Bireysel emekliliğe yatırılan paranın vergisi

M. Fatih Köprü | 08/05/2011 | (Tüm Yazılar)

Ülkemizde bireysel emeklilik sistemine (BES) geçişin ilk adımı 2001 yılında atıldı. Sistemin vergi kanunları ile de desteklenmesi amacıyla 7 Ekim 2001 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere vergi kanunlarında da bazı değişiklikler yapıldı. Bu tarih önemli. Özellikle hayat sigorta şirketleri tarafından katılımcılara yapılan ödemelerin vergilendirilme esasları, poliçenin bu tarihten önce yada sonra düzenlenmiş olmasına göre değişiyor.

 

Bu yazımızda bireysel emeklilik ve hayat sigorta şirketleri tarafından katılımcılara yapılan ödemelerin vergilendirilmesi ile ilgili hatırlatmalar yaptıktan sonra, 7 Ekim 2001 tarihinden itibaren düzenlenen hayat sigorta poliçeleri ile bireysel emeklilik sözleşmeleri kapsamında katılımcılara yapılan ödemelerle ilgili bazı yargı kararları hakkında açıklama ve görüşlerimize yer vereceğiz.

 

7 Ekim 2001’den önce düzenlenen sigorta poliçeleri

 

Bu tarihin üzerinden yaklaşık 10 yıl geçti. Ama birçok kişi bu tarihten önce düzenlenmiş olan poliçeler kapsamında hayat sigortası primi ödemeye devam ediyor. Günümüzde bu kişiler çeşitli nedenlerle sistemden ayrılmak isteyebilirler.

 

En az 10 yıl süre ile prim ödenmiş olması şartıyla, sigorta şirketleri tarafından yapılan toplu ödemenin, en yüksek devlet memuruna yapılan toptan ödeme kadar olan kısmı gelir vergisinden istisnadır. İstisna tutar ile karşılaştırma yapılırken sigortalı tarafından ödenen primler veya nema ayrımı yapılmıyor, sigorta şirketinin ödediği toplam tutar dikkate alınıyor. İstisna tutar 2011 yılının ilk yarısında 78 bin 696 lira 90 kuruş olarak uygulanıyor.

 

Sigorta şirketinden 2011 yılında bu tutardan daha az toplu para alınması durumunda herhangi bir vergi ödenmiyor. Alınan bedelin bu tutarı aşması durumunda ise aşan tutar üzerinden sigorta şirketi tarafından ücret gelirlerine uygulanan gelir vergisi tarifesine göre vergi kesintisi (stopaj) yapılması gerekiyor. Yani sigortalıların bu kapsamda aldıkları tutar kaç lira olursa olsun beyanname verme zorunlulukları yok, stopaj yükümlülüğü sigorta şirketlerine ait.

 

Örneğin 2000 yılında hayat sigortası yaptıran bir kişi 2011 yılının Mayıs ayında sistemden ayrılarak sigorta şirketinden 50 bin lira aldığında, bu tutarın tamamı istisna olduğundan hiç vergi ödemeyecek. Alınan toplu paranın 90 bin lira olması durumunda ise istisnayı aşan 11 bin 303 lira 31 kuruş üzerinden sigorta şirketince ücret tarifesine göre vergi kesilmesi gerekiyor.

 

Bu poliçeler kapsamında 10 yıl prim ödemeden ayrılanlara yapılan toplu ödemelerde ise yatırılan parayı aşan kısım (getiri) menkul sermaye iradı (alacak faizi) kabul ediliyor. 2011 yılında sigortalı tarafından elde edilen menkul sermaye iradının bin 170 liradan fazla olması durumunda, bu tutarın gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi ve vergisinin ödenmesi gerekiyor. Görüldüğü gibi sistemde 10 yıldan fazla kalınmasının avantajı büyük.

 

Yeni poliçeler ve BES sözleşmeleri

 

7 Ekim 2001 tarihinden sonra düzenlenen hayat sigorta poliçeleri ile bireysel emeklilik sözleşmeleri kapsamında sistemden ayrılanlara yapılan ödemeler menkul sermaye iradı olarak kabul ediliyor. Bu gelirlerin bir kısmı vergiden istisna. İstisna tutarlar sistemde kalış süresi veya emeklilik hakkı kazanılıp kazanılmamasına göre değişiyor. Örneğin bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlara yapılan ödemelerin % 25’lik kısmı gelir vergisinden istisnadır. Aynı şekilde en az 10 yıl süre ile sigorta şirketlerine prim ödeyenlere yapılan ödemelerin de % 10’luk kısmı istisna olarak değerlendiriliyor.

 

Varsa istisna düşüldükten sonra kalan tutar üzerinden, sigorta ve emeklilik şirketleri tarafından vergi kesintisi (stopaj) yapılması gerekiyor. Stopajın oranı da sistemde kalış süresine veya emeklilik hakkı kazanılıp kazanılmamasına göre yüzde 15, 10 ve 5 şeklinde belirlenmiş durumda.

 

Örneğin bireysel emeklilik sisteminden (BES) emeklilik hakkı kazandıktan sonra ayrılan bir kişiye yapılan 100 birimlik ödemeden, önce % 25 oranındaki istisna düşülecektir. BES’den emeklilik hakkı kazandıktan sonra ayrılanlara yapılan ödemelere ilişkin stopaj oranı % 5 olarak belirlendiğinden, istisna sonrası kalan tutar (75 birim) üzerinden % 5 oranında (3,75 birim) stopaj yapılacaktır. Bu kişi 10 yıl süre ile prim veya katkı payı ödemeden sistemden ayrılmış olsaydı, herhangi bir istisna söz konusu olmadığından alınan 100 birim üzerinden % 15 oranında (15 birim) vergi kesilecekti.

 

Bu poliçe ve sözleşmeler kapsamında alınan para ne kadar olursa olsun, alan kişiler tarafından ayrıca beyanname verme zorunluluğu bulunmuyor.

 

Yatırılan paradan stopaj yapılır mı

 

Gelir Vergisi Kanunu’nda menkul sermaye iradı; ticari, zirai veya mesleki faaliyet dışında, nakdi bir sermaye dolayısıyla elde edilen kar payı, faiz, kira vb. gelirler olarak tanımlanıyor. İlgili maddenin devamında ise menkul sermaye iradı olarak kabul edilen gelirler sayılıyor. Bunlardan biri de hayat sigorta ve bireysel emeklilik şirketleri tarafından katılımcılara yapılan ödemeler.

 

Ödenen tutar iki unsurdan oluşuyor. Bunlardan ilki sigortalı veya katılımcı tarafından yıllar itibarıyla sisteme yatırılan tutarlar, diğeri ise bu paraların sistemde kalındığı sürece yatırıma yönlendirilmesinden sağlanan gelirlerdir (getiri). Sigorta veya bireysel emeklilik şirketleri tarafından yapılan ödemeler tabirine, katılımcılar tarafından sisteme yatırılan prim ve katkı paylarının dahil olup olmadığı konusu, mükellef ile İdare arasında birçok ihtilafa neden olmuştur.

 

Vergi İdaresinin bu konudaki görüşü “yapılan ödemeler” ifadesinin, ana para dahil olacak şekilde yapılan tüm ödemeleri kapsadığı yönündedir. Bu görüşe göre ana para dahil yapılan toplam ödeme üzerinden sistemde kalış süresine bağlı olarak stopaj yapılması gerekir. Sigorta ve emeklilik şirketleri de Vergi İdaresinin bu görüşleri doğrultusunda uygulamaya yön verdiklerinden, sistemden çıkışta ana para dahil toplam tutar üzerinden vergi kesintisi yapıyorlar.

 

Mahkeme ne diyor

 

Konuya ilişkin bir çok Vergi Mahkemesi kararı mevcut. Genellikle bu kararlarda, ödemelerden kastedilenin bireysel emeklilik sisteminden ayrılanlara ödenen meblağın tamamının (ana para dahil) olmadığı, bu sistemde elde edilen getiri (gelir) olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla elde edilen getirinin menkul sermaye iradı olarak kabul edilmesi ve vergilendirmenin bu miktar üzerinden yapılması gerektiği yönünde hükümler veriliyor.

 

İdare tarafından bu yönde verilen kararların bir kısmına Bölge İdare Mahkemelerinde itiraz edilmiş, bir kısmı ise itiraz edilmediği için kesinleşmiş. Vergi İdaresi tarafından itiraz edilmediği için kesinleşen bir karara karşı kanun yararına bozma talebinde bulunulmuştur. Bu talep Danıştay 4. Dairesi tarafından değerlendirilmiş ve 24.01.2011 tarih, Esas No: 2009/8882, Karar No: 2011/269 numaralı kararında “… sigorta şirketince yapılan ödemelerin tamamı değil bu ödemenin anapara dışında kalan kısmı menkul sermaye iradı niteliğindedir. Bu nedenle davacıya iade edilen toplam ödeme üzerinden yapılan tevkifatta hukuka uyarlık bulunmamaktadır” denerek, Vergi Mahkemesi kararının kanun yararına bozulmasının hukuken olanaklı olmadığı kararına varılmıştır.

 

Dava açmadan olmuyor

 

Danıştay’ın bu kararı sonucunda söz konusu ihtilafa ilişkin itiraz yolları tüketilmiş olmaktadır. Ancak bu karar sadece davayı açmış olan kişi açısından hüküm ifade ediyor. Bu nedenle sigorta veya bireysel emeklilik şirketleri tarafından yapılan ödemelerin tamamı üzerinden stopaj yapılması durumunda konunun yargıya intikal ettirilmesi gerekiyor.

 

Ancak dava açma süresi geçmiş ise davadan önce düzeltme için idari çözüm yollarının denenmesi gerekiyor. Bunun için öncelikle bir dilekçe ile kesintiyi yapan sigorta veya emeklilik şirketinin bağlı olduğu vergi dairesine başvurulur. Vergi dairesinin talebi kabul etmemesi veya 60 gün geçtiği halde cevap vermemesi durumunda, bu kez Bakanlığa bir dilekçe ile başvurularak şikayet yoluyla düzeltme talebinde bulunulması gerekiyor. Ancak bu talebin de reddedilmesi veya Bakanlık tarafından da 60 gün içerisinde cevap verilmemesi durumunda konu yargıya intikal ettirilebiliyor. Vergi Mahkemesi’nde dava açma süresinin de 30 gün olduğu unutulmamalı.

 

Düzenleme şart

 

Vergi İdaresinin karar düzeltme talebinin de reddedildiği Danıştay 4. Daire kararının diğer Vergi Mahkemeleri tarafından emsal alınarak bu yönde verilecek olan kararların daha da çoğalacağını ümit ediyoruz.

 

Yargının konuya bakış açısı çerçevesinde Vergi İdaresinin bu görüşünden vazgeçmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz. Ancak sigorta veya bireysel emeklilik şirketlerince yapılan ödemelerde, ana para dahil tutar yerine sadece irat kısmından stopaj yapılması uygulamasına geçilebilmesi için Maliye Bakanlığı tarafından genel bir düzenleme (tebliğ) yapılması gerektiği açıktır. Bu düzenlemenin yapılması durumunda, önceden haksız olarak kesilen vergilerin iadesi ve yargı aşamasında olan uyuşmazlıkların sona erdirilmesine ilişkin hükümlere de yer verilmeli diye düşünüyoruz.