Anlaşma sonrası Birleşik Krallık ile ticaretimizde neler değişti?

Sercan Bahadır | 27/01/2021 | (Tüm Yazılar)

Son dönemin en önemli konusu Birleşik Krallık (BK) ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması (STA). 1 Ocak sonrasında BK’nin AB’den fiilen çıkmasıyla bizim açımızdan gümrük birliği de sona ermiş oldu. Gümrük birliği ile “dolaşım” esasına dayalı ticaretimiz STA ile “menşe” esaslı hale dönüştü. Bu değişiklik ticaretimiz açısından birçok konunun da yeniden gözden geçirilmesine neden oluyor. Hem ihracat hem de ithalat açısından birçok şirket, 1 Ocak öncesi durumunu muhafaza etmek ya da süreci en az maliyetle atlatmak için gayret gösteriyor.

Öncelikle, anlaşma 29 Aralık’ta imzalandı ama bizim tarafta henüz yürürlüğe girmedi. Meclisin bu hafta açılmasıyla önce anlaşmanın meclis onayından geçmesi bekleniyor. Daha sonra da ithalat rejim kararında değişiklik yapılması ve anlaşmaya ilişkin alt düzenlemelerin de yayınlanmasıyla anlaşmanın Şubat ayı içinde yürürlüğe girmesi tahmin ediliyor. Anlaşma yürürlüğe girene kadar da ithalat işlemlerinde ithalat vergileri için teminat uygulamasına devam ediliyor.

Artık dolaşım değil menşe esaslı ticaret yapılıyor

STA’ların temel yaklaşımı, iki ülke menşeli ürünlerde karşılıklı tercihli tarifeden yararlanılması üzerine oluyor. BK ve Türkiye menşeli ürünlerde, anlaşma kapsamında belirtilen menşe kurallarını sağladığı ve anlaşmada belirtilen şekilde ispat edildiği sürece sıfır gümrük vergisi tatbik ediliyor. 1 Ocak öncesine göre ticaretimizde en önemli değişiklik bu noktada oluyor. Daha önce ATR dolaşım belgesi ile BK’den gelen ürünlere gümrük vergisi tatbik edilmezken şimdi menşe ispat belgesiyle bu sağlanıyor olacak.

Anlaşma ekinde yer alan ibarenin ya fatura ya da ticari belge üzerinde yer verilmesi önem arz ediyor.

Bu ibarenin ürünü tanımlamasına olanak verecek kadar ayrıntılı olması ve fatura ya da başka herhangi bir ticari belgede yer alması veya bu belgelere ekli olarak düzenlenmesi gerekiyor. Ayrıca menşe beyanı elektronik ortamda gönderilebiliyor ve ıslak imza veya e-imza gibi imzalar kullanılabiliyor. Daha da önemlisi herhangi bir mercie onaylatılmasına gerek bulunmuyor. Son olarak, henüz detayları bilinmese de 12 ay süreyle geçerli bir beyan da uygulanabilecek.

Vergi indirimi için bu beyan esas olacağından hem format hem içerik olarak dikkatli olmak gerekiyor. Bunun özellikle dipnotlardaki açıklamalara göre düzenlenmesi kritik oluyor. Son dönemdeki menşe konulu ek tahakkukları dikkate alınca şekli unsurların önemi bir kat daha artıyor.

Tercihli ticaret sadece Birleşik Krallık ile TR arasında yapılıyor

Öncelikle, STA sanayi ürünlerinde gümrük vergilerini sıfıra indiriyor. Tarım ürünleri için de BK ile ayrıca görüşmeler yapılarak vergi konularının dikkate alınacağı anlaşma metninden anlaşılıyor. Bu nedenle de STA’dan sonra eşya hareketinin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Çünkü anlaşma sonrasında BK artık gümrük birliğinde değil. Her ne kadar gümrük birliği kapsamındaki ürünlerin gümrük vergileri sıfır olsa da ilave gümrük vergileri (İGV) ve ek mal yükümlülük (EMY) açısında maalesef durum biraz farklı oluyor. Doğrudan yapılan menşeli ülke ticaretinde herhangi bir gümrük vergisi, İGV ve EMY tatbik edilmiyor. Ancak, BK menşeli ürünlerin AB üzerinden ithal edilmesi durumunda gümrük vergisi ve EMY alınmazken herhangi bir çapraz kümülasyon olmadığı için İGV alınıyor. AB ve diğer ülke menşeli ürünlerin BK üzerinden ithal edilmesi durumunda ise gümrük vergisi, İGV ve EMY tahsil ediliyor. Bu açıdan bakıldığında BK ile anlaşma ciddi anlamda ticaretimizde fark yaratıyor.

Diğer taraftan, dahilde işleme rejiminde üçüncü ülke girdileri için (50 ile 63’ncü fasıl arasındaki ürünler hariç) telafi edici vergi (TEV) alınmıyor. Menşe kazanım kuralı sağlandığı sürece ihracat aşamasında üçüncü ülke girdileri için bir vergi ödenmiyor. İhracat açısından olumlu olan bu düzenlemenin nadir anlaşmalarda yer aldığını söyleyebiliriz.

Sadece AB girdileri kümülasyonda dikkate alınıyor

STA açısından en önemli konu menşe kazanım kuralları. Çünkü menşe kazanan ürünler avantajlı vergi oranından yararlanıyor. Bu noktada ürünün nasıl menşe kazandığı daha da önem taşıyor. Örneğin; otomobiller (elektrikli araçlar hariç) için menşe kazanım kuralı olarak, menşeli olmayan girdi oranının fabrika çıkış fiyatının %45’ini aşmaması gerekiyor. Bu oranı tutturduğunuz ürünler için ancak menşe beyanı yapılıyor ve bir vergi avantajından yararlanılıyor.

Menşe hesaplamalarında sadece iki ülkenin menşe girdileri dikkate alınmıyor. Anlaşma metinlerine kümülasyonlar eklenerek ve başka ülke girdileri de dahil edilerek menşe kazanımı yapılabilir. Nitekim halihazırda imzalanan STA ekine baktığımızda birçok ülke ve ülke gruplarının kümülasyona dahil edildiği görülüyor. Ancak, AB ile BK arasındaki anlaşmaya bakıldığında ikili kümülasyona yer verildiği için, AB ile aramızdaki gümrük birliği nedeniyle imzaladığımız anlaşma metninin de AB’nin imzaladığı anlaşma metni ile uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Yakın zamanda da bu yönde bir değişiklik yapılacağı ifade ediliyor. Bu nedenle mevcut anlaşma ekindeki kümülasyon hükümlerinin uygulanmayacağını anlıyoruz.

İkili kümülasyon dikkate alındığında ise İngiltere’ye yapacağımız ihraç ürünleri için sadece ülke girdilerinin dikkate alınması gerekiyor. Otomobil örneğinden hareket edersek, menşe kazanma kuralı olan en az %55’ini yurt içinden sağlamalıyız. Bu oranı yakalamak çok kolay değil ve bu oranı tutturamadığımız zaman İngiltere tarafından sağlanan vergi avantajından yararlanamıyorsunuz. Tam bu noktada Bakanlık tarafından yapılan bilgilendirmelerde AB girdilerinin kümülasyona konu edileceği ifade ediliyor. Bu durumda da hem otomotiv hem de beyaz eşya sektörü için menşe kazanım sorununun büyük bir kısmı çözülmüş oluyor.

Ne yapmalı?

AB ile olan gümrük birliği, BK ile yaptığımız STA’yı etkiliyor. AB’nin imzaladığı STA’dan farklı bir kural belirleyemiyoruz. Bu bağlamda BK ile daha avantajlı bir anlaşma yapma ihtimalimiz varken gümrük birliği nedeniyle bunu yapamıyoruz. Özellikle AB, BK’nın kendisinin dahil olduğu bir kümülasyona taraf olmasını istememesi nedeniyle, bir çapraz kümülasyon ya da başka bir kümülasyonu da biz BK ile hayata geçiremiyoruz.

AB girdilerinin menşe kümülasyonuna dahil edilmesiyle aslında AB’ye tek taraflı bir avantaj sağlıyoruz. Ancak ticari olarak bizim için bunun olması gerekiyor. BK’ya olan ihracatımız aksi durumda olumsuz etkileniyor. Fakat aynı bakış açısının AB tarafından da kabul edilmesini beklemeliyiz. Şayet AB, BK’ye ihracat yaparken bizim ürünlerimizi menşe hesabında dikkate almadığı zaman, girdi olarak bizim ürünlerimiz (özellikle menşe kazanma sorunu yaşayan ürün gruplarında) AB tarafından tercih edilemeyecektir. Bu da otomotiv ve beyaz eşya yan sanayisi girdileri ihraç eden şirketler için olumsuz bir durum yaratacaktır.

Tüm bunlar, mevcut gümrük birliği anlaşmasının güncellenmesinin ne kadar acil olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor. Global ticaret dengelerinin değişimini ve pandeminin dış ticaretteki etkilerini dikkate alarak, artık AB ile gümrük birliğinin ötesinde bir ortak pazar ve/veya stratejik ortaklık konularını konuşmak gerekiyor.

Şirketler açısından ise BK ile artık eskisi gibi bir ticaret yapamayacağız. Tercihli rejimden yararlanmak için menşe beyanı yapmak zorunda kalacağız. Bunun ötesinde, BK menşeli ürünleri AB’den veya AB menşeli ürünleri BK’den ithal etiğimizde ek vergi maliyetleri ile karşılaşacağız. Bu nedenle, tedarik zincirinin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Aksi durumda, hesapta olmayan ciddi maliyetlerle karşılaşılabilir.

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.