Novartis Global Vergi Direktörü

Nükhet Erkekel Irmak

“EY’de öğrendiğim zaman ve ilişki yönetimi becerileri, kariyer yolculuğumda bana her zaman yardımcı oldu”

Nükhet Erkekel Irmak uzun süre Novartis Türkiye’de Vergi ve Hazine Ülke Müdürü olarak görev yapmasının ardından, 2017 yılında Novartis Global Vergi Direktörü olarak şirketin, İsviçre’nin Basel kentinde bulunan genel merkezine atandı.

Novartis Türkiye’ye 2010 yılında katılan Nükhet, Nisan 2017’den bu yana merkezi vergi biriminde yenilikçi ilaçlar bölümü vergi iş ortağı olarak tüm vergi konularını yönetip, şirketin global vergi risk yönetimi mükemmellik stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanmasına liderlik etmekle görevli. Eş zamanlı olarak son dönemde Novartis`in global ölçekte yapmış olduğu tüm şirket ve portföy satın almalarında da vergi yönetiminin entegrasyonu konusundan sorumlu.

ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunu olan ve Galatasaray Üniversitesi’nde Kamu Maliyesi yüksek lisansını tamamlayan Nükhet’in 2000 yılında başlayan kariyeri, 2007 yılına kadar EY’de devam etti. Nükhet, EY’de çalıştığı dönemde çok sayıda banka ve finans kuruluşuna vergi denetimi ve danışmanlığı alanında hizmet verip, kurum içinde ve müşterilere eğitimler verdi. 2007’de vergiden sorumlu başkan yardımcısı olarak atandığı Citigroup Türkiye’de kurumsal ve bireysel bankacılık, leasing ve menkul kıymetler birimlerinde vergi stratejilerine yön verdi.

Nükhet, aralarında YASED’in ve AIFD`in (Araştırmacı İlaç Şirketleri Derneği) de bulunduğu çeşitli oluşumlarda vergi konulu çalışma gruplarının kurucu ve üyeleri arasında yer alıyor. IFA (International Fiscal Association) 2019 Londra Konferansı’nda Türkiye ülke raportörü olarak görev alan Nükhet, “Uluslararası Vergi Hukuku Konularına Türkiye Yaklaşımı” isimli kitabın yayına hazırlanmasında okuma kurulu üyesi olarak katkıda bulunmuştur. EY Türkiye’nin düzenlediği, genç yeteneklerin yarıştığı Vergi Maratonu’nun jüri üyeleri arasında da uzun süre yer alan Nükhet ikiz kız çocuğu annesi.

Annesi Sebahat Torolsan ve kızları Ela ve Ada ile.

Novartis’in küresel genel merkezi İsviçre’nin Basel’de her bir binası dünya çapında ünlü, farklı mimarlar tarafından inşa edilen bir kampüs içinde yer alıyor.

Vergide Gündem: Arthur Andersen’da başlayan kariyerini uzun süre EY’de devam ettirmiş bir yönetici olarak, Novartis’te global bir pozisyonda önemli bir göreve getirilmeniz, EY Türkiye için olduğu kadar ülkemiz adına da gurur verici. Novartis İsviçre kökenli büyük bir şirket. Sadece Türkiye’de yaklaşık 2500 çalışanı var ve buradan çok sayıda ülkeye ihracat yapılıyor. Vergi küçük ya da büyük her işletme için en önemli konulardan biri. Siz de büyük bir organizasyonda uzun yıllardır önemli sorumluluklar üstlenmiş durumdasınız. Bu çerçevede bizlere neler yaptığınızdan söz edebilir misiniz, ofiste bir gününüz nasıl geçiyor?

Nükhet Erkekel Irmak: Novartis’in geçmişi, kaderleri aynı noktada kesişen üç firmaya uzanıyor: 18. yüzyıl ortalarında İsviçre’nin Basel kantonunda kimyasal madde ve boya ticaretiyle faaliyet gösteren Geigy, 1859 yılında boya üretimine başlayan Ciba ve 1886 yılında Basel’de kurulan kimyasal madde firması Sandoz. Bu üç firmanın ortak özelliği olan; bilim ve sağlık alanında ilerlemeler yoluyla insanlığın gelişimine katkıda bulunan yeni ürünler geliştirme ve pazara sunma tutkusu bugün Novartis’te vücut bulmuştur. Novartis, bu mirası devam ettirerek yenilik alanındaki cesaretini dünyanın her yerinde, hastaların karşılanmamış ihtiyaçlarına yanıt vermeye odaklamaktadır.

1996’da Ciba-Geigy ile Sandoz’un birleşmesiyle Novartis adını alan şirket, 200 milyar doların üzerinde piyasa değerine sahip ve şirketin dünya genelinde yaklaşık 130 bin çalışanı bulunuyor. Dünya ilaç sektörünün en büyüklerinden biri olan Novartis, operasyonlarını ve yatırımlarını güçlendirerek tamamladığı 2018 yılında net satışlarını yüzde 5 artırarak 51,9 milyar dolara ulaştırmış durumda. Aynı yıl için dünya çapında ulaşılan toplam hasta sayısı 817 milyon. Yeni ve daha iyi ilaçları mümkün olan en çabuk şekilde hastalara sunmak için çalışan Novartis, bilimi takip ederek kanserden dejeneratif hastalıklara kadar çok farklı sağlık sorunları için yenilikçi tedaviler keşfediyor. Bu yaklaşım sayesinde de sektörün en güçlü ve üretken araştırma portföylerinden birine sahip olan Novartis, sadece geçtiğimiz yıl ABD, Avrupa ve Japonya’da toplam 16 ruhsat aldı.

 

Novartis’in küresel genel merkezi, İsviçre’nin Basel şehrinde çok güzel bir kampüs içerisinde yer alıyor. İçerisinde bulunduğumuz kampüsün konumu çok ilginç, üç kapısı bulunuyor; bir kapısına Basel’den girilirken, diğer kapıların biri Fransa, diğeri ise Almanya’ya açılıyor. Burası gerçekten çok özellikli bir şehir, tam üç ülkenin birbirine dokunduğu bir bölge. Üniversite hissiyatını tekrar yaşatan bir yer. İçerisinde bir orman var, pek çok aktivite yapılabiliyor. Çok konforlu ve güzel bir kampüs olmasının yanı sıra çok fazla sanat eseri de var. Novartis geçmişte ciddi manada sanata yatırım yapmış. Her bir binası dünya çapında ünlü, farklı farklı mimarlar tarafından inşa edilen kampüsün içine hafta sonları turlar düzenleniyor. İçerisindeki botanik ortam, mimari dokusu ve sanat eserlerinin çeşitliliğinin yanı sıra üniversite kampüsüymüş gibi enerjik bir ortamın bulunuyor olması, benim her gün işe gelirkenki motivasyonum üzerinde çok etkili ve elbette bu faktörler kendimi şanslı hissetmemi sağlıyor. Tabii ki İsviçre’de yaşamanın, kültürel farklılıkların birtakım zorlukları olsa da dip toplamda baktığımızda Novartis kampüs yaşantısının inkâr edemeyeceğim bir konfor sağladığını söylemek mümkün.

Öte yandan ofise geldiğimde çok yoğun bir ajanda beni bekliyor. Günde 8, 10 toplantıya girdiğim oluyor, seyahat programlarım ardı ardına olabiliyor. Bir yandan ikiz kızlarım ve annem ile yaşıyorum; bu kapsamda, zaman ve enerji yönetimi benim için burada gerçekten çok önemli. Novartis`te sorumlu olduğum iş kolları çok dinamik, çok farklı coğrafyalar, çok farklı kültürler söz konusu.

Genel merkezde global iş ortağı olmak, iş kollarının hedeflerini anlamak ve mümkün olduğu oranda çözümler, alternatifler üretmek için çalışıyoruz. Latincede Novartis’in kelime anlamı bilgiyi keşfetmek. Dünyadaki tek parça dinozor kalıntılarından biri de bizim kampüsün içinde. Tek parça, gerçek dinozor fosili. Bir neslin sona ermesi ve ardından “re-imagine medicine” mottosuyla insanlığı tedavi etmeyi kendine hedef seçmiş bir şirket. O yüzden kampüsün içerisinde yer alan bu dinozor fosili de bu hedefi çok iyi ifade ediyor.


Vergide Gündem: Mevzuatın sık sık değiştiği Türkiye gibi bir ülkede çalışmak finans profesyonellerinin işini biraz zorlaştırsa da deneyimlerine güç kattığını biliyoruz. Vergi konularında son yıllarda iyice artan küresel hareketliliği de dikkate alarak, aynı şirketin bünyesinde burada ve İsviçre’de görev yapmanın farklı taraflarından söz edebilir misiniz?

Nükhet Erkekel Irmak: Ülke, daha operasyonel, ancak işin mutfağı ve temel pek çok şeyin öğrenildiği yer. Global bir şirketin genel merkezi ise ölçek olarak çok farklı, çok stratejik ve çok net olarak önceliklendirme ve kesin kararlar gerektiren bir yer. Coğrafyaların da ötesinde global kurumsal kimliğin etik kuralları çerçevesinde gözetildiği ve önceliklendirildiği bir ortam.

Küresel anlamda aslında o hareketliliğin birkaç sebebi var. Dünyada OECD BEPS eylem planları olarak adlandırılan bir aksiyonlar serisi var. Toplam 15 aksiyon adımı var ve her bir eylem planı verginin ayrı bir konusuna temas ediyor.

Uluslararası vergi dünyasında gerçekten bir dönüm noktası. Geçmişte bizim için klasik hale gelmiş pek çok kavramın değiştiği bir dönem yaşıyoruz. Her bir uluslararası şirket de bu eylem planlarına göre kendi bünyelerini gözden geçirip yapılması gerekenler için harekete geçiyorlar. Belki benim buraya gelişimde de OECD BEPS eylem planlarının bir etkisi olabilir, çünkü ben Türkiye’deki görevime devam ederken Novartis aslında BEPS çerçevesinde bir analiz sürecine geçmişti. Her ne kadar ülkede çalışsam da ben o projelerde de yer almaya başlamıştım. Türkiye’deki kurumsal vergi bölümünü de 2010 yılında ben kurdum. Novartis’te bu kurumsal vergi departmanı dediğimiz oluşum esasında dünyada sadece 12 ülkede var ve Türkiye de bunlardan biri. Novartis’in Türkiye ile ilişkisi, taahhütleri çok yüksek ve kapsamlı. Türkiye Novartis için büyük yatırımlarının ve büyük taahhütlerinin olduğu bir ülke. Operasyon hacmi de arttığı için Türkiye bu 12 ülkeden biri haline gelmişti.

Vergide Gündem: Novartis 2016 yılında Türkiye’nin en iyi işverenlerinin sıralandığı bir listede Kadın İstihdamında Sürdürülebilirlik Özel Ödülü’nü almıştı. Yönetici pozisyonundaki kadın çalışanların oranı globalde yüzde 42 seviyesinde. Ancak küresel boyutta kadınların istihdama katılımı, ücret farklılıklarının giderilmesi gibi konularda gelişmiş ekonomilerde bile bugün hala istenilen seviyelerin çok uzağındayız. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Nükhet Erkekel Irmak: İsviçre’de 3 yıldır çalışan, yaşayan ve gözlemleyen bir kadın olarak şunu gururla söyleyebilirim ki Türkiye’de kurumsal hayatta kadın gerçekten önemli ve üst konumlarda. Son 3 yılda pek çok kadın iş arkadaşım da yurtdışında farklı pozisyonlar aldılar ve buna İstanbul’daki başarılı iş hayatları olanak sağladı. Türkiye’de sağlanan olanaklar sayesinde başarılı olmuş ve bu başarılarını Türkiye sınırları dışına taşımış pek çok kadın var. Türkiye ve biraz daha yukarıda Balkanlar ve daha kuzeye doğru da gittikçe o bölgede coğrafi bir kuşak var. Bu kuşak içerisinde kadın kurumsal hayat içerisinde oldukça önemli. Ben buraya geldiğimde bunu daha da yakından gördüm, Türkiye’nin de bu kuşağa ait olduğunu görmek beni çok mutlu etti.

Dünyadaki tek parça, gerçek dinozor fosillerinden biri de Novartis kampüsü içinde yer alıyor

Cenk Orhan ve Murat Bergi ile.

Vergide Gündem: Meslek seçimini yaparken dikkate aldığınız parametreler nelerdi? Seçiminizi bugünkü bilincinizle yapsaydınız yine aynı doğrultuda mı olurdu?

Nükhet Erkekel Irmak: ODTÜ’deki son yıllarımda ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezinde kariyer günlerinde yarı zamanlı çalışıyordum. Denetim firmaları da gelip tanıtımlar yapıyorlardı. Benden bir yıl önce denetim firmalarında işe başlayan arkadaşlarım da vardı. Oradaki arkadaşlarımdan hem şirket olanaklarını hem de denetim şirketlerindeki öğrenme fırsatlarını öğrendim. Mezun olduğunuzda hem hamsınız hem de güzel bir başlangıç yapmak istiyorsunuz. İlk başlangıç yaptığınız yerin daha sonraki adımlarınızda etkili olacağının farkındaysanız akıllıca bir tercih yapmanız gerekiyor. Gittiğiniz yerin size gerçekten fazlaca ve zengince öğrenme imkânı sunup sunmadığı çok önemli. Gerek Arthur Andersen gerekse EY’de çalışmanın en güzel kısmı “hala okulun devamıymış gibi” olmasıydı. Hem genç ortamı vardı hem de usta çırak ilişkisi. Bütün bunlar inanılmaz değerli. Bir yandan da çok çalıştığımızı, çok şikâyet ettiğimizi de hatırlıyorum, ancak yine de kısa zamanda edindiğiniz tecrübe ilerde hepimize inanılmaz bir rekabet avantajı sağladı. O rekabet avantajını kariyeriniz içinde kullanma isteğiniz varsa çok doğru bir tercih. Çokça kullandığım bir deyiş var; her tercih bir vazgeçiştir. Her tercihte bir şeyler kazanıyorsunuz ama siz sadece vazgeçtiklerinize odaklanırsanız her daim mutsuz olursunuz. Tercihlerinizin size kattıklarına odaklanırsanız da her zaman kazanan taraf olursunuz. Bu iki kurumda çok kısa sürede çok şey öğrendim, farklı insanlarla kısa süre içerisinde iletişim kurabilmeyi öğrendim. Ayni zamanda çok güzel, çok sağlam dostluklar edindim. “Dünyaya yeniden gelsem yine bu işi yapardım” çok uzun yıllardır kurduğum bir cümledir. Hayat ne getirir bilmek mümkün değil ancak hangi işi yaparsanız yapın, aslında onu nasıl bir çerçeveye oturtacağınız tamamen sizin elinizde. Kendi değer setiniz konusunda kendiniz ile samimi bir muhabbet içinde olma gayretiniz var ise yaptığınız işte de o değer seti ile örtüşen tüm kısımları keşfetmekte zorluk çekmeyeceğinizi düşünüyorum hep. Vergi konusunu gri bir çerçeveye de oturtabilirsiniz ya da istediğiniz renk ya da renkleri de katarak hayatınızın içinde konumlandırabilirsiniz.

Hepsi tercihlerden ibaret sanırım. Ben hep multi-disipliner bir alan olarak gördüm vergiyi. Hatta verdiğim eğitimlerde de hep vergi sadece kanun değil daha çok bir kamu maliyesi aracı olarak düşünün derim, bu nedenle de hep çok değişken olmaya mahkumdur doğası itibariyle diye düşünürüm. Çok farklı noktaları birleştirip, anlamlı bir resim çıkarmaya çalışıyoruz sürekli değişen bir ortamda, bu da aslında işin en keyifli kısmı bence, biz vergicilerin hayatı sürekli heyecanlı.

Vergide Gündem: Söyleşimizi okuyan genç arkadaşlarımıza neler tavsiye edersiniz. Kariyerinizin en başına dönseniz yapmalıydım/iyi ki yapmışım dedikleriniz neler? Nasıl bir lidersiniz, yönetim anlayışınızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Nükhet Erkekel Irmak: Çok yoğun çalışma temposu kariyerin ilk günlerinde oldukça zorlasa da kısa sürede çok fazla konuya eş zamanlı odaklanma ve buna rağmen kaliteli iş çıkarma arzusu çok şey öğretti. Çalışma hayatımın ilk yıllarını iyi ki Arthur Andersen ve EY’de geçirmişim. Çok kısa sürede çok şey öğrenme ve farklı insanlar ile iletişim kurabilmeyi bu iki kurumda öğrendim.

Novartis şu anda kültürel bir dönüşüm geçiriyor. Yeni ilkelerimiz olan unbossed, curious ve inspired esasen benim de yönetim anlayışım ile çok örtüşen temalar. Çocukluğumdan beri kendini nasıl tanımlarsın diye sorulduğunda “meraklı” diyen ve akabinde bulunduğu ortamda kahkahaların yükselmesine neden olan bir kişi olarak 20 yıllık meslek hayatımda şimdi memnuniyetle meraklı olduğumu söyleyebilmek bana çok keyif veriyor. Meraklı olmanın yanı sıra değişime açık olmak, öğrenme heveslisi olmak, pes etmemek, alternatifler aramak ve değer katmak önemli. İş kollarına yakın olmak, onların dilini konuşabiliyor olmak da oldukça değerli meziyetler. Vergicilerin karşılaştıkları zorluklardan biri iş kolları ile aynı lisanı konuşamıyor olmak. Her iş kolunun farklı hedefleri, kendilerine ait terminolojileri var. Biz vergicilerin de bir terminolojisi var.


Ama iş ortağı olduğunuz zaman vergi terminolojisiyle konuşmanızın bir anlamı olmuyor. Onların dilini konuşmanız, onların şifrelerini çözmeniz, ancak ondan sonra kendi dünyanızdaki fikirlerinizi, önerilerinizi karşı tarafın dilinde onlara aktarmanız gerekiyor. Aslında fark yaratan şey de bu oluyor, aynı dili konuşabilmek. Bir de Türklerin kasları çok esnek ve esneyebilmek uluslararası iş ortamında çok önemli bir maharet. Kültürel olarak zaten adaptasyon özelliği kanımızda var ve bunu gerçekten çok güzel kullanabiliyoruz.

Bir de gerçekten çalışkanız. Kurumsal hayatta belli bir yere gelmiş ve uluslararası arenada çalışmayı arzulayan insanlar zaten çok çalışkan insanlar ve bu çalışkanlık da yurtdışında çok net olarak görülebiliyor. Temel teknik ve yönetsel veri setinizin üzerine bir de adaptasyon kabiliyeti eklenince dikkat çekiyorsunuz. Benim son yıllarda o kadar çok Türkiye’den gelen arkadaşım var ki.

Vergide Gündem: EY’de çalıştığınız dönemde kariyerinizin gelişiminde önemli bir payı bulunduğunu düşündüğünüz durumlar olmuştur mutlaka, bunlardan söz etmek ister misiniz? Hiç unutamadığınız bir anınız var mı?

Nükhet Erkekel Irmak: Vergi uzmanı olarak farklı bir dil kullanıyor olsanız dahi, iş kolları ile anlaşabilmenin önemine değindim. Gülümseyerek anımsadığım bir telefon görüşmem olmuştu çalışmaya ilk başladığım ilk yıl. Malum vergi dünyasının kendine has, yer yer ağır ve ağdalı bir dili var. Ben de ODTÜ`den mezun olmuş yarı Türkçe, okuldan dolayı yarı İngilizce kafası karışık bir genç olarak; vergi diline uyum sağlamaya çalışıyordum o dönemde. ODTÜ`lü ve çokça havalı danışmanlık şirketlerinden birinde çalışan arkadaşım beni arayıp bir partiye davet etmişti hafta sonu için; ben de telefonda “parti neye istinaden?” diye sormuştum; o da ‘ tamam tamam kapat Nükhet, bu kafa ile partiye davetli değilsin’ demişti, ben de nerede yanlış yaptım diye düşünmüştüm :) Bir de Beytem Plaza’nın dehlizlerine inip, kırtasiyeleri tam tekmil hale getirip, denetim için bavullarımızı hazırlamamızı; denetim için sarı kâğıtların kulaklarına küpeleri takmamızı her daim hatırlarım; bir nevi yemek yapmadan evvel soğan doğramayı öğrenmek olarak düşündüm sonrasındaki profesyonel hayatımda.

Vergide Gündem: İsviçre’de, iş dışında sosyal hayat nasıl? Nelere zaman ayırdığınızı, ekibiniz ya da ailenizle birlikte hangi aktivitelerde bulunduğunuzu paylaşabilir misiniz? Etkilendiğiniz ve paylaşmak isteyeceğiniz bir kitap ya da izlediğiniz bir film var mı?


Nükhet Erkekel Irmak: Görece olarak aile, ev, her şey ile kendinizin ilgilenmesi gerektiği bir sistem kurgulanmış İsviçre’de; İstanbul kurumsal hayatının sunduğu konforların pek çoğundan uzak temelde. Bu sebeple iş dışındaki zaman hassas bir planlama ve oldukça da yüksek bir efor gerektiriyor. Genel kabul görmüş önyargının tersine aile ve ev hayatı burada çok önemli. Eş zamanlı olarak doğa ile insan çok iç içe yaşıyor, kültür olarak da şehirli kültürü çok hakim değil. Buna paralel olarak da Basel çok büyük bir şehir değil. Öte yandan festivallerle çok sık çehresi değişen, renklenen bir şehir. ArtBasel, Faschnact ve Herbstmesse buraya yolunuz düşerse kesinlikle görmenizi tavsiye edeceğim dönemler; hatta yolunuzun kesişmesi için gayret gösterin bile diyebilirim. Almanya ve Fransa`ya Basel’in içinden tramvay ile geçebiliyorsunuz, o kadar yakın. Harika gölleri ve dağları olan, kartpostal tadında manzaralara sahip bir ülke. Kısacası hafta içi yoğun iş ve ev gündemi, hafta sonu ailem ve dostlarım ile keyifli kısa geziler şeklinde geçiyor zaman.

Burada genel olarak hayat, ebeveynin evin ve çocukların bütün sorumluğunu aldığı bir sistem üzerine kurulu. Çocuğunuzu sizin okula bırakıp almanız, beslenmesini evden koymanız gerekiyor. Benim burada çocuklarımla ilgili en çok hoşuma giden de bütün bunların ilişkiyi çok sıcak ve yakın tutması. Servisle okula gidiyor olmaları yerine “beni okula annem bırakır, annem alırdı” hatırasını bile bırakabilmekten çok memnunum ben. Burada hizmet satın alabilmeniz çok zahmetli ve çok maliyetli, örneğin bir yardımcının maliyeti çok yüksek ve bu nedenle de dışardan alabileceğiniz destek çok çok kısıtlı. Öte yandan bu durumun beni çok mutlu eden tarafı ise, çocuklar da erken yaşta hayatın sorumluluklarıyla yüzleşmiş oluyorlar; yeri geliyor tüm ev işlerinde ellerinden geldiğince yardımcı oluyorlar ya da kendi gündelik hayat akışlarına dair plan, programlar için kafa yoruyorlar.


Çok etkilendiğim film olarak çok severek takip ettiğim yönetmen Darren Aronofsky`nin 3 katmandan oluşan; hayat ve varoluşa dair her izleyicinin kendine has anlamlar çıkarmasına olanak sağlayan ve eşzamanlı olarak da kafanızı karmakarışık edebilen ‘The Fountain’i önerebilirim. Kitap olarak da hem İngilizce hem farklı Türkçe çevirilerini okusam da her daim Can Yücel versiyonuna hayran olduğum; metafor ve simgelerle bezenmiş Francis Scott Fitzgerald `in The Great Gatsby kitabini önerebilirim.

Vergide Gündem: Profesyonel kariyerinizin bundan sonraki kısmı için yapmak istedikleriniz, geleceğe dair hedefleriniz neler?

Nükhet Erkekel Irmak: 2020 itibarıyla 20 yıllık vergi hayatımı geride bırakmış olacağım. Benimle aynı işi yapan genç arkadaşlar ile birlikte olmak bana çok keyif veriyor. İlerleyen dönemlerde buna yönelik bir alanda yer almak beni çok mutlu eder.

Vergi Maratonu yarışması jüri üyeliği benim çok keyif aldığım, her yerde de gururla anlattığım bir organizasyondu. Yanlış hatırlamıyorsam üç yıl kadar yaptım ve yeniden katılmayı çok isterim; çünkü gerçekten çok seviyorum gençlerle beraber olmayı ve bu başarılı, alanında öncü organizasyonda yer almayı. Şu an itibarıyla İsviçre’deki yaşantımıza devam etmeyi tercih ediyorum, ancak hayatın ne getireceğini kim bilebilir ki?

Cenk Orhan ve Ahu Kani ile.

IFA 2019 Londra Konferansı’nda Türkiye ülke raportörü olarak görev alan Nükhet, ‘Uluslararası Vergi Hukuku Konularına Türkiye Yaklaşımı’ isimli kitabın yayına hazırlanmasında okuma kurulu üyesi olarak katkıda bulundu.