Vergi incelemelerine ince ayar

Feridun Güngör | 22/03/2011 | (Tüm Yazılar)

Vergi denetiminde eşgüdümün sağlanması, incelemelerin belli standartlara göre yapılması ve mükellef haklarını da gözeten etkin bir denetim sistemin oluşturulması gereği kamuoyunda özellikle son yıllarda yoğun bir şekilde dile getirilmiştir.

Farklı vergi inceleme birimleri arasındaki iletişim eksikliğinin mükeleflere olumsuz yansımaları; uygulama birliğinin halen sağlanamamış olması; vergi incelemesine tabi olacak mükelleflerin seçiminin objektif kriterlere dayanmaması; tebliğ, sirküler gibi ikincil mevzuat niteliğindeki düzenlemelerin vergi incelemelerinde dikkate alınmaması; incelemelerde mükellef haklarına gereken önemin verilmemesi; idare tarafından verilen özelgelere aykırı rapor düzenlenmesi; incelemelerde yaşanan  sorunların başında gelmektedir.

Kamuoyunda Torba Kanun olarak bilinen, 1 Temmuz 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe gire 6009 sayılı Kanun ilevergi incelemelerine ilişkin bahsettiğimiz sıkıntıları gidermeye yönelik önemli düzenlemeler yapıldı.  

Koordinasyonun güçlendirilmesi

Vergi inceleme birimleri arasında koordinasyonu, bilgi akışını ve uygulama birliğini temin etmek, yıllık vergi inceleme ve denetim planını hazırlamak ve uygulamayı izlemek üzere “Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu” oluşturulmuştur.

Bilindiği üzere, Türkiye’de vergi denetimi doğrudan Maliye Bakanı’na bağlı Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu ile Gelir İdaresi Başkanlığı içerisinde yapılandırılan Gelirler Kontrolörleri’nden oluşan merkezi denetim elemanları ile Gelir İdare Başkanlığı’nın taşra teşkilatında görevli bulunan Vergi Denetmenleri tarafından dört koldan yürütülmektedir.

İnceleme birimlerinin çokluğu kadar kuruluş yapıları ve görev tanımları açısından barındırdıkları farklılıklar, çoğu zaman mükelleflerin aleyhine olarak, doğrudan doğruya vergi incelemelerine de yansımaktadır.

Vergi incelemelerine ilişkin sorunların çözümü için zaman zaman denetim birimlerinin birleştirilmesi önerilir. Bu tür kestirme çözümlerle bir yere varılmayacağı anlaşılmış olsa gerek ki yapılan düzenlemeyle, denetim birimlerinin birleştirilmesi yerine denetim standart, ilke, yöntem ve tekniklerinin geliştirilmesi, etik kuralları oluşturulması, denetim planlamasının etkinleştirilmesi yoluyla bu birimlerin hizmet kalitelerinin yükseltilerek uyum ve işbirliği içinde çalışması temin edilmeye çalışılmaktadır. Kuşkusuz bu yeni yapının başarısı kurulun etkin bir şekilde işletilmesine, yapılan çalışmalarının kağıt üzerinde kalmayarak uygulanabilmesine bağlıdır. Bu açıdan denetim birimlerinin yeni yapıya verecekleri destek kritik öneme sahiptir.

İnceleme seçiminde objektif kriterler

Vergi incelemesine tabi tutulacak sektörler ve mükellefler Gelir İdaresi Başkanlığı’nın risk analiz sistemi üzerinden yapılan analizler de dikkate alınarak hazırlanacak yıllık vergi inceleme ve denetim planında belirlenecektir. Ayrıca, Maliye Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelik ile vergi incelemelerinin kapsamı, vergi incelemesine tabi tutulma bakımından birinci sınıf tüccarların yıllık iş hacimleri, aktif ve öz sermaye büyüklükleri esas alınarak gruplara ayrılması ve yapılacak bu gruplamaya bağlı olarak vergi incelemesine alınma bakımından asgari süreler getirilecektir.

Mükelleflerin incelemeye alınma sıklıklarındaki farklılıklar ve incelenecek mükelleflerin belirlenmesinde hangi kriterlerin rol oynadığının bilinememesi “siyasi inceleme” şikayetlerini de beraberinde getirmekte, mükellefler arasında huzursuzluğa yol açmaktadır. Yeni düzenleme ile incelemeler sırasında önceden belirlenmiş usul ve esaslara riayet edilmesi, incelemeye alınma ve incelenme sıklığına ilişkin objektif kriterler getirilerek incelenecek mükelleflerin seçimlerinde adalet ve tarafsızlığının sağlanması ve incelemelerin daha etkin olması amaçlanmaktadır.

İkincil mevzuata uyumun sağlanması

Vergi inceleme elemanları tarafından vergi kanunlarıyla ilgili kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ ve sirkülerlere aykırı vergi inceleme raporu düzenlenemeyecektir. Bu düzenlemelerin vergi kanunlarına aykırı olduğu kanaatine varan inceleme elemanları bu hususu bir rapora bağlayarak Gelir İdaresi Başkanlığına bildireceklerdir.

Belki de incelemeler sırasında yaşanan en büyük sıkıntı, idare tarafından yayımlanan genel tebliğlerde yer alan açıklamalara güvenerek işlemlerini tesis eden mükelleflerin daha sonra vergi inceleme elemanlarının söz konusu tebliğlerde yer alan ifadelerin kendilerini bağlamadığını beyan ederek bu konular hakkında rapor düzenlemeleridir. Mükelleflerin idare tarafından çıkarılan tebliğ ve sirkülerler doğrultusunda hareket etmeleri karşısında idarenin bir başka birimince cezalandırılmaları devlete karşı güveni büyük ölçüde zedelemektedir. Bu doğrultuda, verginin öngörülebilirliği açısından yerinde bir adım atıldığı düşünülmektedir.

İnceleme raporlarının değerlendirilmesi

Merkezi denetim elemanları tarafından düzenlenen raporların, vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelere uygunluğu yönünden rapor değerlendirme komisyonları tarafından değerlendirilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

Vergi inceleme raporlarının ön okuma sonrası uygulamaya konulması; eleştirilen hususların yasal mevzuata uygunluğunun kontrol edilmesi halihazırda bazı denetim birimlerinde uygulanmaktadır. Ancak, etkin bir uygulama olduğundan söz etmek mümkün değildir.

Yapılan düzenleme ile rapor değerlendirme uygulamasının kapsamı genişletilerek tüm denetim birimlerinde uygulanması  amaçlanmaktadır. İncelemeyi yapanla okuma komisyonu arasında uzlaşmazlık olması durumunda inceleme raporu üst değerlendirme mercii olarak Maliye Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak merkezi rapor değerlendirme komisyonu tarafından sonuçlandırılacaktır. Bakanlıkça belirlenen tutarları aşan tarhiyat önerisi içeren raporlar ise her halukarda doğrudan merkezi rapor değerlendirme komisyonunda değerlendirilecektir. Komisyon, bakanlık merkezi denetim birimlerinin okuma komisyonu üyeleri arasından görevlendirilecek dokuz üyeyle teşekkül ettirilecektir.

İncelemelerin süreyle sınırlandırılması

Vergi incelemeleri için azami süreler belirlenerek tam incelemelerin bir yıl, sınırlı incelemelerin altı ay içerisinde bitirilmesi esası getirilmektedir.

Mükellef hakları açısından olumlu bir düzenleme olmakla birlikte süre aşımına ilişkin bir yaptırım öngörülmemektedir. Ayrıca incelemenin belirlenen sürelerde bitirilememesi halinde ilave süre tanınması da imkan dahilindedir. Eğer ki yaptırımı belirlenmiş bir zorunluluk getirilmeyecekse sadece öngörüden ibaret bir düzenlemenin yasa ile yapılmasının gerekliliğini açıklayabilmek güçtür. Diğer taraftan mükelleflerin inceleme süresi ile ilgili olarak sıkıntısını çektikleri esas konu iade incelemelerinin uzun sürmesidir. İade incelemelerinin süresine ilişkin olarak ise hiçbir belirleme yapılmamıştır.

Tutanak düzenlenmesi

Vergi incelemesine başlanıldığı hususu bir tutanağa bağlanarak bir örneği nezdinde vergi incelemesi yapılan mükellefe verilecektir. Ayrıca, tutanağın bir örneğini bağlı olduğu birime bir örneğini de ilgili vergi dairesine göndereceklerdir.

Vergi incelemesine başladığı hususunun tutanağa bağlanması halihazırda da uygulanmakla birlikte kanuni bir zorunluluk bulunmadığı için keyfi davranışlar olabilmekte, kimi zaman incelemeye başlandığı hususu mükellefe resmi olarak bildirilmemektedir. Bu durum mükellefler açısından büyük belirsizlik yaratmaktadır.

Ayrıca, tutanak düzenlenmemesi inceleme sonucunda inceleme raporu düzenlenmemesine de imkan sağladığından keyfi uygulamalara neden olabilmektedir. İncelemeye başlandığı resmi olarak tespit edilmediğinde inceleme elemanı inceleme sonucunda bir fark bulamadığında kolaylıkla rapor yazmaktan kaçınabilmektedir. Uygulamada pek çok mükellef belli konularla sınırlı da olsa bu şekilde incelenmiş olmakla birlikte vergi dairesi dosyalarında buna ilişkin bir iz bulunmadığından aynı konuda tekrar tekrar incelenebilmektedir.