Zorlu Holding Denetim Genel Müdürü

Billur Demet ATAN

“EY - Gerçek yaşamdaki okul”

Alumni Söyleşileri bölümünün yeni konuğu Zorlu Holding Denetim Genel Müdürü Billur Demet Atan. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden 1986 yılında mezun olan Atan, 1988’de aynı bölümde uluslararası yöneticilik alanında yüksek lisansını tamamlayarak EY Türkiye’de denetim bölümünde çalışmaya başladı.

Uluslararası değişim programı kapsamında 1995-1996 yıllarında EY’nin ABD’deki Chicago ofisinde görev yapan Atan, 1998’de denetim bölümü ortağı olarak atandı. EY Türkiye’de 2000-2012 yılları arasında Ülke Bağımsızlık Lideri olarak görev yapan Atan, 2007-2012 arasında Denetim bölümünün insan kaynaklarından sorumlu ortağı olarak ikinci bir idari sorumluluk daha üstlendi.

Atan bünyesine 2013’te katıldığı Zorlu Holding’in iç denetim, vergi denetimi ve finansal denetim konularındaki çalışmalarını yürütüyor.

Zorlu Holding Sürdürülebilirlik Komitesi altında Kurumsal Yönetim Çalışma Grubu Liderliği, ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komite üyeliği gibi farklı konularda görev ve sorumlulukları da bulunuyor.


Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası ve Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) üyesi olan Atan, ayrıca KAGİDER ve TİDE gibi kurumlardaki temsiliyetine paralel çeşitli etkinliklere katılarak aktardığı bilgilerle mesleğe katkı sağlamaktadır.

Vergide Gündem: Zorlu Holding çok fazla alanda faaliyetleri bulunan, çeşitliliğin yüksek olduğu bir organizasyon. Tekstilden enerjiye, elektronikten beyaz eşyaya, gayrimenkulden madene kadar çok sayıda sektörde hizmet veren, 30 bini aşan çalışan sayısıyla Türkiye’nin en büyük işverenlerinden biri. Elektronik sektörünün ihracat lideri olmasının yanı sıra, markanızın Avrupa’da beyaz eşya pazarındaki payı da çok yüksek. Büyük bir organizasyon içerisinde önemli bir pozisyonda görevlisiniz. Dünyayı beklenmedik bir anda etkisi altına alan ve dolayısıyla iş yapış şekillerimizi de baştan aşağı değiştiren görülmemiş bir süreç içindeyiz. Pandemi dönemini de dikkate alarak, çalışmalarınızdan söz ederek başlayabilir miyiz?

Billur Atan: Pandemi dönemi, herkes gibi bizim için de ilk defa karşılaştığımız bir durum oldu.

Denetim aslında kavramsal olarak çoğunlukla sahada olmanızı gerektiriyor, denetim ekibi olarak bizler de özellikle sahada olduğumuz zamanlarda, sabit bir çalışma ortamı olmadan rahatça çalışabilmekteyiz, yeter ki, bilgisayarımız ve şirket hatlarına erişim imkanımız olsun. Dolayısıyla, pandemi döneminde, uzaktan çalışma konusunda en rahat uyum sağlayacak ekipler arasında sayıldık, zira bilgisayarımız varsa ve internete bağlanabiliyorsak, şirket hatlarına datalarına güvenli bir şekilde girebiliyorsak bizler için zaman ve mekan fark etmemekte.

Öyle olunca ilk başta biz ekip olarak çok zorlanmadık, tamamlanması gereken çalışmalarımız üzerinde yoğunlaştık, zaten sürekli sanal ortamda toplantı halinde idik. Sahada olmaya ve o şekilde birbirimizle iletişim kurmaya çok yatkın bir ekiptik. Ama bizi zorlayan sahaya çıkamamak oldu. Tamamen evden çalışma konumuna geçtiğimizde, tüm grup şirketleri de benzer şekilde çalışma esasına geçince, biz o an itibarıyla sahaya çıkamadık. Bu bizim hiç aklımızda olmayan bir durumdu. Pandemi öncesinde, esnek çalışmayla ilgili pilot uygulamalarımız destek görmekle birlikte, tüm iş dünyasında olduğu gibi bizim şirketlerimizin çalışma esasları ve felsefesi de, herkesin ofislerde çalışması yönündeydi. Yönetim Kurulu Üyelerimiz başta olmak üzere, tüm çalışanlarımız gibi, biz de ekip olarak şirkete gelmeye ve sahada olmaya çok alışıktık. Salgının başlarında bunu aslında rahatlıkla yönetebileceğimizi düşündük.

İlk iki ay aslında çok rahat yönettik, çünkü biraz önce belirttiğim gibi elimizde birikmiş devam eden işlerimiz vardı. Veriyi toplama noktasında, toplantıları sanal ortamda yapmak gibi konular bizler için sorun teşkil etmedi, ama sürecin devamında saha temasımızın olmaması önemli bir unsur oldu.

Operasyon ekipleriyle temas halinde olduğunuzda denetsel kontrol risklerini yakalama şansınız oluyor. Siz o ipuçlarını yakaladığınızda ise ekip olarak daha etkin denetim planlaması yapabiliyorsunuz. Ancak, sahadan uzakta, evden çalışma ortamında gözlem yapma şansınız olmuyor. Bunların hepsini aslında, pandemi dönemine ait çok değerli deneyimler diye tanımlayabiliriz.

Grup şirketleri nezdinde bakarsak, pandemi döneminde, aslında, operasyonları pandemi sebebiyle kısıtlamalara tabi olan alanlar dışında, salgınla mücadele kapsamında alınması gereken tüm önlemlerin uygulanması şartıyla, diğer tüm birimlerimiz çalışmalarına devam ettiler.

Yeni Normal diye tanımlanan dönem itibariyle ise denetim ekibi olarak yarı zamanlı olarak evden ve şirkete gelerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz.


Ben genelde haftanın üç günü şirkete geliyorum. Salgınla mücadele kapsamında, tüm şirketlerimizde, çalışma alanlarımızda çok ciddi ve çok sıkı önlemler alınmakta, uygulamalar takip edilmekte. Faaliyetlerimizin aksamaması için, tedbiri elden bırakmadan, gerekli önlemlerin alınması ile insan gücümüzü koruyarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çalışma ortamımız, salgınla mücadele konusunda o kadar kararlı ki, hepimiz gönül rahatlığıyla gelip çalışabiliyoruz, böyle bir dönemde bunun çok değerli olduğunu düşünüyorum.

Farklı bir bakış açısıyla da pandemi dönemini değerlendirmek istersek, öncelikle, şirketteki düzeni eve taşımak gerekti. Artık 7/24 evde olacağım konusunda evdeki kediyi ikna etmek ayrı bir başarı öyküsü idi (ilk 3 gün hoşuna gitse de sonrasında evdeki “territory” düzeninin bozulmasından dolayı yaklaşık 10 gün kadar tavır takınması ayrı bir hikaye), ikna olayından sonra, eve yeni bir printer almak gerekti, ve de kediyi de terfi ettirip “printer’dan sorumlu CEO” olarak atadığımızda ise çok daha verimli 7/24 çalışır konuma geçtik.

Vergide Gündem: Genel müdürü olarak görev yaptığınız Zorlu Holding denetim bölümündeki yapı ve işleyiş konusunda bilgi verebilir misiniz?

Billur Atan: Kurumsal Yönetim açısından Denetim çok kritik bir konu aslında. Kurumsal Yönetimlerde olduğu gibi Denetim Genel Müdürlüğümüz, bağımsızlık ilkesi gereği Yönetim Kurulu’na bağlı olarak çalışmakta. Yetki ve sorumluluğumuzu Yönetim Kurulu’ndan aldığımız gibi, raporlamayı da Yönetim Kurulu’na yapmaktayız. İdari açıdan ise idari organizasyon şemasında yer aldığı üzere, Zorlu Holding CEO’suna bağlı olarak tanımlıyız.

Zorlu Holding Denetim Genel Müdürlüğü’nün yapısı, standart kurumsal yönetimlerde görmeye alıştığımızdan biraz daha farklı bir yapıda, aslında bir nevi minyatür yapıda “Big4” ya da “mini EY” şeklinde diyebiliriz.

Zorlu Holding Denetim Genel Müdürlüğü yapısında, Denetim Genel Müdürüne bağlı olarak çalışan, Vergi Direktörlüğü, Finansal Denetim Müdürlüğü, İç Denetim Süreç Müdürlüğü ve İç Denetim İnceleme Müdürlüğü ekipleri yer almakta. Kurumsal Yönetim açısından olmazsa olmaz İç Denetim çalışmalarımızı – İç Denetim Süreç Müdürlüğü ve İç Denetim İnceleme Müdürlüğü olarak iki farklı müdürlük bazında yürütmekteyiz. İç Denetim Süreç ekibimiz klasik anlamda, tüm süreçlere ait denetim çalışmalarını yürütmekte. İç Denetim İnceleme Müdürlüğü’nün çalışma kapsamı ise tamamen suiistimal, yolsuzluk, çıkar çatışmasına yönelik inceleme / soruşturma çalışmaları üzerinde yoğunlaşıyor. Ayrıca, etik bildirim (ihbar) hattının yönetimi de bu ekibin sorumluluğunda. Çalışmalar sonucunda, savcılığa iletilmesi gereken bir konu var ise savcılığa iletilecek iç denetim inceleme raporunun da hazırlanması bu ekibin sorumluluk alanı içinde. Bu alandaki çalışmalar İnsan Kaynakları, Hukuk ve Bilgi Teknolojileri Grup Başkanlıkları ile birlikte yürütülmekte.

Finansal denetim ekibimiz, tamamen EY’deki denetim bölümünün yürütmekte olduğu çalışmaları yürütüyor diyebiliriz. Bir diğer ekibimiz olan Vergi Direktörlüğü ekibimiz ise yine tüm grup şirketlerinin tam tasdik kapsamı dışındaki tüm vergi denetimlerini gerçekleştirmekte. Transfer fiyatlandırılması konularını takip etmek, yönetim kurulunun, üst yönetimin vergisel konulardaki sorularını cevaplamak, yeni yatırım planları, olası projelerin vergisel açıdan değerlendirilmesi çalışmaları da bu ekibimiz tarafından yürütülmekte. Vergi Direktörlüğü’nün bir diğer faaliyet alanı ise vergi davalarının da vergisel açıdan takip edilmesi.

Yıl içerisinde, Denetim Bölümü ile CEO ve Yönetim Kurulu Üyeleri arasında gerçekleştirilen aylık denetim değerlendirme toplantılarında; planlanan ve gerçekleşen denetim, danışmanlık, özel inceleme gibi faaliyetler değerlendiriliyor, tespit edilen bulgular paylaşılıyor, bulgulara yönelik alınması gereken aksiyon planları ile takip sonuçları değerlendirilerek, gelecek dönem için planlar gözden geçiriliyor.

Grup içinde, yurtdışındaki şirketlerimiz dahil olmak üzere, yaklaşık 100 tanesi aktif olmakla birlikte, yine yaklaşık olarak 150’ye yakın şirket bulunmakta. Dolayısıyla sizin maksimum üç yıl içerisinde belirli bir önemlilik kavramı içinde tüm şirketleri bir şekilde denetime tabi tutmanız gerekiyor.


Vergide Gündem: Denetim işini önce uzun yıllar boyunca büyük bir danışmanlık şirketinde ve ardından masanın diğer tarafında, operasyonun başında yapan bir yönetici olarak sektörde çalışma biçimi bakımından geçmişle günümüzü karşılaştırırsanız neler söylersiniz?

Billur Atan: Öncelikle şunu çok net söyleyebilirim ki, danışmanlık şirketinde denetim yapmak ile reel sektörde hem de Zorlu Holding gibi bünyesinde çok farklı sektörler oldukça fazla sayıda şirketin tek bir yönetim kuruluna bağlı olarak aynı anda operasyonda olduğu bir yapıda denetim işini yapmak birbirinden çok farklı. Zorlu Holding’de bu görevde olmak, müthiş bir deneyim ve keyif. Çok net olan bir konu da, masanın bu tarafının, çok daha hareketli, heyecanlı, aktif ve dinamik olduğu. Aksiyon hiç eksik olmuyor diyebilirim. Danışmanlık şirketinde olduğunuz durumdaki stresiniz, yoğunluğunuz, temponuz ve kapsama alanınızla masanın bu tarafındaki kapsama alanınız farklı. Burası belki daha zor ama çok daha keyifli. Kararları siz vermeseniz de sürecin içerisindesiniz. Danışman olarak belki bir rapora imza atarken hissettiğiniz sorumluluk stres farklı tabii ki, o ayrı bir sorumluluk çünkü sözleşmeye dayanan bir yükümlülüğünüz var. Ancak burada her an sorumluluk sizin üzerinizde. Boşa geçen bir zamanınız hiç olmuyor, her sabah yeni bir güne başlıyorsunuz, geriye dönüp bakma şansınız yok. Hep takiptesiniz.

Gençlerle olduğumuz şirket içi bir panelde konuştuğumuz sırada denetim çalışmalarımızdan bahsettiğimde moderatörümüz CSI – Zorlu (CSI - Crime Scene Investigation - olay yeri inceleme) benzetmesini yapmıştı.

Çoğu zaman, benimle yan yana gözüken bazı yöneticilerin ekiplerinde “acaba bizim bölümle ilgili bir sorun mu var” şeklinde hemen bir huzursuzluk olduğu yönde duyumlar bile oluyor.

Denetim olarak, bizim en önemli misyonumuz, süreçlerin, gelişmesini, iyileştirilmesini sağlamak ve tabii ki, süreçlerin tanımlandığı gibi, olması gerektiği gibi yürütülüp yürütülmediğine yönelik olarak da yönetim kuruluna güvence vermek.

Danışmanlık dönemiyle kıyaslarsak burada hayat daha düzenli, sistematik ve kontrollü. EY’de iken belirli bir tarihe yetişmesi gereken raporların birikmesi, tüm raporların o tarihe yığılması sebebiyle, tüm ekiplerde geceler gündüzler birbirine karışırdı, günlerce uykusuz kalarak raporların tamamlanması için çalışırdık. Denetimde en çok yaşadığımız en önemli zorluklardan birisi buydu. Burada sistem daha dengeli bir şekilde işlemekte. Bizim o tür yığılmalarımız olmuyor, olduğunda ise EY da kazandığımız güçlü tecrübe ile pek çok şeyi daha rahat yönetebiliyoruz. O yüzden hafta sonu, gece gündüz fazla mesai yapma ihtiyacı çok fazla oluşmuyor. Günü çok etkin, dolu dolu kullanıyoruz ve mümkün olduğu kadar mesai dışındaki saatleri pek bloke etmiyoruz. Pandemi döneminde bile, ev – iş ortamı iç içe girmiş bile olsa, sabah 8 itibarıyla hepimiz online olduk. Hangi projede ne noktada olduğumuzu birbirimizle paylaştık. Günü etkin bir şekilde kullandık. Ayrıca, evdeki “CEO Cat” çalışma saatleri konusunda çok disiplinli ve çok takipçi idi, masadan kalkmanıza bile tahammülü yoktu.


Vergide Gündem: Kadınların empati düzeyleri, sezgileri ve bütünsel bakış açıları çok gelişmiş ve bu yetenekleriyle iş dünyasında esasında çok daha etkili olabilirler. Ancak BIST şirketlerinde yönetim kurullarında kadın üye oranı yüzde 15 dolayında. Kadın iş gücünün desteklenmesi için büyük holdinglerimizden birinde cinsiyetsiz CV uygulaması başlatıldığı haberleri yer almıştı. Zorlu’da bu konuda neler yapılıyor, kadın çalışanların oranı ne durumda?

Billur Atan: Bu konu çok önemsediğimiz bir konu. Zorlu Holding ve Grup şirketleri olarak çeşitliliği destekleyen, fırsat eşitliğine dayanan, çok sesliliğin yaratıcılığı beslediği, üretken bir çalışma kültürüne sahibiz. Güçlü bir yapıda, çeşitliliği olan bir işgücümüz var. Tüm iş süreçlerimizde dinamizme, yenilikçiliğe ve yaratıcılığa değer veren bir şirket olarak kapsayıcılık ve çeşitlilikten besleniyor ve iş dünyası başta olmak üzere toplum genelinde eşitliği sağlamak için taahhütlerde bulunuyoruz.

İşte eşitlik ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamakta çeşitliliğin esas olduğuna inanıyoruz. Eşitliği, iş dünyasından toplumun geneline yayma sorumluluğu ile hareket ediyoruz. Amacımız; tüm çalışanların eşit olanaklara sahip olduğu ve kadınların hayatın her alanına daha aktif katılım sağladığı bir ekosistem oluşturmak. Kadınların iş gücüne eşit şartlarda katılabilmesi için, kadın liderlerin ve rol modellerin desteklendiği, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten uygulamaların geliştirilmesi gerektiğinin farkındayız.

İş dünyasında eşitliğin sağlanabilmesi ve kadın-erkek arasında çalışma ve ekonomik hayata katılım gibi konularda derinleşen süregelmiş farkın kapatılabilmesi için daha fazla sayıda kadının iş hayatında yer almasının ve kadın liderliğinin desteklenmesi gerekiyor.

Toplumsal gelişimin her alanında etkin çalışmalar yapmak ve en başta iş hayatında olmak üzere hayatın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek üzere 2015 yılından bu yana Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri (Women's Empowerment Principles - WEPs) imzacısıyız. Kadın çalışan sayısının artırılmasının yanı sıra kadınların üst düzey yönetim kademelerinde ve karar alma mekanizmalarında yer almasını destekliyoruz.


Toplumsal cinsiyet dengesinin iyileşmesi ve şirketlerin karar mekanizmalarında, yönetim kurullarında ve üst yönetimde kadın oranının %30’a yükseltilmesini amaçlayan Yüzde 30 Kulübü’nün Türkiye’deki kurucuları arasında yer alıyor ve çalışmalarında aktif rol oynuyoruz. Tedarik zincirinde daha fazla kadın olması ve kadının toplumdaki varlığının güçlendirilmesi için KAGİDER'in Kadından Almalı, Memleket Kazanmalı kampanyasının paydaşıyız ve insan kaynakları süreçlerimizde fırsat eşitliği için hayata geçirilen KAGİDER Fırsat Eşitliği Modeli (FEM) programının parçasıyız.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi ve çalışma arkadaşlarımızın gönüllü katılımıyla oluşturulan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu da önemli aksiyonlar aldı. Herkes için Eşit Bi'Hayat mümkün diyerek hazırladığımız yol haritası çerçevesinde başlatılan çalışmalar, komite ve çalışma grubunun liderliğinde; tüm Grup şirketlerimize yayılmaya başladı. Mentorluk programlarından atölye ve eğitimlere kadar birçok uygulama ile bu konuda kurumsal farkındalık artmaya başladı. Önümüzdeki dönemde, tüm iletişimimizde söylemlerin eşitlikçi olması ve çalışma alanı koşullarının daha eşitlikçi hale gelmesi için yeni uygulamaları hayata geçireceğiz.

Hem şirketlerde kadın çalışan sayısının hem de yönetici sayısının artırılmasına yönelik hedeflerimiz bulunuyor. Grup şirketleri genelinde çalışanların %30’unu kadınlar, %70’ini erkekler oluşturuyor. Zorlu Holding’te ise çalışanların %49’unu kadınlar, %51’ini erkekler oluşturuyor.

Vergide Gündem: EY’de çalışmış olmanın size kattığını düşündüğünüz ayrıcalıklı bir deneyiminizden söz edebilir misiniz, hiç unutamadığınız bir anınız var mı?

Billur Atan: Okul hayatınızı tamamladığınızda, ilk iş deneyimi olarak, EY’yi en net olarak “gerçek yaşamdaki okul” diye tanımlayabilirim. İş hayatına ilişkin ilk deneyimler hep EY’de iken gerçekleşti. EY’ye 24 yaşında girdim ve 48 yaşında ayrılırken ömrümün yarısını orada EY’de geçirmiştim. Sanırım EY’de çalışmayı en iyi bu şekilde tanımlayabilirim.

EY’deki hayatı asla kolay diye tanımlayamam, ancak, işinizi severek yapıyorsanız, ki ben denetim işini seviyorum – belki de genetik olarak baba mesleğini devam ettiriyor olmanın da katkısı olabilir - dolayısıyla, tüm zorluklarına rağmen, çokça da keyifli bir çalışma hayatım oldu. Geriye dönüp bakınca, kendimi şanslı buluyorum 10 yılda partner oldum, mesela.

Exchange Program kapsamında, ABD’ye gidip çalışmak da çok değerliydi, örneğin. ABD’ye giden Billur ile geri dönen Billur çok farklıydı tabii ki (vizyon, deneyim, network başta olmak üzere pek çok konuda). Ben 1995’te ABD’ye gittiğimde daha Türkiye AB Gümrük Birliği’ne girmemişti. EY Türkiye’de internet, e-posta henüz yoktu. En iyi kullandığımız şey 21’lik kağıtlarımız ve de Macintosh’larda, word ve excel’i en basit şekliyle kullanmak idi. Türkiye’den ABD’ye gidişim tam tamına Taş Devri’nden Jetgiller’e geçiş gibi tanımlanabilir.


Avrupa’ya, ve ABD’ye de gitmiştim daha öncesinde ama EY Chicago ofisinde çalışmaya gitmek her açıdan çok farklı bir deneyimdi. Öncelikle, ülkenizi temsil ediyorsunuz, sonrasında, kendinizi, kadın oluşunuzu ve tabii ki geldiğiniz ofisi temsil ediyorsunuz. Temsil ettiğiniz unsur çok fazla ve hiçbirinden başarısız olmamanız gerekiyor. Her açıdan, başarılı olmanız gerekiyor ki, ülkenize dönerken, iyi ve güçlü bir performans değerlendirmesi ile dönebilmeniz çok önemli, zira kariyerinizin geleceği de buna bağlı.

EY’nin o dönemde faaliyet gösterdiği Gayrettepe’deki Yeşil Apt.’dan çıkıp Chicago’da EY’nin bulunduğu ve o yıllarda dünyanın en yüksek binası konumunda olan Sears Towers’a gittiğinizi düşünün. Sears Towers da 10 – 17. katlar arasındaki 7 kat tamamen EY’a ait idi. EY katlarına çıkan ayrı asansörler mevcut, her şey dokunmatik, kart ve şifre tanımlı. İlk defa bir bilgisayarım ve e-posta hesabım oldu. Her şey o kadar yeni ve farklı ki, tam anlamıyla bir kültür şoku yaşıyorsunuz – uzay üssü Alfa’da gibisiniz. 25 yıl önce, şirketteki oturma düzeni müdür ve partnerlar hariç olarak, “rezervasyon – hoteling” sistemi ile yönetiliyordu.

EY Chicago’daki performansımdaki en büyük motivasyonlarımdan biri olarak, Chicago’da çalışmaya başladıktan yaklaşık 2-3 ay içinde, ara dönem değerlendirme toplantısında, benim “irregular - düzensiz” olarak müdür pozisyonuna terfi etmemin önerilmesi idi. Taş Devri – Jetgiller arasında bir nevi astral seyahat yapan biri olarak, 2-3 ay gibi kısa bir sürede böyle bir değerlendirme yapıldığını duymak çok değerli idi. Bu da aslında EY Türkiye’de teknik olarak ne kadar iyi bir alt yapıya sahip olduğumuzu anlatmakta. Ancak, CPA belgemin olmaması sebebiyle, CPA belgesini henüz almamış ve bundan dolayı terfi alamamış diğer çalışanlara karşı haksızlık olmaması adına, benim müdür olarak terfi etme önerisi onaylanamıyor, ama yine bir istisnai uygulama ile, benim, direkt olarak Partner’a raporlama yapmam onaylanıyor. Chicago gibi oldukça büyük, güçlü ve zor olan bir ofiste, direkt Partner ile çalışmak ve raporlama yapmak, çok değerli bir deneyim idi. 1996 yılında ülkeme geri döndükten sonra, her şey çok hızlı değişime ve gelişime uğradı. 11 Eylül, Enron ve sonrasını zaten biliyorsunuz.

Vergide Gündem: Nasıl bir lidersiniz, yönetim anlayışınızı nasıl tanımlarsınız. Ekibiniz ya da ailenizle birlikte iş dışında yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler neler?

Billur Atan: Tabii ki, nasıl bir lider olduğumu en iyi ekip arkadaşlarım aktarabilirler. Ama, ben lider olarak da iyi bir takım oyuncusu olduğumu düşünüyorum. Olmaya çalıştığım lider tanımından yola çıkarak, herkese eşit mesafede durabilen, ekipteki tüm çalışanların gelişimine destek olan, insanlara değer vererek, açık ve şeffaf bir iletişim kurabilmek benim için önemli. Kapım her zaman açıktır, her türlü iletişime açık olduğumu düşünüyorum. İyi bir dinleyici olduğuma inanıyorum. Ekipten birinin bir derdi varsa ben onu bilmeliyim zaten, ki mümkün olduğunca destek olabilmeyi başaralım. Bunları başarabilmenin, hepimizin başarısına yansıyacağına inanıyorum. İnsanlara asla önyargıyla yaklaşmam, negatif bir tepki de alsam, önce kendimce bir gerekçe bulurum olumlu düşünmek adına, sonrasını ise takip ederim. Ayrıca hem olumlu hem olumsuz olmakla birlikte, çok sabırlıyımdır, karşı tarafa çok fazla şans veririm ama eğer ki sabrım taşarsa da yıkıcı olabilirim.

Ekip olarak, yılbaşı olsun, özel günlerimiz olsun, bir arada olup, kutlama yapmayı asla ihmal etmiyoruz.

İş dışında, sevdiklerimle beraber olmak, seyahat etmek, keyifli konserlere gitmek, bu aralar çok olmasa bile kitap okumak, yazın ise klasik olarak deniz – güneş keyfini sayabilirim.


Bu arada kediciyim aynı zamanda. Burada, denetim ekibinde kedi sahibi yapamadığım çok az kişi kaldı diyebilirim. 1,5 aylıkken yolunu kaybettiğinde kendini benim odamın camında bulup, cama Garfield gibi yapışarak, denetim ekibimizin 4 ayaklı üyesi olarak aramıza katılan Zorro,the Cat’i de unutmamak lazım – ki, sonrasında Zorro bir ekip çalışanımız tarafından sahiplenildi. Üstelik, Vestel’in Kafe’si “Kafe Vesto Kedi Mesto” projesinin de öncülüğünü yapmış olmaktan dolayı da büyük bir mutluluk duymaktayım.

Vergide Gündem: Profesyonel kariyerinizin bundan sonraki kısmı için yapmak istedikleriniz, geleceğe dair hedefleriniz neler, kariyerinin başındaki gençlere neler tavsiye edersiniz?

Billur Atan: Kariyer anlamında hedef hiçbir zaman bitmiyor. Hele, kariyer odaklı bir kişiyseniz daha yapacak çok işiniz var demektir. Ben birazda, çalışmakla motive olan biriyim galiba. Aktif bir çalışma hayatınız var ise her gün yeni bir şey öğrenebiliyorsunuz. Grup çok dinamik olduğu için her gün başka bir gündeme uyanıyoruz. Denetim genel müdürüyüm ama fikir paylaşımı anlamında pek çok ekibe dahil olabiliyorum.

Gençlerimiz, en değerlilerimiz. Denetim, danışmanlık aslında çok zor bir konu değil, esas itibariyle iki şeye ihtiyacınız var, donanımlı insan gücü ve de donanımlı bir bilgisayar. Yetkin ve donanımlı ekip yaratmak kadar, o ekibi elde tutabilmek de çok önemli.

Gençlere söylemek istediğim, gerçekten sevdikleri işi yapsınlar. Çalıştıkları işi sevsinler. Başarının en önemli kriterlerinden birisi yaptığınız işi severek yapmanız, zorlansanız bile. Denetimde kariyer yapmak için belki de ilk koşul denetim işini sevmek olabilir, denetim sevmeden yapılabilecek bir kariyer değil bence. Bunca zorluğa dayanmak, cefaya katlanmak için sevmek gerekiyor. Denetim kariyeri sıfırdan başlayarak öğrenebileceğiniz bir kariyer olduğundan, severek, sabrederek, çalışarak ilerlemek çok önemli. Bir nevi dergaha odun taşımanız gerekiyor ki o dergahta pir olabilesiniz. Motive edici, doğru bir hırsla çok çalışmak gerekiyor. Denetim en küçük detayda gizli, sorgulayabilmek, makul bir şüphe ile yaklaşabilmek önemli. Örneğin, mutabakatların bir tanesi bile yanlış olduğunda, o konu size geri döner.

Bir başka açıdan ise öğrenerek ve detaylara hakim olarak ilerlesinler. Sevmeyi başarınca zaten keyif alarak çalışmaya başlarlar. İdeallerinin peşinden koşsunlar. Hedefleri zaten olur ama uzun vadeli bir idealleri olsun. Mesai saatlerinin olabildiğince etkin kullanabilmekte fayda var. Çalışırken eğlenmeyi de ihmal etmesinler.

Ben ABD’ye gittiğim zaman dönüşte eşyalarımı hava-kargo ile Türkiye’ye yolladıktan sonra yedi hafta arabayla neredeyse bütün ülkeyi gezdim. 15 bin milden fazla yol yaptım. İyi ki de yapmışım, çoğu zaman aynı fırsatı tekrar yakalamanız mümkün olmuyor.