Skip to Content

KDV uygulamalarında önemli değişiklikler

Sercan Bahadır

Küresel salgın sonrasında dış ticaret halen toparlanmaya çalışırken dünya ticaretindeki daralma da devam ediyor. Buna bağlı olarak, tedarik zincirlerindeki bozulmalar üretim süreçlerini olumsuz etkiliyor. Ya üretim tam olarak yapılamıyor ya da enerji ve taşıma gibi girdilerin tedarik edilme maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle üretimler yüksek maliyetlerle yapılabiliyor. Bu durum da bizleri enflasyon ile yaşamaya mecbur bırakıyor. Dış ticaretteki bu olumsuz tablo değişmedikçe yaşanan olumsuz tablonun süreceğini ve ana gündem maddemizi bu konuların işgal edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Enflasyon arttıkça dolaylı vergilerde de bir artış olduğu gözlemleniyor. Bunu dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payında yaşanan artıştan görebiliyoruz. Ayrıca ithalatta gözetim uygulaması gibi bazı uygulamaların devren Katma Değer Vergisi (KDV) sorununa neden olduğunu köşemizde daha önce birkaç kez dile getirmiştik. İşte bu nedenlerle bugünkü köşemizi 25 Ekim tarihinde gerçekleşen Katma Değer Vergisi Genel Uygulama tebliğindeki son değişikliklere ayırmak ve konuyu uzmanları ile konuşmak istedim.

Uzun süredir KDV iadesinde şirketimiz EY Türkiye’de engin bir uzmanlık ve tecrübe birikimine sahip olan KDV İadesi Bölümü liderlerimiz Hüseyin Fevzi Saltık Üstat ve Özlem Kudun ile konu hakkında kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Keyifli okumalar dilerim.

Kısmi tevkifata yönelik önemli bir değişiklik oldu. Tam olarak detayı nedir?

Değişiklik, kısmi tevfikata tabi işlemlerde sorumlu sıfatıyla kanuni süresinden sonra verilen (2) no.lu beyannamelerle beyan edilen vergilerin, en erken bu vergilerin ödendiği döneme ait (1) no.lu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılması gerektiğine dair yeni düzenlemeleri içermektedir.

Böylece kısmi tevkifata tabi işlemler nedeniyle alıcılar tarafından tevkif edilerek kanuni süresinde verilen beyannamelerle beyan edilen vergilerin indirim konusu yapılacağı döneme ilişkin mevcut uygulama korunmuştur.

Kanuni süresinden sonra verilen (2) no.lu beyannamelerle ilgili yeni bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre; kısmi tevkifata tabi işlemlerde, sorumlu sıfatıyla kanuni süresinden sonra verilen (2) no.lu beyannamelerle beyan edilen vergiler, tevkif edilen verginin ödendiği döneme ait (1) no.lu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılabilecektir. Örneğin, 2022/Mayıs döneminde gerçekleşen kısmi tevkifata tabi bir işlem nedeniyle tevkif edilerek 2022/Mayıs dönemi beyannamesi ile beyan edilmesi gereken bir vergi, 2022/Ağustos döneminde beyan edilip Eylül ayı içerisinde ödenirse ödenen bu vergi Eylül ayına ilişkin (1) no.lu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılabilecektir.

Diğer bir konu da demir-çelik ürünlerinin tesliminde uygulanacak tevkifat oranı ile ilgiliydi, değil mi?

Evet, bu ürünlerin teslimlerde tevkifat oranı 5/10’a çıkarılmış, payları Borsa İstanbul A.Ş’de işlem gören şirketlerin teslimleri de tevkifat kapsamına alınmıştır.

Demir-çelik ürünlerinin tesliminde uygulanacak tevkifat oranı 4/10’dan 5/10’a çıkarılmıştır. Ayrıca belirlenmiş alıcılar arasında sayılan “payları Borsa İstanbul A.Ş.’de işlem gören” şirketlerin bu kapsamdaki ürün teslimlerinde de tevkifat uygulanmaya başlanılacaktır. Bu düzenleme Tebliğin “2.1.3.4.1. Tevkifat Uygulamasında Sınır” başlıklı bölümünde yer alan “Tebliğin (I/C-2.1.3.1/b) ayırımında sayılanların, kısmi tevkifat uygulaması kapsamındaki teslim ve hizmetlerinde hesaplanan KDV, alıcıların durumuna bakılmaksızın, tevkifata tabi tutulmayacaktır.” şeklindeki genel kuralın bir istisnası oluşturmaktadır. Burada bir önemli konu da yürürlük tarihi olup, bu uygulama 1 Kasım tarihinde yürürlüğe girecektir.

Herhalde en önemli değişikliklerden biri de gıda sektöründe oldu. Nakit iade olduğu için oldukça dikkat çekiyor. Bir de burada mükelleflere tavsiyeleriniz olacak mı?

Haklısın. 1 Kasım’da uygulamaya girecek olan bu düzenleme ile gıda sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin, gıda maddeleri teslimlerinden kaynaklanan KDV iade alacaklarının yılı içinde nakden iade edilebilmesi imkanı getirildi.

Bilindiği üzere, indirimli orana tabi işlemler nedeniyle doğan KDV iade alacakları, (konut ve tarım makinaları teslimleri için getirilen istisnalar dışında) ancak takvim yılı bittikten sonra izleyen yıl içerisinde talep edilmek şartıyla nakden iade alınabilmektedir. Mükellefler bu tür iade hakkı doğuran işlemlerden kaynaklanan KDV iade alacaklarını yılı içinde mahsup yoluyla kullanabilmektedir. Yıl içinde KDV iade alacağı kadar mahsup yapılabilecek borcu çıkmayan mükellefler, bakiye alacaklarını ancak izleyen yılda nakit olarak talep edebilmektirler.

Bilindiği üzere, gıda ürünlerinin tesliminde uygulanacak KDV oranı 16 Şubat 2022 tarihi itibarıyla %1’e indirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile gıda ürünleri tesliminde bulanan mükelleflere, bu işlemlerinden kaynaklanan KDV iade alacaklarını yılı içinde nakden iade talep etmeleri imkanı sağlanmıştır. Bu yeni düzenlemeye göre; 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (I) sayılı listenin (A) bölümü kapsamında yer alan malları teslim eden mükellefler, bu işlemlerinden kaynaklanan KDV iade alacaklarını en erken Haziran en geç Kasım dönemleri itibarıyla talep etmeleri halinde yıl içinde nakden iade almaları mümkündür.

Bu uygulamadan yararlanmak isteyen mükelleflerin aşağıdaki hususları dikkate almalarını tavsiye ederiz:

a) Yıl içinde nakden iade talebi cari yılın Ocak-Haziran dönemlerinde gerçekleşen işlemlerden kaynaklanan iade alacaklarını kapsamaktadır. İadesi talep edilecek KDV hesabı, Ocak-Haziran arası vergilendirme dönemlerini kapsayacak şekilde ve 30 Haziran tarihi itibarıyla kümülatif olarak yapılacaktır. Bu dönemlerin bir veya birkaçının hesaplama dışı tutulması mümkün değildir.

b) Bu dönemlerde gıda maddeleri dışında indirimli oran teslimi bulunan mükellefler, iade edilecek KDV hesabını indirimli orana tabi tüm işlemleri kapsayacak şekilde yapmaları gerekmektedir. Çıkan iade alacağının gıda maddeleri teslimlerine isabet eden kısmı yıl içinde nakden iade talebine konu edilebilecektir. Diğer işlemlere isabet eden kısım ise yıl içinde mahsup yoluyla kullanılabilir.

c) İade talebi en erken Haziran, en geç Kasım dönemleri itibarıyla yapılmalıdır. Tebliğde yer alan düzenlemelerin tamamı dikkate alındığında “en erken ilgili yılın Haziran dönemi en geç ilgili yılın Kasım dönemi itibarıyla talep edilmesi” ifadesiyle bu aylara ait KDV beyannamelerinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda iade talebine ilişkin standart iade talep dilekçesi ve eklerinin, Haziran dönemi KDV beyannamesinin en erken verilme tarihi olan 1 Temmuz ile Kasım dönemi KDV beyannamesinin en geç verilme tarihi olan 26 Aralık tarihine kadar verilmesi gerekmektedir. (Konuya ilişkin yorumumuz bu şekilde olmakla birlikte “en geç Kasım dönemi itibarıyla” ifadesinin nakit iade talebinin yapılacağı en son tarihin 30 Kasım olabileceği şeklinde anlaşılması da mümkündür.)

d) İade talebinin yapılmış olması için KDV iade alacağının beyannamelere yazılmış olması yeterli değildir. Belirtilen süreler içerisinde standart iade talep dilekçesi ve eklerinin de verilmiş olması gerekir.

Diğer bir konu da son dönemde öne çıkan kur farklarına ilişkin konuydu. Bu konudaki detayları paylaşabilir misiniz?

Tam istisna kapsamına giren bir işlemin bünyesine giren mal veya hizmet alımlarıyla ilgili olarak, istisna işlemin gerçekleşmesinden sonra, istisna işlemi yapan mükellefin aleyhine doğan kur farkları nedeniyle ödenen katma değer vergisinin iade hesaplamalarına nasıl dahil edileceğine ilişkin mevcut düzenlemeler aynen korunmuştur.

Tebliğin ilgili bölümü yeniden düzenlenerek tam istisna işlemini gerçekleştiren mükellef lehine oluşan kur farkları nedeniyle doğan KDV’nin iade hesaplamalarında nasıl dikkate alınacağına ilişkin açıklamalar yapılmıştır. Buna göre; tam istisna kapsamındaki işlemi yapan mükellefin lehine oluşan kur farkının iade işlemleri sonuçlandırılmadan önce ortaya çıkması halinde bu tutarın iade tutarından düşülmesi gerekmektedir. İadeye konu edilmeyen tutar tekrar indirim hesaplarına aktarılacaktır.

Söz konusu kur farkının iade işlemleri sonuçlandırıldıktan sonra ortaya çıkması halinde ise iade hesabında herhangi bir düzeltme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu son cümle, iade sürecini kolaylaştırmaya yönelik bir düzenleme olmakla birlikte, cümlede geçen “iade işlemlerinin sonuçlandırılması” tabirinden neyin anlaşılması gerektiği önemlidir. Eğer iade işlemlerinin sonuçlandırılmasından vergi dairesindeki işlemlere son noktanın konulduğu tarih anlaşılacak olursa yapılan düzenleme bir anlam ifade etmeyecek ve uygulama alanı bulmayacaktır. Zira iade işlemlerinin vergi dairelerince sonuçlandırılması uzun süreleri alabilmektedir. Piyasada bu kadar uzun süreli vadeli satışlar söz konusu değildir. Benzer bir düzenleme ihraç kayıtlı satışlarda imalatçılar aleyhine meydana gelen kur farklarıyla ilgili bölümde yer almaktadır. Bu bölümde, iade talep dilekçesinin verildiği tarihten sonra oluşan kur farkları için iade tutarında bir düzeltme yapılmasına gerek olmadığı şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Benzer bir anlayış ve uygulamanın bu düzenleme için de benimsenmesi yerinde olacaktır.

Son olarak bir konu daha var sanırım?

Evet, 1 Kasım tarihi itibari ile teminata dayalı KDV iade taleplerinde, sigorta şirketi kefalet senetlerinin teminat olarak verilebilmesi imkanı getirilmiştir.

KDV iade alacaklarının teminat karşılığı nakden veya mahsuben iadesinde aranan banka teminat mektubu ile aynı sonuçları doğuracak şekilde “sigorta şirketi kefalet senedi”nin de teminat olarak kabul edilmesi imkanı sağlanmıştır. Böylece özellikle kredi limitleri nedeniyle banka teminat mektubu almakta zorluk yaşayan mükellefler açısından önemli bir kolaylık getirilmiştir.

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.