Kalkınmanın anahtarı Ar-Ge…

M. Fatih Köprü | 06/02/2018 | (Tüm Yazılar)

Küresel ekonomide büyüme oranlarının hala istenilen düzeye gelmemesinin de etkisiyle, yeni büyüme kaynakları yaratmak, pek çok ülkede öncelikli politikalar arasında yer alıyor. Rekabet gücünü, verimliliği ve istihdamı güçlendiren inovasyon ise güçlü, sürdürülebilir büyüme için önemli bir mekanizma. Bir işletmenin mevcut ürün ve süreçlerinde iyileşme ya da yeni ürün ve süreçler geliştirilmesini sağlama amacıyla yürüttüğü araştırma faaliyetleri olarak tanımlanabilen Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) de bunu sağlamanın en güçlü ve güvenli yolu gibi görünüyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) kısa süre önce Bilim, Sanayi ve Teknolojide Son Durum 2017 adı altında bir rapor yayınladı. Raporda, işletmelere Ar-Ge konusunda sağlanan desteklere geniş olarak yer veriliyor.

Rapora göre, Ar-Ge harcamaları için hükümetlerin doğrudan yaptıkları yardımlar ve vergi desteklerinin GSYH’ye oranının en yüksek olduğu ülke, 2015 verilerine göre Rusya. Bu ülkeyi Belçika ve Fransa’nın izlediği sıralamada Güney Kore, ABD ve İngiltere de ilk 10’da yer alıyor.

Ar-Ge vergi teşvikleri, son dönemde pek çok ülkede şirketleri ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi destekleme noktasında en önemli araçlardan biri haline geldi. OECD üyesi ülkeler içinde toplam devlet teşviklerinin yaklaşık yarısını oluşturuyor. İstatistikler bu oranın 2006’da üçte bir seviyesinde olduğunu gösteriyor. Hükümetler nitelikli Ar-Ge harcamalarına ayrıcalıklı vergi uygulamaları sunarak yatırımları destekleme çabası içerisindeler.

Teşvik veren ülkeler artıyor

Ar-Ge vergi teşviklerinin “ödenekler ve kredilerin yanı sıra, işletmelerin Ar-Ge harcamalarına sağlanan avantajlı vergi uygulamaları” şeklinde tanımlandığı rapora göre, 2000 yılında 16 olan Ar-Ge harcamalarına ayrıcalıklı vergi uygulamaları sunan OECD üyesi ülke sayısı 2017’de 30’a ulaşmış durumda. Ar-Ge harcamaları için sunulan toplam devlet desteğinin GSYH’ye oranının, 2006-2015 döneminde 37 ülkenin 25’inde yükseldiğini söylemek mümkün.

Güney Kore örneği

OECD’nin hazırladığı ve yine 2015 verilerine dayanan bir diğer tabloda ise, Ar-Ge için en çok harcamayı güçlü ekonomiye sahip olan ülkelerin yaptığı görülüyor.

OECD’nin en çok Ar-Ge harcaması yapan ülkeler listesinin başındaki Güney Kore, daha 60’lı yıllarda tarıma dayalı ekonomisiyle dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olarak biliniyordu. Samsung ve LG gibi dev kuruluşların teknoloji ve ağır sanayiye dönük Ar-Ge yatırımları sayesinde Güney Kore’nin inovasyonda küresel lider haline gelişi ve bugün bulunduğu nokta, esasında bütün ülkeler için önemli bir örnek oluşturuyor.

Otomotiv, bilişim ve ilaç

İnovasyonun en yoğun olduğu ve dolayısıyla da en yüksek tutarlı Ar-Ge harcamaların gerçekleştirildiği sektörlerin başında ise otomotiv, bilişim teknolojileri ve ilaç sektörleri geliyor. Şirketler ve devletlerin Ar-Ge’ye ayırdıkları yüksek bütçeler sayesinde, örneğin sürücüsüz otomobiller sadece bilim kurgu filmlerindeki bir unsur olmaktan çıkıp, orta vadede gerçekleşebilecek bir beklenti haline geldi. Yapılan bir araştırmaya göre, otonom araçların 2035 itibarıyla küresel pazarın yüzde 25’ini oluşturması, 2020 itibarıyla 10 milyon adet sürücüsüz aracın trafikte olması bekleniyor.

Türkiye’de Ar-Ge

Şirketlerin Ar-Ge ve tasarıma yaptıkları yatırımlar artmadan; ihracatta sürdürülebilir artışın sağlanabilmesi ve makro-ekonomik büyüme hedeflerinin yakalanabilmesi zor gibi görünüyor. Ülkemizde Ar-Ge yatırımlarının artırılması amacıyla 1 Mart 2016 tarihinde yürürlüğe giren yasa ile gerçekleştirilen son değişikliklerle birlikte Ar-Ge merkezi sayısındaki artış katlanarak devam ediyor.

2008 yılında 20 firma Ar-Ge merkezi belgesine sahipken, 2016’da bu sayı 335’e 2017’de ise 770’e ulaşmıştır. Bugün ise 2018 Ocak ayı itibarıyla faaliyette olan Ar-Ge merkezi sayısı 790, tasarım merkezi sayısı ise 153’tür. Artışın önümüzdeki yıllarda da hızla devam edeceği öngörülüyor.

2023 vizyonu

Öte yandan, 2023 vizyonu doğrultusunda, dünyada üretilen bilginin ve ileri teknolojilerin önemli merkezlerinden birisi olmak hedefleniyor. Bu çerçevede, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da Ar-Ge ve tasarım merkezi sayısının daha da artırılmasına yönelik motivasyonu mevcut.

Nitelikli Ar-Ge faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için YASED (Uluslararası Yatırımcılar Derneği), TÜSİAD gibi organizasyonlarla da, mevcut Ar-Ge teşviklerinin geliştirilmesi ve fiili durumda Ar-Ge/tasarım merkezlerinin karşılaştığı zorlukların çözümüne yönelik işbirlikleri ve fikir alış verişleri yapılıyor. Gerek teşvik sisteminde yapılabilecek iyileştirmeler gerekse Ar-Ge faaliyetlerinin niteliklerinin artırılmasına yönelik çözüm arayışları yürütülüyor.

Bu kapsamda, farklı ülkelerde uygulanan teşvik mekanizmaları ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca değerlendirilerek, Türkiye’deki Ar-Ge ekosistemini rakip ülkelerden daha iyi seviyeye getirmek amaçlanıyor. Örneğin, ülkemizin, global inovasyon düzeyine yükselmesi amacıyla, Türkiye’deki teknoparklar ve Ar-Ge merkezlerinden farklı bir yapı olacak Bilişim Vadisi Projesi hayata geçirilmiştir. 

Sonuç olarak, Türkiye’yi diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyasladığımızda ve Türkiye’ye ait temel göstergeleri incelediğimizde, brüt Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı, tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısı ve patent sayısı açısından son on yılda kaydettiği ilerlemelere rağmen birçok ülkenin gerisinde kaldığı görülüyor. Ülkemizde 2023 yılında, milli gelirin 2 trilyon dolar, Ar-Ge harcamalarının ise 60 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor.

2016 yılında, 5746 sayılı Ar-Ge yasasında yapılan önemli değişikliklerin 2023 hedefleri doğrultusunda önemli bir gelişme sağlayacağı, öte yandan ekonomik anlamda istikrarın sürdürülmesine ve kapsamlı bir şekilde dizayn edilen teşvik sistemine ek olarak fikri mülkiyet haklarının güçlendirilmesinin bu yolda ilerleme açısından büyük önem taşıyacağı düşünülüyor. Ar-Ge harcamalarına sağlanan destek ve teşviklerle gelecek yıllarda Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) içindeki payının daha artması bekleniyor.

 

 

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.