ING SME/Mid-Corporates CFO

İdil Kural

“EY de dahil hep iyi kurumlarda, iyi yöneticilerle çalıştım, çok şanslıyım”

Robert Kolej mezunu olan Ayşe İdil Kural, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümünü bitirdi. 1994 yılında Arthur Andersen’ın denetim bölümünde iş hayatına adım atan Kural, 1998 yılına kadar çalıştığı bu şirkette, o dönemde yeni kurulmakta olan Kurumsal Finansman Bölümü’nün ilk yöneticileri arasında yer aldı. Kariyerine bankacılık alanında devam eden Kural, 1998-2006 yılları arasında Yapı Kredi Bankası'nda üst düzey yönetici olarak görev aldı. Bankacılık kariyerini 2007- 2014 döneminde Burgan Bank’ta CFO olarak devam ettiren Kural, Eylül 2014’te EY Türkiye Kurumsal Finansman Bölümü’ne finansal hizmetlerden sorumlu ortak olarak katıldı. Kural Şubat 2017’den bu yana ING’nin küresel genel merkezinin bulunduğu Hollanda’da görev yapıyor.

Vergide Gündem: Yeni nesil bankacılık çözümleri ve dijital bankacılık alanında yapılan yatırımlar sektördeki işleyişi son on yılda ciddi biçimde değiştirdi. ING’nin yapay zeka uygulaması Katana bir süre önce Global Finance dergisi tarafından inovasyon ödülüne layık görüldü. Bildiğimiz kadarıyla robotik süreç otomasyonu tarafında, farklı ülkelerde farklı ihtiyaçlar için tasarlanmış başka uygulamalarınız da var. Bankacılık sektöründeki yeni sistemi ve çalışma biçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

İdil Kural: Dijitalleşme bugün bankacılık dahil tüm sektörleri derinden etkiliyor, dönüştürüyor. Bankacılık sektörü, veri bilimine en çok ihtiyaç duyulan sektörler arasında. Büyük veri, sağladığı içgörü ile bankalara daha yüksek düzeyde hizmet sunabilecekleri ve daha fazla değer yaratabilecekleri alanlar yaratıyor. Yapay Zekâ, Blockchain ve IoT gibi


teknolojilerin kullanımı, müşterilere her zaman, her yerden, kolay ve zahmetsiz hizmet sunabilme hedefinde yeni fırsatlar sunuyor. Bu arka planla birlikte, dijital bankacılık ve özellikle mobil bankacılık giderek daha çok yaygınlaşıyor. Müşteri bu kanalları kullanmayı, hızlı, zahmetsiz bir biçimde ihtiyaçlarını karşılamayı talep ediyor. 

ING, bu dönüşümü ve talepleri dikkate alarak stratejisinin odağına dijitalleşmeyi koymuş bir grup ve 2016 yılında 5 yıllık bir hedef belirleyerek bu süreçte 800 milyon euroluk yatırım yapma kararı almıştır. Bu yatırımla, bir yandan müşteri deneyimini iyileştirme hedefine yönelik adımlar atılırken, diğer yandan da ING Grubu’nda benzer değer önerilerine sahip ülkelerin iş süreçlerinin uyumlulaştırılması ve sürecin ortak bir platform oluşumuna doğru evrilmesi hedefleniyor. 20 yıl önce de bankacılığı son derece basit hale getirme hedefi doğrultusunda ING Direct hayata geçirildiğinde sektörde önemli bir etki yaratmıştı. 

“2.000’in üzerinde robotumuz iş başında”

Müşteri ve veri odaklı olmaya öncülük etmeyi, kişiselleştirilmiş ve kolay çözümler üretmeyi önceliklendiriyor; sadece bankaların değil, platformların, startup’ların ve fintech’lerin de var olduğu bir sisteme öncülük etmek istiyoruz. Sorunuzda bahsi geçen yapay zeka uygulamalarıyla ilgili de bilgi vermek isterim. ING bu konuya verdiği önemi geçen yılın eylül ayında ING Grubu’nun merkezi olan Hollanda’da bir Yapay Zeka ve Robot Teknolojileri birimi oluşturarak gösterdi. Bu birimin Global Başkanlığı’na Türkiye’den Görkem Köseoğlu atandı. Grup olarak yapay zeka alanındaki çalışmalarımızı, veri bilimcisi, modelleme uzmanı, veri mühendisleri ve iş analistlerinden oluşan 250 kişinin üzerinde bir ekiple yürütüyoruz. Hedefimiz bu kadronun 2.000 kişiye yükselmesi. Bugün bu alanda öncü bir banka olarak dünya çapında 2.000’den fazla robotumuz uygulamada.  

ING Türkiye’nin konuyla ilgili yaklaşımına da kısaca değinmek isterim. ING Türkiye, global yaklaşıma paralel KGF Robotu ile KOBİ’lere hizmet sunma süreçlerine robot teknolojisini entegre etti ve bu robot krediler tarafında hızlı bir büyüme getirdi. Hayata geçirilen uygulamalar sayesinde Türkiye diğer ING ülkelerine teknoloji ihraç eden bir noktaya ulaştı.

Örneğin ING Avusturya için bir mobil bankacılık yazılımı Türkiye’de geliştirildi ve ING Grubu’nun global inovasyon fonundan ilk turda yatırım alan ING Türkiye oldu. 

Vergide Gündem: KOBİ’ler ING’deki sorumluluk alanınızda yer alıyor. Değişen dünya şartlarında ve piyasa koşullarında sürdürülebilirlik KOBİ'ler için en önemli konulardan biri. ING’nin KOBİ’lere sunulan ürün ve hizmetler konusundaki yaklaşımını anlatabilir misiniz?

İdil Kural: ING stratejisini müşterilerinin bir adım önde olmalarını sağlama hedefi üzerine kuruyor. Bu global strateji paralelinde KOBİ’lerin sürdürülebilir büyümesini destekliyoruz. Tüm dünyada KOBİ’lerin rolü giderek daha fazla ön plana çıkıyor. ING olarak ürün ve hizmetler geliştirirken Türkiye’deki KOBİ’ler ile diğer ülkelerdeki KOBİ’ler diye bir ayrım yapmıyoruz. Tüm KOBİ’lerin çevik, hızlı ve büyümeye açık yapılar olduğunu görüyor; ekonominin yapı taşı olarak kabul edilen küçük ve orta boy işletmelerin girişimci yapılarını güçlendirmek için kendimizi onların iş ortakları olarak konumlandırıyoruz. Örneğin Türk bir KOBİ, ING’nin faaliyet gösterdiği bütün ülkelerde ING varlığından ve know-how’ından yararlanabilecek. 

KOBİ’lere yaklaşımımızın da önemli bir ayağını dijitalleşme oluşturuyor. Bu noktada ING Türkiye’nin Mart ayında hayata geçirdiği Cebimde POS uygulamasından da bahsetmek istiyorum. Bu projeyle KOBİ’lerin akıllı telefonlarını POS cihazı olarak kullanmalarını mümkün hale getiriyoruz. Yine dijitalleşme yaklaşımımızla “ING KOBİ Dijital”i geliştirdik. Böylece küçük işletmelerin banka şubesine gitmeden bankacılık işlemlerini yapabileceği avantajlarla dolu bir cep şubesini hayata geçirdik. 

Vergide Gündem: Bütün çabalara rağmen, gelişmiş ekonomilerde bile kadın çalışanların oranı üst yönetimde istenilen düzeylerde değil. Olumlu yönde gelişmeler görülse de kadınların istihdama katılımı, ücret farklılıklarının giderilmesi gibi konularda hedeflenen seviyelerin çok uzağındayız. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

İdil Kural: Dünya Kalkınma Raporu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin aynı zamanda bir kalkınma aracı olarak da önemli olduğunu ortaya koyuyor.


Kadının işgücüne katılım oranının artması ekonomik kalkınma ve gelişmişlik açısından en önemli göstergelerden biri. Kadının güçlendirilmesi konusunda hem dünyada hem de Türkiye’de yapılacak daha çok iş olduğunu düşünüyorum. Ancak bu konuyu sahiplenen kurumların sayısı arttıkça, toplumdaki dönüşümün hızlanacağına, kadınların iş dünyasındaki etkinliğinin artması ile ekonomik büyümenin hızlanacağına inanıyoruz.

“Kadın yöneticilerimizin oranı %38”

ING olarak tüm dünyada kadınları güçlendirme konusunda 360 derece yaklaşımımızı, firmalar için cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi, iş yerlerinde, piyasalarda ve toplumda kadınların güçlendirilmesi yönünde bir kılavuz olan Birleşmiş Milletler’in WEPs – Kadını Güçlendirme Prensipleri üzerinden şekillendiriyoruz. ING, Amsterdam merkezli Equileap şirketinin yaptığı araştırmaya göre tüm dünyada cinsiyet eşitliğinde ilk 200 şirketten biri olarak gösteriliyor. Rapora göre cinsiyet eşitliğinde finans sektörü en iyi performansı gösteren sektör olarak öne çıkıyor. ING’de kadınların yönetimdeki oranı globalde yüzde 38 seviyesinde. 

ING Türkiye olarak da kadının güçlendirilmesi konusunu sahiplendik ve bankada kadın çalışanları güçlendirmek üzere bir dönüşüm programı başlattık. İşe alımlarda ve terfilerde kadınlara öncelik verdik. Okulun İlk Günü İzni, Karne Günü İzni, Kreşe Alıştırma İzni, Süt Odaları gibi uygulamaların da etkisiyle bugün ING Türkiye yüzde 55 kadın çalışan oranına sahip.

ING Türkiye’de 2016’da yüzde 33 olan yönetim kurulundaki kadın oranı ise 2018’de yüzde 50’ye yükseltildi. Grup müdürü ve üzeri seviyede kadın oranı yüzde 39, GMY ve üzeri seviyede ise bu oran yüzde 41. Ayrıca, 2011 yılında yüzde 53 olan yeni işe alımlardaki kadın oranı, 2018 yılı sonunda yüzde 55,8’e taşınmış durumda. ING’nin Kahramanmaraş Operasyon ve Çağrı Merkezi’nde 800’e yakın çalışanın yüzde 65’i kadınlardan oluşuyor. Bu merkez Kahramanmaraş ve çevresindeki özellikle genç kadınlar için önemli bir kariyer imkanı sunarak bölge refahına katkıda bulunuyor. 

“İş-yaşam dengesinde çok öndeler”

Vergide Gündem: Biraz da Hollanda’da hayattan, iş dışında sosyal hayattan söz etmek ister misiniz?

İdil Kural: Türkiye ile Hollanda oldukça farklı, kültür açısından da farklı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2017 verilerine göre, Hollanda iş-özel yaşam dengesi bakımından ilk sırada yer alıyor. Bildiğim kadarıyla Hollanda’yı Danimarka ve Fransa izliyor. Benzer şekilde yine Hollanda çocukların ve gençlerin mutluluk endeksi istatistiklerinde de ilk sıralarda yer alıyor. Aile hayatları en az iş yaşamları kadar önemli. Türkiye’de insanın kimliği neredeyse işiyle özdeşleşirken burada durum biraz daha farklı ve neticede birlikte çalıştığınız arkadaşlarınız da o mantıkla çalışıyor. Dolayısıyla buna bir adaptasyon süreci geçirmeniz gerekiyor. Bunu hem kendinize uygulamak için hem de ekip arkadaşlarınız için öğrenmeniz gerekiyor. Çalışma saatleri açısından Türkiye’de bu böyle değil, sizin bu dengeyi anlamanız ve ona göre işlerinizi planlamanız gerekiyor. 

İş hayatının dışında herkes spor yapıyor, yapmayan yok. Biriyle tanışınca işinizi sormuyor ama hangi sporu yapıyorsunuz diye mutlaka soruyor, tatil deneyimleri önemli. Burada Hollandalıların yanı sıra çok güzel bir Türk topluluğu da var. Ben de ayak uydurmaya çalışıyorum. Ailemle; eşim Alp ve çocuklarımız Ege (15) ve Eda (12) ile birlikte burada Amstelveen kentinde yaşıyoruz. Çocuklar burada okuyor, okullarına bisikletle gidip geliyorlar. Ben de 47 yaşında bisiklete binmeyi öğrendim.


Vergide Gündem: Söyleşimizi okuyan genç arkadaşlarımıza neler tavsiye edersiniz. Kariyerinizin en başına dönseniz yapmalıydım/iyi ki yapmışım dedikleriniz neler?

İdil Kural: Benim kariyerim hakkında keşke şu işte çalışsaydım, farklı bir alanda ilerleseydim gibi bir düşüncem gerçekten yok, hep iyi kurumlarda iyi yöneticilerle çalıştım, EY de keza öyleydi ve bu halen burada da devam ediyor. Bu açıdan çok şanslı da görüyorum kendimi. Dolayısıyla geriye dönüp baktığımda kariyer anlamında değiştirmek isteyeceğim bir şey yok. Bir daha yaparım aynılarını, bu mesleği çok seviyorum. Ama gençken nelere daha çok vakit harcayabilirdim, bununla ilgili tavsiyelerim olabilir. 

“Networking ve ilişki yönetimi önemli”

Özellikle kariyerimin ilk yıllarında bir konuda eksiklikler görüyorum. Bunun daha güzel bir Türkçesi var mıdır bilmiyorum ama “networking”i daha iyi yapabilirdim. Neticede ilişki yönetimi eğitim kadar, teknik gelişim kadar önem verilmesi gereken bir konu ve kariyerin erken yıllarında başlanması lazım. Daha küçük ölçekli şirketlerden çıkıp EY gibi kurumlara girdiğinizde, bunun önemi daha da artıyor. Hem dışardaki ağınızı geliştirmek hem de şirket içinde de networking yapmak lazım. 

Bir de iletişimden söz etmek istiyorum. Pek çok şeyi iyi yapabilirsiniz ama bunu etrafınıza nasıl anlattığınız önemli. Başarılı insanlara baktığınızda yine bu konuda da öne çıktıklarını görüyorum. Ayrıca insanın kendi hayattaki değerleri, amacı neyse ona uygun işleri yapması gerekir diye düşünüyorum. İnsan kendi değerlerine çok ters bir işte çalışmamalı. Çünkü hiçbir zaman mutlu olmaz. Mutlu olmayacağı ve yaptığı iş kafasına yatmayacağı için başarılı da olmaz. İnsanın biraz kendine dönüp hayatta değerlerinin ne olduğu, nelerin onu mutlu ettiğini belirlemesi gerekiyor.

Bir de şunu söyleyebilirim artık her şey çok çabuk değişiyor. Benim işe başladığım zamanlardaki gibi değil, değişimin hızı çok arttı. Dolayısıyla başarılı olabilmek için bilgiye, teknolojiye, yeniliğe öğrenmeye aç ve açık olmak lazım. Çünkü ayak uydurmanız gerekiyor. Eskiden belki aynı işi 20 sene yapabilirdiniz ama artık kendi işinizle alakalı ortaya çıkan teknolojiden devamlı etkileniyorsunuz, dolayısıyla, bütün bunlara da açık olmak lazım. Dünya çok çabuk değişiyor ve bilgi her yerde.