulanabileceğinin” ifade
olunması dolayısıyla elektronik tebligat müessesesinde de Tebligat Kanunu’nun tali
mevzuat olduğunun kabulü gerekmektedir.
Tebligat, diğer hukuk alanlarından farklı olarak vergi hukukunda vergilendirmenin
unsurları olan tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsilin bir parçası olduğu için ayrıca
önem arz etmektedir. Tebliğ ile vergi ödenmesi gereken safhaya geldiğinden,
bu aşama; aynı zamanda mükellefler için dava hakkının başlangıcı olarak kabul
edilmektedir. Tahakkuk fişi harç olmak üzere, vergilendirmeyle ilgili olup hüküm
ifade eden tüm vesika ve yazılar, gerçek ve tüzel kişilerin bilinen adreslerine posta
vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresi bilinmeyenlere ise ilan yoluyla
tebliğ edilmektedir. Danıştay 1. Dairesi’nin 30.10.2014 tarihli, 2014/1720 E.,
2014/1445 K. sayılı kararında “usulsüz tebligatın geçerli kabul edilmeyeceği,
tebligat işlemlerinin mevzuata uygun tamamlanması gerektiği” ifade edilerek
tebligat sürecinin tamamının mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmesi gerektiği,
usulden sapmaların kabul edilemeyeceği vurgulanmıştır. Danıştay 10. Dairesi’nin
de bu bağlamda, usulüne uygun bir tebligat yapılmadıkça dava süresinin işlemeye
başlamayacağına ilişkin 06.06.2001 tarihli, 2000/4578 E., 2001/2108 K. sayılı
kararı mevcuttur.
4 Kasım 2016