Skip to Content

İthalatta gözetim uygulaması ve KDV açısından değerlendirilmesi

Selim Küfrevi

Gözetim uygulaması nedir?

Gözetim uygulaması, bir eşyanın ithalatı esnasında, yerli üreticilerin zarar görmesini engellemek ve ithalat işleminden kaynaklanacak vergi kayıplarının önlenmesi amacıyla, eşyanın ithalatında üzerinden vergi hesaplanacak kıymet ile ilgili, adet başına asgari bir fiyat belirlenmesi uygulamasıdır. Diğer bir deyişle, bir malın ithalatının yerli üreticiler üzerinde zarar oluşturabilme potansiyelinin olup olmadığının tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınması uygulamasıdır.

Gözetim uygulaması ithalat esnasında ithal edilecek eşyanın kıymet bedeli, o eşyaya ilişkin idare tarafından belirlenen birim fiyatın altında kaldığı zaman devreye girmektedir.

Ancak belirtmek gerekir ki, bir adet gümrük beyannamesi kapsamında ilgili gümrük tarife istatistik pozisyonundan (GTİP) 10 adet veya daha az miktarda yapılacak olan ithalat, gümrük kıymetine bakılmaksızın gözetim uygulamasından muaf tutulmaktadır.

Gözetim belgesi nedir ve gözetim uygulamasındaki bir eşyanın ithalini gözetim belgesi olmadan gerçekleştirmek mümkün müdür?

İthal edilecek eşyanın kıymet bedeli, "İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğler" de belirtilen miktarın üzerinde ve belirlenen birim fiyatın altında ise yükümlü, gözetim belgesi almak veya Gümrük İdaresi tarafından ilgili tebliğde belirtilen kıymet sınırına ulaşıncaya kadar arttırılan bedel için de vergi ödemek durumundadır. Gözetime tabi tutulan bir ürün ancak ilgili matrah artırımının gerçekleştirilmesi veya Ekonomi Bakanlığı tarafından düzenlenecek gözetim belgesinin ve diğer gerekli belgelerin ilgili gümrük idaresine ibraz edilmesi halinde ithal edilebilir.

İlgili tebliğ ve genelgede, ithal edilecek eşyanın gerçek satış bedeli ile eşyanın gümrük kıymet bedelinin aynı kavramlar olmadığı açıklanmaktadır. Her ne kadar Gümrük Kanunu'nun 24. maddesinde eşyanın gümrük kıymetinin eşyanın satış bedeli olduğu hükmüne yer verilmiş olsa da, bahsedilen kıymet, eşyanın Gümrük Kanunu hükümlerine göre belirlenmiş gerçek satış bedeli değil, yükümlünün gözetim belgesi almamak adına belirtilen kıymete ulaşmak için arttırmış olduğu kıymet bedelidir. Dolayısıyla ithal eşyası için ödenecek vergi eşyanın gerçek değeri üzerinden değil, eşyanın kıymetine ilişkin Tebliğe göre belirlenen bedel üzerinden hesaplanmaktadır.

Dolayısıyla, gözetim uygulaması kapsamında olan bir eşyanın ithalinin gerçekleştirilmesi adına, gözetim belgesinin ilgili gümrük idaresine ibraz edilmesi gerekmektedir. Ancak, gözetim uygulaması kapsamında olan bir eşyanın, ithali gerçekleştirecek yükümlü tarafından yurt dışı giderler altında yapacağı ek beyan ile ilgili tebliğde belirtilen kıymete ulaşması halinde yükümlüden ihtirazi kayıt yapmayacağına dair taahhüt alınarak serbest dolaşıma sokulması da mümkündür.

Diğer taraftan, Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 2016/18 sayılı Genelge ile getirilen değişiklik doğrultusunda, artık gözetim uygulaması kapsamı eşyanın serbest dolaşıma girişinde gözetim belgesinin aranmaması için ek beyan ile kıymetin ilgili tebliğde belirtilen kıymete ulaştırılması yeterli olup "ihtirazı kayıt yapılmayacağına dair taahhüt verilmesi" şartı aranmaması hükmü getirilmiştir. Dolayısıyla, gözetim uygulaması kapsamında ithal edilecek eşyanın, ek beyan ile kıymetin ilgili tebliğde belirtilen kıymete ulaştırılması yeterli olacak ve ihtirazı kayıt yaptırılması zorunlu olmayacaktır.

Ancak, aynı maddeye eklenen hüküm ile daha önce gözetim belgesi sunmaksızın eşyanın kıymetinin ek beyan ile tebliğde belirtilen kıymete ulaşmasını sağlayan ancak kıymet artırımına karşı dava açtığı tespit edilen yükümlülerin tekrar bu uygulamadan faydalanamayacakları belirtilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu durumda, yükümlülerin Ekonomi Bakanlığı'ndan ilgili eşya için alacakları Gözetim Belgesini ibraz etmek zorunda oldukları ve Gözetim Belgesi ibraz edilmemesi durumunda, eşyanın serbest dolaşıma girmesine izin verilmeyeceği belirtilmektedir.

Gözetim belgesi nasıl temin edilir, ne kadar süre geçerlidir ve devredilebilir mi?

Gözetim belgesi, Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü'ne yapılacak başvuru sonucu edinilebilmekte olup 6 ay süresince geçerlidir.

Gözetim belgesi taleplerine ilişkin başvuruların değerlendirmeye alınabilmesi için ilgili "İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ" içerisinde paylaşılan başvuru formu ile İthalat Genel Müdürlüğüne iletilmesi gerekir.

İlgili bilgi dışında İthalat Genel Müdürlüğü tarafından gerekli görülmesi halinde veya iletilen bilgi ve belgelerde çelişki tespit edilmesi halinde ek bilgi ve belge istenebilmektedir.

Gözetim belgesinin üçüncü kişilere devredilmesi mümkün değildir. Gözetim belgesinin geçerlilik süresi sona erdiğinden itibaren on işgünü içerisinde belge sahibi tarafından, gözetim belgesinin aslı, gerçekleştirilen ithalatlara ilişkin fatura ve gümrük beyanname fotokopilerinin İthalat Genel Müdürlüğüne iletilmesi gerekmektedir.

Gözetim uygulaması kapsamında örnek kıymet matrahı hesaplama yöntemi:

Gözetim uygulamasına tabi bir eşyanın Bakanlık tarafından belirlenen en düşük kıymetinin adet başına 15 USD olduğu ve bu üründen 225.000 USD CIF bedeliyle 20.000 adet ithal edilmek istendiği varsayımıyla:

Beyan edilen CIF bedeli gözetim uygulamasının alt sınırı olan 300.000 USD (20.000 x 15 USD) değerinin altında kaldığı için, dış maliyetler (navlun, sigorta…) yükseltilerek CIF bedeli istenilen düzeye çıkartılır. Böylece verginin hesaplanacağı vergi matrahı arttırılmış ve dolayısıyla ithalat maliyeti yerli üreticilerin korunacağı bir seviyeye getirilerek yerli üreticilere avantaj sağlanmış olur.

Gözetim uygulamasının katma değer vergisi açısından değerlendirilmesi ve tartışmalı olan hususlar

Yazımızda belirttiğimiz üzere, gözetim uygulaması neticesinde, gözetim uygulaması kapsamında gözetim belgesiz ithal edilecek eşyanın gerçek satış bedeli ile eşyanın gümrük kıymet bedeli, ek beyan ile kıymetin ilgili tebliğde belirtilen kıymete ulaştırılmasından ötürü aynı olmayacaktır.

Bu doğrultuda, gözetim uygulaması kapsamında gözetim belgesiz, ek beyan ile kıymet arttırılarak yükümlüler nezdinde ithal edilen eşyada özellikle KDV yönünden hukuki ve mali anlamda pürüzler ortaya çıkmaktadır.

Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 21. maddesinde ise, ithalatta verginin matrahının, ithal edilen malın gümrük vergisi tarhına esas olan kıymeti, gümrük vergisinin kıymet esasına göre alınmaması veya malın gümrük vergisinden muaf olması halinde sigorta ve navlun bedelleri dahil (CIF) değeri, bunun belli olmadığı hallerde malın gümrükçe tespit edilecek değeri, ithalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar, gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemelerin toplamı olduğu belirtilmektedir.

Bu kapsamda, KDV Kanunu'nun yukarıda yer verilen 21. maddesi uyarınca KDV'nin matrahını ithal edilen malın gümrük vergisi tarhına esas olan kıymeti oluşturduğundan ithalatta gözetim uygulamasına istinaden yapılan ek kıymet beyanı doğrudan KDV matrahını da artırmaktadır.

Uygulamada, gözetim uygulaması kapsamındaki eşyayı gözetim belgesiz ithal etmek isteyen yükümlüler ilgili mevzuata uygun olarak ithal edilen eşyanın kıymeti ile eşyaya ilişkin tebliğde belirtilen kıymet arasındaki farkı ek beyan ile beyan etmekte; bu ek beyan yükümlülerce, "Yurt Dışı Giderler" olarak gösterilmektedir.

Bu durum yükümlülerce ithal edilen eşyanın maliyeti ile beyan edilen KDV matrahının farklı olmasına ve KDV beyannamesi ile stok hesaplarının farklılık göstermesine neden olmaktadır. Zira gerçek olmayan bir değer üzerinden hesaplanarak gümrükte ödenen KDV'nin indirim mekanizması yolu ile telafi edilmesi her zaman mümkün olamamaktadır.

Dolayısıyla, bu uygulamadan ötürü, yükümlüler bahse konu eşyaları ithal ederken ek beyanda bulunduklarından ötürü, ithalat esnasındaki KDV matrahı, ilgili eşyayı yurt içinde satışa konu ettiklerinde hesaplayacakları KDV matrahından daha fazla olacak ve ithalatta ödenen KDV'nin büyük bir kısmı mükellef üzerinde kalarak, devreden KDV yükünün sürekli artmasına sebebiyet verecektir.

Konuyu bir örnek ile anlatmak gerekirse, Amerika'da üretim yapan bir tekstil firmasının, Türkiye'de satış hakkını elde etmiş bir alım satım Türk firmasını düşünelim. Bahse konu firmanın Amerika'dan ithal edeceği kıyafetlerin bir kısmının gözetim uygulaması kapsamında olması ve gözetim belgesine sahip olmaması durumunda, ilgili firma, kıyafetlerin ithalatını ek beyan ile kıyafete ait kıymetin ilgili tebliğde belirtilen kıymete ulaştırılarak arttırılmasına katlanmak durumunda kalacak ve bu durum da devreden KDV yükünün sürekli artmasına sebebiyet verecektir.

Başka bir deyişle, firma normalde Amerika'dan, Türkiye'de 80 TL'ye satmak adına, 70 TL fiyatına satın aldığı kıyafeti gözetim uygulaması kapsamında olduğundan ve gözetim belgesine sahip olmadığından ötürü, 100 TL'ye satın almış gibi dikkate alınarak, 100 TL (kıyafete ilişkin tebliğde belirtilen kıymetin 100 TL olduğu varsayılmıştır) üzerinden KDV ödeyerek ithal etmek durumunda kalacaktır. Dolayısıyla, 100 TL üzerinden % 8 KDV ile 8 TL KDV ödeyen firma bu ödenen KDV'yi "191 İndirilecek KDV" hesabına girecek ve yurt içinde 80 TL'ye sattığı aynı kıyafete ilişkin % 8 KDV ile 6,4 TL KDV hesaplayıp 391 Hesaplanan KDV hesabına girecektir. Dolayısıyla bu işlem sonucunda 191 İndirilecek KDV hesabı, 391 Hesaplanan KDV hesabına göre 1,6 TL (8 TL – 6,4 TL=1,6 TL) daha fazla olacaktır. Bu işlemin bu şekilde tekrar edeceği düşünüldüğünde firmanın önemli seviyede bir devreden KDV pozisyonunda olacağı çok nettir.

Normal şartlar altında firmanın aynı ürünü 70 TL üzerinden % 8 KDV ile 5,6 TL ödeyerek ithal edeceğini ve aynı ürünü yurtiçinde 80 TL üzerinden % 8 KDV ile 6,4 TL hesaplayarak satacağını düşündüğümüzde, firma, devreden KDV pozisyonunda değil, 0,8 TL (6,4 TL – 5,6 TL=0,8 TL) ödenecek KDV pozisyonunda olacaktır.

Yukarıdaki açıklamalar nezdinde, KDV'nin son tüketici üzerinde kalarak firmalar üzerinde bir yük oluşturmama prensibi gözetim uygulaması nedeniyle işleyememekte ve firmalar üzerinde bir yük meydana getirmektedir. Dolayısıyla, gözetim uygulaması teknik anlamda yurt içindeki üreticileri korumaya yönelik faydalı bir uygulama olsa da, firmalar üzerinde oluşturduğu devreden KDV yükü açısından KDV prensipleriyle uyum göstermemektedir.

Bu kapsamda, yerli üreticilerin korunması adına yürütülen bu uygulamanın, KDV açısından kapsam dışında bırakılarak, yalnızca gümrükte ödenen diğer vergiler bazında değerlendirilmek üzere devam ettirilmesinin hem gözetim uygulamasının amacı ile uyumlu olacağı hem de KDV mekanizmasının çalışma mantığı açısından daha uygun olacağı değerlendirmektedir.

 

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.'ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.