Şüpheli alacak için hasılat kaydedilme şartı var mı?

M. Fatih Köprü | 15/01/2012 | (Tüm Yazılar)

Tahsilat problemi olmayan firma yok gibi. Bu sorunla karşılaşıldığında öncelikle borçlu ile ilişkilerin değerlendirilmesi gerekiyor. Eğer ilişkiler iyiyse, alacağın vadesi geçtiğinde bir süre idare edilebiliyor. Borçlunun içinde bulunduğu sıkışıklığı atlatabileceği ve alacağın tahsil edilebileceği umuduyla ek süre verilebiliyor. Ancak bu her zaman işe yaramayabilir. En son çare olarak borçlu icraya veriliyor ya da alacak davası açılıyor.

Dünyada özellikle de Avrupa’da ekonomik kriz devam ediyor. Şirketler için duymaya alıştığımız iflas sözcüğü, son günlerde ülkeler için de telaffuz edilir oldu. Bize olası etkileri konusunda farklı senaryolar var. Ekonomik krizin ilk etkisi alacakların tahsilindeki güçlükle kendini gösteriyor.

Bizim mevzuatımız açısından bakıldığında, ancak yasal takibe geçilmiş olan alacak şüpheli alacak olarak kabul ediliyor ve karşılık ayrılarak gider kaydedilebiliyor. Bu haftaki yazımızda, şüpheli alacak karşılığı ayırabilmenin şartları üzerinde durduktan sonra, hasılat kaydedilme zorunluluğu olup olmadığı konusunda Maliye İdaresinin birbirinden farklı iki görüşü üzerinde duracağız.

Yasal düzenleme

Şüpheli alacaklar Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde tanımlanıyor. Buna göre teminatı bulunmayan alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılabiliyor. Ancak bu karşılığın ayrılabilmesi için alacağın ticari faaliyetle ilgili olması ve dava veya icra aşamasında olması gerekiyor. Hatta dava açmaya değmeyecek küçük alacakların en az iki kere yazı ile istenmiş olması halinde dahi bu alacaklar için karşılık ayrılarak gider yazılması mümkün.

Görüldüğü gibi yasal düzenlemede, tahsil güçlüğü çekilen ticari bir alacağın gider yazılabilmesi için bu alacağın hasılat olarak kayıtlara alınması gerektiğine dair bir hüküm bulunmuyor.

Faktoring şirketlerinde yapılan vergi incelemeleri

Geçtiğimiz yıllarda faktoring şirketlerinin büyük bir kısmında vergi incelemeleri yapıldı. İnceleme konusu ortak. Faktoring şirketlerince temlik alınan alacaklarla ilgili olarak müşterilere kullandırılan fonların anapara kısımları için ayrılan şüpheli alacak karşılıklarının gider yazılamayacağı. Raporlarda dava ve icra aşamasında olsa dahi, faktoring alacaklarının bu şirketler tarafından hasılat olarak kaydedilmemiş olması nedeniyle karşılık ayrılamayacağı belirtilerek cezalı tarhiyatlar yapıldı.

Danıştay: “Ticari faaliyetle ilgili olması yeterli”

Rapor yazılan faktoring şirketlerinden biri konuyu yargıya intikal ettirdi. Konuya ilişkin olarak 2010 yılında Danıştay kararı çıktı.

4. Daire’nin 15.06.2010 tarih, 2009/2277 esas no ve 2010-3654 sayılı söz konusu kararında “…. ticari faaliyetin bir unsuru olan ve icra yoluyla takip edilen alacaklara ilişkin olarak Kanunda öngörülen şüpheli alacak karşılığı ayırma koşulları olayda gerçekleşmiş olup, davacının imzaladığı faktoring sözleşmelerinin geri dönülebilir nitelikte olduğu ve söz konusu alacakların hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilmediği gerekçesiyle karşılık ayrılamayacağı ileri sürülerek yapılan tarhiyatta ve bu tarhiyata karşı açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında yasaya uyarlık bulunmamaktadır.” ifadelerine yer veriliyor.

Bu kararda alacakların ticari faaliyetin elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olması yeterli görülmüş, hasılat olarak kaydedilmiş olması zorunluluğunun bulunmadığına hükmedilmiştir.

Faktoring konusunda Maliye görüşünde ısrarlı

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından konuya ilişkin olarak Faktoring Derneği’ne verilen 12 Eylül 2011 tarihli yazıda, Danıştay kararının aksine, görüşünde ısrar ettiğini görüyoruz. Yazıda, şüpheli alacak ayrılmak istenen tahsil edilemeyen alacağın öncelikle hasılat hesaplarına girmiş olması gerektiği belirtiliyor. Yazının devamında “İşletmenin sonuç hesaplarını etkilemeyen, yani daha önce karın teşekkülünü etkilememiş bir alacağın karşılık ayrılarak zarar yazılması mümkün değildir.” dendikten sonra “Bu açıklamalara göre hasılat kaydedilmeyen alacaklara şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmadığından, faktoring şirketlerinin hasılat kaydetmedikleri alacakları için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün değildir.” şeklinde ifadelere yer veriliyor.

Avans için hasılat şartı yok

Bursa Vergi dairesi Başkanlığı tarafından 23 Ağustos 2011 tarihinde (faktoring özelgesinden sadece 20 gün önce) verilen bir özelgede ise tam tersi bir görüş verildiğini görüyoruz. Özelge talebinde bulunan firma bir otelle, otel kontenjan sözleşmesi imzalamış. Yaz sezonunda müşteri göndermek üzere yapılan bu sözleşmeye istinaden otele 40.000 TL avans ödenmiş. Ancak firma tarafından yapılan araştırmalarda otel işletmesinin iflas ettiği, icra dairelerince tahliye edildiği, Belediye Başkanlığı’nca otel işletmesinin mühürlenerek faaliyetten men edildiği tespit edilmiş. Bu alacağın 3.600 TL’si tahsil edilmiş, tahsil edilemeyen 36.400 TL’lik kısmı için ise icra takibine başlanmış olduğu belirtilerek, bu alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı soruluyor.

Konuya ilişkin olarak verilen özelgede, ileride teslim alınacak bir hizmet için sipariş avansı niteliğindeki ödemelerin ticari faaliyetin devamı için yapılması ve bu tür ödemelerin Kanun’un 323. maddesinde belirtilen şartları haiz olması durumunda karşılık ayrılmasının mümkün olduğu ifade ediliyor. Devamında ise yapılan avans mahiyetindeki ödemelerin ticari faaliyetin devamı için yapıldığı anlaşıldığından, ticari bir alacak niteliği kazanan bu tür ödemeler için VUK’un 323. maddesinde belirtilen diğer şartların da sağlanması halinde icra takibine başlanılan yıl karşılık ayrılabileceği belirtiliyor.

İki görüş birbiriyle çelişiyor

Faktoring Derneğine verilen yazılı görüşte, şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için alacağın daha önce hasılat kaydedilmesinin zorunlu olduğu, faktoring şirketlerinin alacaklarının hasılat kaydedilmemesi nedeniyle şüpheli alacak karşılıklarının kurum kazancından indirilemeyeceği belirtilmişti. Ancak avans olarak verilen para da faktoring alacakları ile aynı mahiyette olmasına rağmen, yukarıdaki özelgede hasılat yazılma şartına hiç değinilmeden, verilen avans tutarının karşılık ayırma yoluyla giderleştirilebileceği belirtiliyor.

Yeni özelge sistemi

1 Ağustos 2010 tarihinden itibaren uygulanmak üzere özelge sisteminde köklü değişiklikler yapıldı. Özelgeler artık tek elden, Gelir İdaresi Başkanlığı’nda oluşturulan bir komisyon tarafından veriliyor. Bu sistemde taşra teşkilatının özelge verme yetkisi kısıtlanmış oldu. Amaç da aynı konuda farklı özelgelerin verilmesini engellemek ve özelgeleri daha güvenilir bir kaynak haline getirmek.

Buna göre taşra teşkilatınca, sadece komisyonca daha önceden oluşturulmuş özelgelerle aynı konu ve kapsamda olan özelgeler verilebiliyor. Bu özelgeler Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde (www.gib.gov.tr) yayınlanıyor. Sistem değişikliğinin, özellikle daha önce benzer konuda verilmiş özelgeler bulunması durumunda özelge alma süresini kısalttığını söyleyebiliriz.

Alınan özelgenin mükellef açısından bir önemi daha var. Özelgeye uygun hareket edilmesi, yapılan işlemin eleştirilmeyeceği anlamına gelmiyor. Özelgeyi veren makamdan farklı düşünen bir inceleme elemanı, yaptığı inceleme sonucunda rapor düzenleyebilir ve ek vergi tarhiyatı isteyebilir. Bu durumda özelgesi olan mükellefe eskiden sadece ceza kesilemezken, yeni sistemde artık gecikme faizi de istenemiyor.

Sorun devam ediyor

Yeni özelge sisteminin getiriliş amaçlarının başında aynı konuya ilişkin farklı görüşlerin verilmesini önlemek olduğunu belirttik. Biz de yeni sistemin bunu sağlayacağını umuyorduk. Ama görüyoruz ki hala bazı aksaklıklar devam ediyor. Farklı makamlar tarafından aynı konuda farklı görüşler verilebiliyor.

Bu iki konunun birbirinden farklı olduğu iddia edilebilir. Ama bizce mükellefler farklı olmasına rağmen işlem aynı. Faktoring şirketinin alacağının, avans veren firma gibi ticari faaliyet kapsamında bir alacak olduğunda hiç tereddüt yok. Avans olarak verilen paranın faktoring alacağında olduğu gibi hasılat olarak kaydedilmediği de aşikar. Böyle olmakla birlikte ilk görüş yazısı hasılat yazılma şartı üzerine inşa edilmişken, ikinci özelgede hasılat şartından hiç bahsedilmemiş olması ilginç.

Yukarıda yer verdiğimiz Danıştay 4. Daire kararı ile avanslara ilişkin olarak verilen özelgedeki anlayışın birbirine paralel olduğunu görüyoruz. Yasal düzenleme uyarınca alacakların ticari faaliyetle ilgili olması şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için yeterlidir. Söz konusu özelge ve Danıştay’ın konuya bakış açısını yansıtan karar kapsamında Maliye İdaresi’nin hasılat kaydı konusundaki ısrarından vazgeçmesini umuyoruz.