Skip to Content

Kaynak kullanımı destekleme fonunda zamanaşımı uygulaması

Av. Ege Ertutar

Giriş

Finansal işlemler sonucu doğan vergi benzeri bir mali bir yükümlülük olarak nitelendirebileceğimiz Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (“KKDF”), 07.06.1988 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 12.05.1988 tarih ve 88/12944 sayılı KKDF Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı (“BKK”) ile ihdas edilmiştir.

12.05.1988 tarih ve 88/12944 sayılı Kararnameye ilişkin Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu Hakkında 6 Sıra No.lu Tebliğ uyarınca, KKDF’nin konusunu yurt içi bankalar ve finansman şirketlerinden kullanılan tüketici kredileri, bankalar ve finansman şirketlerinin yurt dışından sağladıkları krediler, Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından sağladıkları krediler ve vadeli ithalat işlemleri oluşturmaktadır.

KKDF’nin hukuki dayanağını oluşturan BKK eki olan Karar’ın pek çok kez değişikliğe uğraması, KKDF uygulamalarında hukuki bir boşluk yaratmakta ve bu boşluk en çok zamanaşımı konusunda kendisini göstermektedir.

İşbu makalede KKDF uygulamalarında dikkate alınacak zamanaşımı süresini, mevzuatımız ve konuya ilişkin yargı kararları ışığında değerlendirdik.

1- Genel anlamda kaynak kullanımını destekleme fonu

KKDF uygulamasında dikkate alınacak zamanaşımı süresinin tespit edilebilmesi için öncelikle kavramsal çerçevenin ve bundan hareketle hukuki niteliğin ortaya konması gerekmektedir.

Kalkınma planı ve yıllık programlarda öngörülen hedeflere uygun olarak yatırımların yönlendirilebilmesi ve ihtisas kredilerinde kredi maliyetlerinin düşürülmesini sağlamak amacıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde kurulan KKDF, yukarıda anılan BKK ile getirilmiş olup, söz konusu BKK günümüze dek pek çok değişikliğe uğramıştır.[1]

Son olarak, 1988 tarihli ve 88/12944 sayılı KKDF Hakkında BKK ile getirilen KKDF’ye ilişkin hukuki düzenlemelerin kronolojik sırası kapsamında yeni bir düzenleme yapılıncaya dek, 4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 3. maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan hükümlere göre KKDF kesintisine devam olunacağı öngörülmüştür.

KKDF’nin konusu en genel ifadesiyle kredili işlemlerdir. Daha somut bir ifadeyle, KKDF’nin konusu banka ve finans kuruluşlarınca yurt içi ve yurt dışında kullandırılan krediler ile ödemesi kredili olarak değerlendirilen (vadeli) ithalat işlemlerinden ibarettir. Dolayısıyla KKDF’nin matrahını faiz tutarı, işlem tutarı veya kur farkı teşkil etmektedir.

KKDF kesintisi yapmak ve ödemekle yükümlü olanlar, bir başka ifadeyle KKDF mükellefleri, kredi kullanan, krediyi kullandıran, yurt dışından sağlanan kredilerde kredinin kullanılmasına aracılık eden veya vadeli ithalatta tahsilatı yapan bankalar ile finansman şirketleri olarak sayılabilecektir. Ayrıca kimi hallere istinaden kesinti yapacağı ve bu kesintileri haftalık olarak fona aktaracağı öngörülen gümrük idaresinin de KKDF mükellefleri arasında sayılması mümkündür.

Tüm bu açıklamalar ışığında, KKDF’nin ağırlıklı olarak finansal işlemler üzerinden ve işlem bazında alınan bir mali yük olarak, BSMV’nin yanı sıra finansal işlem üzerinden alınan vergi benzeri bir mali yükümlülük olduğu söylenebilecektir.

Bu noktada, ithalatta alınan KKDF’nin hukuki niteliği konusunda çeşitli tereddütler hasıl olmaktadır. İthalattan alınan KKDF’nin niteliği konusunda farklı görüşler olmakla beraber;

  • 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 3. maddesindeki ithalat vergileri deyiminin eşyanın ithalinde ödenecek gümrük vergisi ile diğer eş etkili vergiler ve mali yükleri ifade ettiğine ilişkin hüküm,
  • Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 02.12.2012 tarih ve 20401 sayılı yazısında yer alan KKDF’ye ilişkin gümrük idarelerince yapılacak işlemlerde Gümrük Kanunu’nun zamanaşımı hükümleri çerçevesinde işlem tesis edilmesi gerektiği ifadesi,
  • İstanbul Yedinci Vergi Mahkemesinin 31.10.2013 gün ve E:2013/2125; K:2013/2656 sayılı kararının gerekçesinde yer alan; “…ödeme emrinin, kaynak kullanımını destekleme fonu payına ilişkin kısmında ise, gümrük idaresince takip edilmekle birlikte, Gümrük Kanunu kapsamında bir vergi ve resim niteliğinde değil, ek mali yükümlülük niteliğinde olan fonlar hakkında idari itiraz prosedürünün uygulanmasının mümkün bulunmadığı…” ifadesi,

doğrultusunda KKDF’nin bir ek mali yükümlülük olarak değerlendirilebileceğini ve zamanaşımı konusunda gümrük mevzuatında yer alan düzenlemelerin uygulanacağını söylemek mümkündür.

2. Kaynak kullanımını destekleme fonu uygulamalarında zamanaşımı

Bilindiği üzere, vergi hukukunda tarhiyat zamanaşımı ve tahsil zamanaşımı olmak üzere iki tür zamanaşımı mevcuttur. Bunlardan ilki olan ve verginin tarhına yönelik süre sınırını ifade eden tarhiyat zamanaşımı süresi, Vergi Usul Kanunu’nun (“VUK”) 114. maddesi uyarınca vergi alacağının doğumunu takip eden takvim yılından başlamak üzere beş yıldır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da (“AATUHK”) düzenlenen tahsil zamanaşımı ise ödeme vadesine ulaşmış bulunan verginin tahsil edilebilirlik süresini ifade etmektedir.

A. KKDF’de tarh zamanaşımı

Genel olarak kredili işlemler üzerinden alınan KKDF’nin kaynağını oluşturan mevzuat kapsamında tarh zamanaşımına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ve KKDF’de tarh zamanaşımı konusu belirsizlik taşımaktadır.

Bununla birlikte vadeli ithalatta fon kesintilerinde uygulanmak üzere 16.10.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/6852 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 23.10.2014 tarihinden itibaren ithal edilen eşya ile ilgili olarak hiç ödenmeyen veya eksik ödenen fon kesintileri ile ithal eşyasından yanlışlıkla veya fazla alındığı anlaşılan fon kesintiler hakkında Gümrük Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda KKDF’ye ilişkin gümrük idarelerince yapılacak işlemlerde Gümrük Kanunu’nun zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağı anlaşılmakla birlikte zamanaşımın düzenlendiği Gümrük Kanunu’nun 197. maddenin ikinci fıkrası;

“Yapılan denetlemeler sonucunda hiç alınmadığı veya noksan alındığı belirlenen veya 1’inci fıkrada belirtilen şekilde tebliğ edilemeyen gümrük vergilerine ilişkin tebligat gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içinde yapılır. Şu kadar ki, gümrük yükümlülüğünün doğduğu olayla ilgili olarak dava açılması zaman aşımını durdurur.”

hükmünü haizdir. Dolayısıyla uygulamada KKDF kesintilerinin, Vergi Usul Kanunu (“VUK”) hükümlerine göre değil, Gümrük Kanunu’ndaki usullere göre tahsil edilmesi, KKDF kesintilerinde vadeli ithalatta eskiden beş yıl olan zamanaşımının üç yıl olarak uygulanması sonucunu doğurmaktadır.[2]

Konuya ilişkin tesis edilen yargı kararları, nicelik ve nitelik itibarıyla bir içtihattan bahsedilecek düzeyde değildir. Bununla birlikte, davacı adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannameleriyle ithal edilen eşyanın ödeme şeklinin peşin olmadığından bahisle yapılan KKDF tahakkukuna ilişkin itirazların zımnen reddine dair işlemin 3 yıllık zamanaşımı geçtikten sonra tebliğ edilmesi nedeniyle iptaline hükmeden ilk derece mahkeme kararının bozulması yönündeki temyiz istemine ilişkin olarak Danıştay 7. Dairesi’nin kararında[3];

“Savunma Sanayii Destekleme Fonu kurulmasını öngören 3238 sayılı Kanun’un 15'inci maddesinde, mükellefler ile vergi sorumluları tarafından, bu Kanuna göre hesaplanarak ödenmesi gereken fon payına ait meblağ hakkında Vergi Usul Kanunu ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup; bu hüküm karşısında, söz konusu fon payı ile ilgili olarak, Vergi Usul Kanunu’nun 114'üncü maddesinde öngörülen beş yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağında kuşku yoktur. Her ne kadar, davacı hakkındaki tahakkuka konu fon payı, savunma sanayii destekleme fonu payı değil, kaynak kullanımını destekleme fonu payı ise de fon payları arasında, tabi olacakları zamanaşımı süresi bakımından fark yaratılmasını haklı kılacak hukuki bir neden bulunmadığından, kaynak kullanımını destekleme fonu payı kesintilerinin de anılan 114'üncü maddede öngörülen süreye eşit bir zamanaşımı süresine tabi olduklarının kabulünün yerinde olacağı sonucuna ulaşılmıştır.”

gerekçelerine yer verilmiştir. Görüleceği üzere, ilk derece mahkemesi gümrük işlemlerinden alınan KKDF için gümrük mevzuatında öngörülen üç yıllık zamanaşımının uygulanacağı görüşündeyken, 3238 sayılı Kanun’un 15. maddesinden hareketle, Danıştay 7. Dairesi diğer fonlar gibi KKDF’nin de VUK’un 114’üncü maddesinde yer alan beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu sonucuna ulaşmıştır.

B. KKDF’de tahsil zamanaşımı

Öte yandan KKDF’de tahsil zamanaşımı açısından ise tarh zamanaşımındaki gibi bir boşluk söz konusu değildir. Zira, KKDF bir kamu alacağı olduğu için tahsilat sürecinde, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un (“AATUHK”) hükümlerinin uygulanacağı hususunda bir tartışma bulunmamaktadır.[4]

Bu kapsamda kamu alacağı olan KKDF için tahsil zamanaşımı açısından AATUHK’nin “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur” hükmünü haiz 1. maddesi uyarınca, yine anılan Kanun’un tahsil zamanaşımını düzenleyen 102. maddesinde öngörülen, 5 yıllık tahsil zamanaşımı süresinin dikkate alınması gerekmektedir.

Sonuç

Mevzuatımız kapsamında KKDF’de tarh zamanaşımı uygulaması konusunda hukuki boşluğun devam ettiğini ve bu konuda henüz bir görüş birliği oluşmamıştır. Öyle ki, kimi yazarlar ve Gümrükler Genel Müdürlüğü 2014/6852 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın gümrük mevzuatında düzenlenen üç yıllık zamanaşımının uygulanacağını ileri sürmektedir. Buna karşılık, yukarıda işaret edilen kararın ışığında Danıştay 7. Dairesi’nin konuya ilişkin VUK hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği görüşünde olduğunun söylenmesi mümkündür.

Diğer yandan, KKDF’de uygulamasında tahsil zamanaşımı yönünden zaten AATUHK’de öngörülen 5 yıllık sürenin dikkate alınacağı noktasında bir tereddüt söz konusu değildir.

Sonuç olarak, KKDF’de tarh zamanaşımı uygulaması ile ilgili farklı görüşlerin varlığı, bu konudaki hukuki boşluğun ortadan kaldırılması ve hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan hukuki belirliliğin sağlanması amacıyla bir yasal düzenlenme yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.


[1] Konuya ilişkin mevzuatın şu şekilde sıralanması mümkündür: 07.06.1988 tarih ve 19835 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 12.05.1988 tarih ve 88/12944 sayılı KKDF Hakkındaki BKK; 26.08.1989 tarih ve 20264 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 12.05.1988 tarih ve 88/12944 sayılı Kararnameye İlişkin KKDF Hakkında 6 Sıra No.lu Tebliğ; 12.01.1997 tarih ve 22875 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 96/9006 sayılı KKDF Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar; 03.07.2001 tarih ve 24451 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun; 12.07.2001 tarih ve 24460 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2001/2698 sayılı BKK; 14.02.2002 tarihli T.C. Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü Uygulama İç Genelgesi (Seri No.2002/4).

[2] AKDOĞAN, Hasan, KKDF Kesintilerinde Ceza ve Değişen Zamanaşımı, Dünya Gazetesi, 22.01.2015.

[3] Danıştay 7.Daire’sinin 26.02.2016 tarihli, E.2012/7741 ve K.2016/1970 kararı.

[4] Cevdet Bozkurt, “İthalde Tahsil Edilen Kaynak Kullanımını Destekleme Fonunda (KKDF) Zamanaşımı Sorunu”, Mali Çözüm, Sayı: 100, (Temmuz Ağustos 2010), s. 127-138.).