Skip to Content

Perakende sektörünün TAREKS endişesi

Sercan Bahadır

Aralık ayı her zaman olduğu gibi gümrük gündeminde oldukça yoğun başladı. “Brexit süreci”, “ATR ile AB’den ithal edilen ürünlerdeki menşe belgesi aranıp aranmayacağı tartışması”, “gümrük alacaklarındaki yapılandırma” ve en son “tekstil, ayakkabı gibi ürünlerdeki TAREKS uygulaması” gibi konular ilk başta akla gelenler. Bu ay sonunda sona erecek ilave gümrük vergilerinin de devam edip etmeyeceği yine merak edilen konuların başında geliyor.

En son gündeme gelen ve bu aralar oldukça tartışılan konu TAREKS uygulamaları. Birçok sektörde ithalat maliyetlerinin artması ve sürelerin uzamasının nedeni olarak maalesef bu uygulama gösteriliyor. Bu nedenle de perakende sektörünün TAREKS kapsamına alınıyor olması sektörü ciddi anlamda endişelendiriyor.

TAREKS uygulaması nedir?

Gümrük ve dış ticarete sadece vergi olarak bakmamak gerekiyor. İnsan sağlığı, can ve mal güvenliği, çevre ve tüketicinin korunması gibi konularda gümrük idarelerinin ciddi bir fonksiyonu oluyor. İthal edilen ürünlerin standartlara uygun olup olmadığı gümrüklerde ya da piyasa gözetim ve denetimi kapsamında ithalattan sonra kontrol ediliyor. İthalatta kontrol edilmesi kararlaştırılan ürünler için ise ithalat işlemi bu uygunluk alınmadan mümkün oluyor.

TAREKS dış ticarette risk esaslı kontrol sistemi olarak tanımlanıyor. İthalat esnasında ürün güvenliğine ilişkin denetimler geleneksel yapıdan çıkartılarak risk odaklı yapılıyor. TAREKS uygulaması, ürün güvenliği denetimlerinin modern halini oluşturuluyor. Her partinin fiziki olarak denetlenmesi anlayışını değiştiriyor. Bunun yerine belirlenen kriterlere göre, ithalat ve ihracata konu ürünlerden riskli olanlar elektronik ortamda TAREKS tarafından belirleniyor ve fiziki denetimler bu ürünler üzerine yoğunlaşıyor. Bu sistem ithalat esnasında risk kriterlerine göre belirlenen eşyalara yönelirken, kamu kaynakları da daha verimli kullanılıyor. Güvenilir olan şirketlerin ürünleri de gümrüklerde beklemeyerek güvenli ticarete destek oluyor.

Süreç kısaca şu şekilde çalışıyor. Kapsamda olan ürünleri ithal etmek için ithalatçı, gümrük beyannamesinin tescilinden önce TAREKS ile ilgili elektronik ortamda sisteme giriş yapıyor, başvuruya ilişkin bilgi ve belgeler bu sisteme yükleniyor, sistem fiziki muayene olup olmayacağı bilgisini paylaşıyor, fiziki muayeneye sevk edilenler ise ilgili teknik düzenleme kapsamında fiili denetime tabi tutuluyor. Fiili denetiminden olumsuz sonuç alınması halinde ithalat işlemine izin verilmiyor.

Yeni düzenleme neleri içeriyor?

Mevcut uygulamada ithalatta ürün güvenliği denetimine tabi tutulan eşyalar arasında kişisel koruyucu donanım, oyuncak, yapı malzemeleri, tıbbi cihaz, telsiz ve telekomünikasyon terminal ekipmanı, pil ve akümülatör gibi sanayi ürünleri yer alıyor. Bu ürün listesine 1 Ocak itibari ile hazır giyim ve perakende sektörüne ilişkin ürünlerin de ekleneceği Kasım ayının başında bir tebliğ ile duyuruldu. Öncelikle önemli bir değişiklik olan bu konunun uygulama başlamadan duyuruluyor olması ve önceden sorunların tartışıyor olması nedeni ile ilgilileri kutlamak gerekiyor. Ticareti Kolaylaştırma-Şeffaflık Çalışma Grubu’nda da en çok işaret edilen düzenlemelerin önceden tartışma konusu yapılması ve aksaklıkların önceden tartışmaya açılması konusu gündemdeydi. Bunun sağlanıyor olması oldukça önemli.

Bu değişiklik ile daha önce ithalatta denetime konu olmayan köseleler, deriden eşya, kürkler, çantalar, ayakkabılar, tekstil ürünleri gibi hazır giyim ve perakende sektörünün ana ürünlerinin TAREKS kapsamına alındığı görülüyor. Bu ürünlere yönelik denetimleri ise azo renklendiriciler ve azo boyar maddelere ilişkin teknik düzenlemeler oluşturuyor. Çünkü bu ürünler en çok tekstil sektöründe kullanılıyor ve standartları üzerinde olması durumu ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Yapılan düzenleme ile kapsama alınacak bu ürünlerin içindeki azo boyar madde miktarının sağlık açısından kabul edilir kriterde olup olmayacağının kontrol edilmesi planlanıyor.

Ne yapılmalı? 

Ürün güvenliği denetimlerine temel olarak itiraz etmek çok mümkün değil. İnsan sağlığı gibi hayati konularda denetim olmamasını kimse talep edemez, etmemelidir de. Ancak ana ayrışma konusu her ithalatçıyı aynı görme ya da görmeme oluyor. Kurumsallaşmış birçok şirket teknik ve standartlar konusunda ciddi yatırımlar yapıyor. Çünkü şirketlerin tüketici nezdinde imajı bu ürün güvenliğinden geçiyor. Bu yönde bir imaj kaybı yaşayan şirketlerin hayatta kalması çok mümkün gözükmüyor. Bu nedenle güvenilir olarak adlandırılan şirketlerin (ki bu kapsamdaki şirketlere Ticaret Bakanlığı Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü (YYS) veriyor) ürün güvenliği denetimlerinin ithalat yerine ithalattan sonra piyasa gözetimi ve denetimi marifeti ile yapılması sağlanabilir. TAREKS uygulamasına uygun şekilde riskli şirketlere yönelmek ve bu şirketlerin ürünlerini ağırlıklı olarak gümrüklerde kontrol etmek uygun olabilir.

Tekstil sektöründe ağırlıklı kullanılan ve ciddi sağlık sorunlarına neden olabilen azo renklendirici içeren ürünlere yönelik ise sektör özelinde bir çalışma yapılabilir. Birçok şirket bu kriteri sağlamak için ciddi yatırımlar yapıyor ve bu kriteri sağlamak için test/analiz yapıları kuruyor. Bu yapılara yönelik bir akreditasyon verilerek yapılacak test raporları kabul edilebilir. Gümrükteki eşyadan, ancak test raporu ibraz edilememesi veya test raporunun geçerliliğinden ya da başvuru konusu eşyayı temsil ettiğinden şüphe duyulması halinde numune alınarak test yapılması uygun olabilir.
 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.