No: 95

Tarih: 29/09/2020

Konu:

Çok Taraflı Sözleşmenin (MLI) Onaylanmasına Dair Kanun Teklifi’nin Hollanda ÇVÖ Anlaşması başta olmak üzere ÇVÖ Anlaşmalarına etkisi.


Özet: Türkiye’nin taraf olduğu mevcut Çifte Vergilendirmeyi Önleme (“ÇVÖ”) Anlaşmalarının belirli hükümlerini değiştirecek Çok Taraflı Anlaşma metni “Matrah Aşındırma ve Kâr Kaydırmanın Engellenmesine Yönelik Vergi Anlaşmaları ile İlgili Önlemlerin Uygulanmasına İlişkin Çok Taraflı Sözleşmenin Uygulanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi” ile TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna sunuldu.

İlgili Kanun Teklifi’nin sunulduğu haliyle yasalaşması halinde halen istisna yöntemini içeren aralarında Hollanda ÇVÖ Anlaşması da bulunan 22 ÇVÖ Anlaşmasının çifte vergilendirilmenin önlenmesine ilişkin hükümleri değişecek, “mahsup yöntemi” istisna yöntemi yerine geçecektir.



Bilindiği üzere G20 ülkeleri önderliğinde Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından hazırlanan Matrah Aşındırma ve Kar Kaydırma Projesi (Base Erosion and Profit Shifting, “BEPS”), elde edilen karların düşük vergili ya da hiç vergi uygulamayan ülkelere suni yöntemlerle aktarılmasını önlemek amacıyla hazırlanmıştır.

BEPS kapsamında 15 eylem belirlenmiş olup bunların 15’incisi “Çok Taraflı Enstrüman” (Multilateral Instrument “MLI”) olarak adlandırılmış olan Matrah Aşındırma ve Kar Kaydırmanın Engellenmesine Yönelik Vergi Anlaşmaları ile İlgili Önlemlerin Uygulanmasına İlişkin Çok Taraflı Sözleşme’dir.

Bu Sözleşme ile Çifte Vergilendirmeyi Önleme (“ÇVÖ”) anlaşmalarının çeşitli hükümlerinin değiştirilmesini öngörmektedir. Ülkeler arasında yürürlükte olan vergi anlaşmalarının ikili görüşmelerle değiştirilmesi yıllar alacak zorlu bir süreç olduğundan, söz konusu anlaşmaların topluca değiştirilmesini temin etmek üzere geliştirmiştir. Çok Taraflı Sözleşme (Sözleşme) Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 68 ülke tarafından 7 Haziran 2017 tarihinde Paris’te imzalanmıştır.

Çok Taraflı Sözleşme

Çok Taraflı Sözleşmeyi imzalayan ülkeler Sözleşmede asgari standart olarak belirlenenler dışındaki hükümlerin uygulanmasına çekince koyabilmektedir. Her bir ülke Sözleşme’nin hangi çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarını kapsadığını, hangi maddelerine çekince koyduğunu, isteğe bağlı konularda hangi seçimler yaptığını belirleyebilmektedir.

Sözleşmeye taraf ülkelerin kabul ettikleri hükümlerden karşılıklı olarak örtüşenler, halihazırda yürürlükteki çifte vergilendirmenin önlenmesine ilişkin anlaşmalarında uygulanmak üzere geçerlilik kazanabilmektedir.

Türkiye OECD’ye yaptığı bildirimde Çok Taraflı Sözleşme’nin asgari standart kabul edilen hükümleri dışındakilere çekince koyduğunu bildirmiştir.

Çok Taraflı Sözleşmeye ilişkin Kanun Teklifi

Türkiye tarafından imzalanan Sözleşme, “Matrah Aşındırma ve Kâr Kaydırmanın Engellenmesine Yönelik Vergi Anlaşmaları ile İlgili Önlemlerin Uygulanmasına İlişkin Çok Taraflı Sözleşmenin Uygulanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi” olarak 2 Haziran 2020 tarihinde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna sunularak onay süreci başlatılmıştır.

Meclis’e gönderilen Sözleşmede Türkiye tarafından konulan çekinceler ile yapılan bildirimlerin bir listesi de yer almaktadır. Söz konusu liste incelendiğinde Türkiye’nin daha önce asgari standart dışında kaldığı için çekince koyduğu Sözleşme’nin “Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Yöntemlerinin Uygulanması” başlıklı 5’inci maddesiyle ilgili pozisyonunu değiştirerek söz konusu maddeyi de uygulamayı kabul ettiği anlaşılmaktadır.

Çok Taraflı Sözleşme’nin 5’inci madde uygulaması

Çok Taraflı Sözleşme’nin Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Yöntemlerinin Uygulanması başlıklı 5’inci maddesi ÇVÖ Anlaşmalarının 23’üncü maddesinin uygulanmasını kısmen veya tamamen değiştirmeyi amaçlamaktadır.

Bilindiği üzere ÇVÖ Anlaşmalarının 23’üncü maddesi taraf ülke mukimlerinin gelirin elde ettiği ülkede vergiye tabi olduğu durumda mukim oldukları ülkede tekrar vergilendirilmesinin önlenmesine yönelik hükümler içermektedir.

Temel olarak çifte vergilendirme istisna ve mahsup yöntemi olarak adlandırılan iki farklı yöntemle önlenmektedir. Türkiye’nin ÇVÖ Anlaşmalarının büyük çoğunluğu mahsup yönteminin uygulanmasını öngörmektedir.

İstisna yöntemini kabul eden ÇVÖ Anlaşmalarının, elde edildiği ülkede gelirin düşük oranda vergilendirilmesi ya da hiç vergilendirilmemesi durumunda iki ülkede birden vergi dışı kalması sonucunu doğurması ihtimal dahilindedir.

Sözleşme’nin 5’inci maddesi ÇVÖ Anlaşmalarının iki ülkede birden gelirin vergi dışı kalmasına neden olan hükümlerinin, bu sonucunun ortadan kaldırılması için değiştirilmesine yönelik üç seçenek sunmaktadır. Sözleşme ÇVÖ Anlaşmasına taraf ülkelerin A, B veya C olarak belirlenen seçeneklerden birisini tercih etmesine ya da seçeneklerden hiçbirini uygulamamasına izin vermektedir.

A ve B seçenekleri ÇVÖ Anlaşmalarının istisna yöntemini öngören 23’üncü maddelerini kısmen değiştirmekteyken C seçeneği, istisna yöntemi yerine, gelirin elde edildiği ülkede ödenen vergilerin kişinin mukim olduğu ülkede hesaplanan vergiden indirilmesine izin veren “mahsup” yöntemini kabul etmektedir.

Asimetrik uygulama (yani ülkelerin farklı seçenekleri tercih etmesi) durumunda ise taraf ülkenin tercih ettiği seçenek, kendi mukimleriyle sınırlı olarak uygulanabilecektir.

Türkiye’nin 5’inci madde uygulamasına ilişkin seçimi

TBMM’ye sunulan Kanun Teklifi uyarınca Türkiye Sözleşme’nin 5’inci madde uygulamasına ilişkin “C seçeneğini” tercih etmektedir.

Dolayısıyla söz konusu Kanun Teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonu ya da Genel Kurul’da değişmeden kabul edilmesi durumunda, Türkiye’nin taraf olduğu yürürlükte ÇVÖ Anlaşmalarının bazılarında yer alan ve çifte vergilemenin istisna yöntemiyle önlenmesini içeren hüküm sadece mahsup yönetim uygulanması şeklinde değişmiş olacaktır.

ÇVÖ Anlaşmasına taraf karşı ülkenin farklı seçimi (asimetrik uygulama) ya da 5’inci maddeye çekince koyması durumu

Sözleşmenin 5/9’uncu maddesi uyarınca “C Seçeneği” dışında tercih belirten bir ülke, Kapsanan Vergi Anlaşmalarının bir kısmı veya tamamıyla ilgili olarak, diğer “akit ülkenin” C Seçeneğini uygulamasına izin vermeme hakkını saklı tutabilmektedir.

Örneğin A seçeneğini tercih eden ve Türkiye ile ÇVÖ Anlaşması olan bir ülke Türkiye’nin C seçeneğini uygulama kararı karşısında, Sözleşmenin 5/9’uncu maddesi gereği Türkiye’nin C seçeneğine karşı çıkabilmektedir.

İlgili ülkenin 5’inci maddeye çekince koyması durumunda ise ilgili ülkelerin var olan ÇVÖ Anlaşmasının hükümlerini tekrar değerlendirmek üzere görüşmeler yapması ile sonuçlanabilecektir.

Türkiye’nin Çok Taraflı Sözleşme’nin 5’inci maddesi seçiminin etkilediği ÇVÖ Anlaşmaları

TBMM’ye sunulan Kanun Teklifi uyarınca Türkiye ÇVÖ Anlaşmalarında mahsup yönetimini seçmekte ve karşı ülkelerin seçimlerinin yaratacağı farklılıklar saklı kalmak üzere aşağıda sayılı 22 ÇVÖ Anlaşmasına bu değişikliğin etki etmesi beklenmektedir.

Arnavutluk, Azerbaycan, Bangladeş, Beyaz Rusya, Belçika, Hırvatistan, Estonya, Hindistan, Endonezya, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Makedonya, Moldova, Fas, Slovakya, Sudan, İsveç, Tayland, Hollanda, KKTC, Türkmenistan.

Söz konusu Kanun Teklifi’nin yasalaşması sonrasında Sözleşmenin 5/10’uncu maddesi gereği OECD’ye bildirim yapılacak bildirim ile yukarıda yer alan ÇVÖ Anlaşmalarında yer alan “istisna yöntemi” yerine uygulaması yerine sadece “mahsup yöntemi” uygulaması geçerli olacaktır.

Ancak bu uygulama ÇVÖ Anlaşmasına taraf karşı ülkenin tercihi ile netleşecektir. Örneğin Türkiye ile aynı şekilde ilgili maddenin C bendini uygulama yönünde karar alan ülkeler olduğu gibi, Hollanda ve bazı diğer ülkeler A seçeneğini uygulamaya karar vermiştir. 

Sözleşmenin 5’inci maddesini uygulama yönünde karar almayan (opsiyon seçmeyen) ülkeler ile Türkiye arasında yürürlükte olan ÇVÖ Anlaşmalarının Çifte Vergilendirilmenin Önlenmesine ilişkin maddelerinde asimetrik uygulama söz konusu olabilecektir. Çekince koyan ülkeler ile Türkiye arasında yürürlükte olan ÇVÖ Anlaşmalarının Çifte Vergilendirilmenin Önlenmesine İlişkin maddelerinde ise değişiklik olmayacaktır.

Yatırımların büyüklükleri ve var olan ÇVÖ Anlaşmasında yer alan istisna uygulaması dikkate alındığında Türkiye ile Hollanda arasında imzalanmış ve yürürlükte olan ÇVÖ Anlaşması dikkat çekmektedir.

1989 yılından beri uygulanmakta olan Hollanda ÇVÖ Anlaşmasının durumu ve önemi

Türkiye’nin yurt dışındaki doğrudan yatırımlarının önemli bir kısmının (yaklaşık üçte birinin) doğrudan Hollanda’ya veya bu ülke üzerinden yapıldığı bilinmektedir. Hollanda ekonomik potansiyeli, elverişli yatırım ortamı, finansman araçlarına kolay ulaşım imkanları, hukuk ve vergi sistemindeki kolaylık ve güvenceler ile yatırım yapılacak üçüncü ülkelerdeki yatırımların korunmasına ilişkin sunduğu çeşitli güvenceler ile yurtdışına yatırım yapacak Türk yatırımcılar için benzeri diğer ülkelerden farklılaşmıştır.

Dolayısıyla Türkiye’deki şirketler Hollanda’ya yaptıkları doğrudan yatırımların yanı sıra diğer ülkelere yapacakları yatırımlarını da yine Hollanda üzerinden yapmayı tercih edebilmektedirler.

Hollanda mevzuatı uluslararası holding şirketlerin bu ülkede veya yurt dışındaki iştiraklerinden elde ettikleri temettüleri de belli şartlarla vergiden istisna tutmaktadır. Ayrıca Türk şirketleri Hollanda’daki şirketlerinden temettü geliri elde ettiklerinde de yine Türkiye- Hollanda ÇVÖ Anlaşmasının mevcut hükümleri çerçevesinde bu temettü gelirlerini Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna tutabilmektedirler.

Çok Taraflı Sözleşme’nin 5’inci maddesi Kanun Teklifi’nde yer aldığı şekliyle yürürlüğe girmesiyle ÇVÖ Anlaşmasının ilgili hükmü değişeceğinden Hollanda’daki şirketlerden elde edilen temettülerin ve diğer gelirlerin Türkiye’de vergiden istisna tutulması mümkün olmayacaktır. Hollanda’da bulunan holding şirketler üzerinden diğer ülkelerdeki iştiraklerden elde edilen temettü gelirleri, mahsup yönteminde bu iştiraklerin bulunduğu ülkelerde ödenen vergilerin indirimine izin verilmediğinden Türkiye’de %20 (2021 itibariyle kurumlar vergisi oranı) oranında kurumlar vergisine tabi olabilecektir.

Yürürlüğe girme

Sözleşmenin yürürlüğe girmesi Türkiye ve diğer akit devletlerin sözleşmenin iç mevzuattaki yasama ve yürütme süreçlerini tamamlamasına bağlıdır. Türkiye ve diğer akit devlet, OECD’ye iç mevzuattaki yasama ve yürütme süreçlerini tamamladığına dair bildirimde bulunduktan (bu bildirimin sözleşmenin OECD’ye hangi ÇVÖA’lar veya protokolleri değiştirme niyeti ve öngördüğü farklı opsiyonlardan hangilerini uygulamaya niyeti olduğunu içerecektir) sonraki üç aylık dönemin bitmesini takip eden ayın ilk günü olacaktır. Sözleşmenin 35’inci maddesi gereğince, sözleşme hükümlerinin uygulanma tarihi, kaynakta kesilen vergiler ve diğer vergi türleri için farklı olabilecektir.

Sirkülerimize konu maddenin uygulaması açısından uygulama “sözleşmenin” en son taraf olan ülke için anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihin sonuncusundan itibaren 6 aylık bir sürenin bitişini takip eden vergilendirme döneminde başlayacaktır.

Taraflar “Saklayıcı” kurum OECD’ye bildirmek kaydıyla 6 aylık süreyi kısaltabilir. Dolayısıyla yürürlüğü 1.2.2021 olan “Sözleşme”, vergilendirme döneminin takvim yılı olması durumunda kaynakta kesilen vergiler dışındaki diğer vergi türleri açısından 1.1.2022’den itibaren uygulanabilecektir. Ancak sözleşmenin 35’inci maddesinin 3’üncü bendi uyarınca taraflardan biri, diğer vergi türleri için uygulama süresini “Saklayıcı” kurum OECD’ye bildirmek şartıyla 6 aylık sürenin bitişini takip eden yılın 1 Ocak veya sonrasında başlayan vergilendirme dönemlerine uygulayabilir. Bu opsiyonun tek taraflı uygulanması durumunda Anlaşma’nın uygulama tarihi iki ülke açısından farklılık gösterecektir.

 

Saygılarımızla.
Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.
Ateş Konca


Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
 Baskıya yolla

Dosyayı İndir

Başa Dön

İletişim:

Ateş Konca
ates.konca@tr.ey.com
(212) 408 58 72

Elif Akkaranfil
elif.akkaranfil@tr.ey.com
(212) 408 58 72