Skip to Content

Petrol arama ve üretim sektöründe faaliyet gösteren firmalara yönelik vergisel düzenlemeler

Gazihan Karabıyık

I. Giriş

Ekonomik kalkınmanın ve gelişmenin en temel enerji girdilerinden birisi petrol olup bu kaynağa hem dünyada, hem de Türkiye'de her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Günümüz dünyasında ekonomi ve siyasette tartışılmaz bir öneme sahip olan petrolün kullanım alanının yaygınlığı bu ürüne bağımlılığı artırmış ve sonuçta petrol stratejik bir konuma ulaşmıştır.

Öte yandan, petrol sektörü çok geniş bir kitleye hitap eden bir sektör olup, birçok mali sorunu da bünyesinde barındırmaktadır.

Bu sebeple, bu yazımızın içeriğini, vergi kanunları ile petrol mevzuatı kapsamında  "petrol arama ve üretim sektöründe faaliyet gösteren firmalara yönelik vergisel düzenlemeler"in incelenmesi ve konuya ilişkin değerlendirmeler oluşturmaktadır.

II. Petrol arama ve üretim sektörü ile ilgili yasal mevzuat

Sektörle ilgili ana mevzuat kaynağı olan 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu 30.05.2013 tarihinde kabul edilmiş ve daha sonra Resmi Gazete'de[1]yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Kanun'da amaç, kapsam, tanımlar, arama, üretim, izinler, ruhsatlar, vergilendirme, devlet hissesi, haklar, transferler, tedbirler ve cezalar gibi birçok konuda hükümlere yer verilmiş ayrıca Kanun'un uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.

Bununla birlikte, Türk Petrol Kanunu'nun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleyen Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliği de 22.01.2014 tarihinde Resmi Gazete'de[2]yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu kapsamda, sektörle ilgili işlem tesis edilirken petrol arama ve üretim sektörüne ilişkin yasal mevzuatın dikkate alınması gerekmektedir. Zira petrol arama ve üretim sektörüne ilişkin yasal mevzuat, vergi kanunlarına atıfta bulunmak suretiyle vergi kanunlarındaki birçok farklı düzenlemenin dikkate alınmasını gerektirmektedir.

Bu minvalde, yazımızın bundan sonraki bölümünde sektörün değerlendirilmesi; Türk Petrol Kanunu ve ikincil mevzuat ile vergi kanunları açısından olmak üzere iki bölümde yapılacaktır.

III. 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu ile mülga 6326 sayılı Petrol Kanunu'nun mukayesesi ve Türk Petrol Kanunu ile ikincil mevzuat açısından petrol arama ve üretim sektörünün değerlendirilmesi

Öncelikle yukarıda da belirttiğimiz üzere, 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu 11.06.2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Türk Petrol Kanunu'nun 27'inci maddesi, 07.03.1954 tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanununu yürürlükten kaldırmıştır.

Türk Petrol Kanunu'nun amacı ve kapsamı, söz konusu Kanun'un 1'inci maddesinde düzenlenmektedir. İlgili madde uyarınca Kanun'un amacı, Türkiye Cumhuriyeti petrol kaynaklarının millî menfaatlere uygun olarak hızlı, sürekli ve etkili bir şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve üretilmesini sağlamaktır.

Kanun'un 2'nci maddesinde ise; arama, arama giderleri, arama ruhsatı, araştırma, devlet hissesi, kullanma hakkı, üretim gibi birçok tanıma yer verilmiş ve Kanun uygulamasında ilgili tanımların neyi ifade ettiği belirtilmiştir.

Kanunun 6 ilâ 8'inci maddeleri, arama ruhsatı, başvuru ve ruhsatlandırma usulü ve işletme ruhsatına ilişkin hükümleri düzenlemektedir. Mülga 6326 sayılı Petrol Kanunu'nun 6'ncı maddesinde, petrol ile ilgili izin, arama ve işletme ruhsatnamesi alma hakkının devlet adına Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) ait olacağı düzenlenmekteyken; Türk Petrol Kanunu'nda, bu düzenlemeye yer verilmemesi sebebiyle TPAO'nun Kanun'dan doğan hakkı ortadan kalkmıştır. Böylece, herhangi bir saha için özel sektör şirketleri de TPAO ile eşit şartlar altında ruhsat başvurusunda bulunabilecektir.

Mülga 6326 sayılı Petrol Kanunu'nun 6'ncı maddesinde ise ilgili Kanun'daki esaslara uygun olmak şartıyla, sermayelerinde kamu payı bulunanlar da dâhil, sermaye şirketlerine ve yabancı devlet kanunlarına göre sermaye şirketi niteliğinde bulunan özel hukuk tüzel kişilerine izin, arama ruhsatnamesi ve işletme ruhsatnamesi verilebileceği şeklinde hükme yer verilmiş olup söz konusu tüzel kişilere, ülke ekonomisine yararlı olması halinde, Bakanlar Kurulu tarafından belge verileceği ifade edilmiştir.

Diğer bir deyişle, mülga 6326 sayılı Petrol Kanunu kapsamında özel sektör şirketleri TPAO'dan farklı olarak ancak Bakanlar Kurulu kararıyla ruhsat alabilmekteyken Türk Petrol Kanunu ile birlikte, özel sektör şirketlerinin ruhsat alabilmeleri için gerekli olan Bakanlar Kurulu onayı koşulu kaldırılmıştır.

Türk Petrol Kanunu'nun 19'uncu maddesinde ise, petrol hakkı sahibinin, petrol işlemi ile ilgili her türlü kayıt, hesap, bilgi, belge ve numuneleri yönetmelikle belirlenen süre, şekil ve nitelikte Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne vermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.

Bununla birlikte, Türk Petrol Kanunu'nda arama ruhsatı süresi karalarda beş[3], denizlerde ise sekiz yıl olarak sınırlandırılmıştır[4].

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da işletme hakkı süresi sona eren sahaların, işletme ruhsatı verilmek üzere, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı onayıyla müzayedeye çıkarabileceğidir. Ancak müzayedeye çıkılmadan önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu sahayı işletme ruhsatı konusu olarak isteyip istemediğini TPAO'ya bildirecektir. TPAO'nun talebi hâlinde saha müzayedeye çıkarılamayacaktır[5].

Diğer taraftan, petrol arama ve üretim sektöründe faaliyet gösteren şirketler ürettiği petrolün sekizde birini Devlet hissesi olarak ödemekle yükümlüdür. Bu kapsamda devlet hissesi ile ilgili olarak, mülga Petrol Kanunu'nda üretilen ham petrolde varilinden sekizde bir oranında alınan devlet hissesi, kuyu başı fiyatı esas alınarak hesaplanmaktayken[6]Türk Petrol Kanunu ile birlikte devlet hissesinin piyasa fiyatı ile hesaplanması düzenlemesi getirilmiştir[7].

Ayrıca, petrol arama ve üretim sektöründe faaliyet gösteren şirketler için bir diğer önemli husus da "Transferler" mevzuudur. Türk Petrol Kanunu'nun 14'üncü maddesinde,

  • Petrol işlemlerinde kullanılmak üzere ithal edilmiş malzeme, nakdî fonlar ve diğer ekonomik kıymetlerin tescil işlemlerinin Genel Müdürlükçe yapılacağı, petrol hakkı sahibinin, Genel Müdürlüğe başvurarak, ödenmesi gereken fakat henüz ödenmemiş bulunan her türlü vergi, resim, harç ve Devlet hissesinin ödenmesi için gereken tutarı hariç, nakdî fonlarla buna ilişkin haklarını ve sermaye mevcutları esasına dâhil diğer iktisadi kıymetlerini nakden veya aynen, vergiden muaf olarak harice transfer edebileceği,
     
  • Petrol hakkı sahibinin; sermayesine mahsuben her zaman transfer talebinde bulunabileceği; sermayesinin transferi tamamlandıktan sonra, transfer edilebilecek net kıymetlerini ise cari yıl içinde üçer aylık dönemler sonunda transfer edebileceği; mahsup işlemleri için kurumlar vergisi beyannamesinin verilişini takiben transfer beyannamesini vereceği,
     
  • Petrol hakkı sahibinin, ihraç ettiği petrolden sağladığı dövizi yurt dışında muhafaza edebileceği; bu döviz tutarının, Türkiye'ye ithal edilmiş sermaye ile bunu aşan net kıymetlerin transferinden mahsup edileceği,
     
  • Petrol hakkı sahibinin petrol işlemi haricinde elde ettiği gelirlerin sermayesine dâhil edileceği, petrol hakkı sahibinin transfer talebi ve bu kapsamda yurt dışına çıkaracağı dövizin tahsisine ilişkin usul ve esasların ise yönetmelikle düzenleneceği,


hükümleri yer almaktadır.

Bu kapsamda, transferler mevzuunda Türk Petrol Kanunu ile mülga Petrol Kanunu arasında önemli farklar dikkat çekmektedir. Zira söz konusu mülga Kanun'un transferlere ilişkin hükümlerinin yer aldığı maddeye[8]göre petrol hakkı sahibi sermayesine mahsuben her zaman transfer talebinde bulunamazken; Türk Petrol Kanunu ile birlikte petrol hakkı sahibinin sermayesine mahsuben her zaman transfer talebinde bulunabileceği, sermayesinin transferi tamamlandıktan sonra, transfer edilebilecek net kıymetlerini ise cari yıl içinde üçer aylık dönemler sonunda transfer edebileceği hüküm altına alınmıştır[9].

Bununla birlikte, Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde de, transferler konusu ile ilgili olarak izlenilmesi gereken yollar ile hangi şartlarda transferlerin gerçekleştirilebileceği konusunda detaylı açıklamalar yapılmıştır.

Yukarıda da yer vermiş olduğumuz üzere, petrol arama ve üretim sektöründe faaliyet göstermekte bulunan tam ve dar mükellef şirketlerin uygulamalarına yön verirken Türk Petrol Kanunu ve Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliği hükümlerini çok iyi bir şekilde analiz etmeleri gerekmektedir.

IV. Vergilendirme açısından petrol arama ve üretim sektörünün değerlendirilmesi

Türk Petrol Kanunu'nun 12'nci maddesinde "Vergilendirme" ile ilgili hususlarda belirlemelerde bulunulmuştur. Bu çerçevede, yazımızın bu bölümünde petrol arama ve üretim sektörünün vergi kanunları kapsamında değerlendirilmesineyönelik açıklamalara yer verilecektir.

a. Vergi Usul Kanunu açısından değerlendirmeler

213 sayılı Vergi Usul Kanunu vergilendirme, mükellefin ödevleri, değerleme ve ceza hükümlerine ilişkin genel belirlemeler içermektedir. Söz konusu Kanun'un 3'üncü kitabında ise amortisman mevzuuna değinilmiştir.

Bununla birlikte, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 6'ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu'nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 38'inci maddesinde ise bilanço esasına göre ticari kazancın teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmüne yer verilmiştir.

Bu kapsamda, bütün kurumlar vergisi mükelleflerinin de ilgili dönem kurum kazançlarını mezkur düzenlemeleri dikkate alarak tespit etmeleri zaruridir.

Öte yandan, petrol arama ve üretim sektörünü Vergi Usul Kanunu kapsamında incelediğimizde ise tartışmaya en açık konunun amortisman hususu olduğu ve bu konuda birçok farklı görüşün bulunduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde, amortisman hususu 6326 sayılı mülga Petrol Kanunu, 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu ve bu iki Kanun'un kıyaslanması şeklinde üç alt başlık halinde incelenecektir.

i. Amortisman mevzuunun 6326 sayılı mülga Petrol Kanunu kapsamında değerlendirilmesi

6491 sayılı Türk Petrol Kanunu öncesinde yürürlükte bulunan 6326 sayılı Petrol Kanunu'nun 95'inci maddesinde; petrol hakkı sahibinin yürürlükte bulunan bütün vergi, resim ve harç kanunları ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine, bunların ek ve tadillerine ve bunların yerine kaim olacak kanunlara tabi olduğu ifade edilmiştir.

Öte yandan, 6326 sayılı mülga Petrol Kanunu'nun 97'nci maddesi ile petrol hakkı sahiplerinin aşağıda sayılı giderleri kurum kazancından indirebilecekleri hüküm altına alınmıştı. Bunlar;

a)     Petrol hakkı sahibi kurumların, Petrol Kanunu'nun 56'ncı maddesinde[10]değişiklik yapan bu Kanun'un 25'inci maddesinde[11]belirtilen, mahsup işleminden sonra varsa, ödedikleri devlet hakkı ve hisseleri,

b)     Petrol hakkı sahibi kurumların ellerindeki sahanın terk edilmesi gereği olarak terk ettikleri ekonomik değerlerin henüz itfa edilmemiş bakiye değerleri,

c)     Petrol hakkı sahibi kurumların aktifleştirmedikleri arama giderleri, sondaj fer'i giderleri ve ekonomik miktarda verimi olmayan kuyuların açılma giderleri,

d)     Tükenme payları,

şeklindedir.

Mezkur Kanun'un 98'inci maddesinde ise petrol hakkı sahiplerine arama giderleri, sondaj fer'i giderleri ve iktisadi verimi olmayan kuyuların açılma giderlerinin aktifleştirilmesi veya gider kaydedilerek doğrudan dönem kazancının hesaplanması sırasında dikkate alma konusunda seçimlik hak tanınmıştır. Mülga Petrol Kanunu kapsamında yayımlanan Petrol Tüzüğü'nün 108'inci maddesinde de aktifleştirilmesi seçimlik giderler arama giderleri, sondaj fer'i giderleri ve iktisadi miktarda petrol verimi olmayan kuyuların açılma giderleri şeklinde tanımlanmıştır.

Ek olarak, aynı Kanun'un 99'uncu maddesinde ise petrol hakkı sahibi tarafından aktifleştirilen arama giderleri sondaj fer'i giderleri ve ekonomik miktarda verimi olmayan kuyuların açılma giderleri dışındaki ekonomik değerin maliyeti ile bu ekonomik değerin elde edilmesi ve üzerindeki tesisatın kurulması ile ilgili masrafların amortisman yolu ile itfa olunması gerektiği hükmü yer almıştır. Uygulanacak amortisman nispetlerinin ise rezerv durumu dikkate alınarak Maliye Bakanlığınca ayrıca tespit edileceği belirtilmiştir.

Petrol Tüzüğü'nün 111'inci maddesinde ise kullanma süresi bir yıldan çok olup tesis edilmemiş veya kullanılmamış olan veya tesisinden veya kullanılmasına başlanmasından itibaren bir yıl sonunda kullanılabilecek durumda olan veya hurda kıymeti bulunan tesisat veya malzeme giderleri dışında kalan kuyu açma, temizleme, derinleştirme, bitirme veya ameliyelere hazırlık amacıyla ya da bunlarla ilgili olarak yapılan bütün işçilik, yakıt, onarım, bakım, nakliye, ikmal ve malzeme giderlerinin sondaj fer'i giderleri olduğu belirtilmiştir.

Bunlara ek olarak, kuyuların açılmasına hazırlık niteliğinde olmak üzere arazinin açılıp düzeltilmesi, suların akıtılması, yol yapımı, arazinin ölçülmesi, jeolojik etüdler, topografik ve jeolojik ölçümlerle petrol veya gaz üretecek kuyuların açılması, hazırlanması için gerekli sondaj kuleleri, tanklar, boru hatları ve diğer tesislerin yapımı amacıyla yapılan bütün işçilik, yakıt, tamir, nakliye ve ikmal giderleriyle benzeri giderlerin de sondaj fer'i gideri sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

Böylece, petrol hakkı sahipleri tarafından aktifleştirilmesi ihtiyari olan giderlere ilişkin mülga Petrol Kanunu ve Petrol Tüzüğü'nde net olmamakla birlikte birçok açıklamaya yer verilmiştir. Söz konusu hüküm ve açıklamaların net olmaması sebebiyle birçok mükellefin konu ile ilgili olarak inceleme elemanlarınca eleştirildiğini ve cezalı tarhiyatlara maruz kaldığı tespit edilmiştir.

Zira yukarıda da değinmeye çalıştığımız üzere, mülga Petrol Kanunu ve Petrol Tüzüğü kapsamında hangi giderlerin aktifleştirilmesinin ihtiyari olup olmadığı konusunda net olarak bir belirleme yapılmaması, mükelleflerin uygulamada değişik hatalar yapmasına sebebiyet vermiştir.

ii. Amortisman mevzuunun 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu kapsamında değerlendirilmesi

6491 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun 12'nci maddesinde amortisman mevzuu ile ilgili olarak, onaylanan arama giderleri, sondaj ferî giderleri ve ülke ekonomisi yönünden verimli olmayan kuyuların açılma ve terk giderlerinin aktifleştirilmesinin ihtiyari olduğu, bu kapsamda petrol hakkı sahibi tarafından yapılan arama giderleri, sondaj ferî giderleri ve üretim bakımından ekonomik olmayan kuyuların açılma ve terk giderleri dışındaki ekonomik değerin maliyeti ile bu ekonomik değerin elde edilmesi ve üzerindeki tesisatın kurulmasına ait masrafların petrol hakkı sahibinin tercihi doğrultusunda gider yazılarak veya aktifleştirilerek amortisman yoluyla itfa edilmesi gerektiği hükmü yer almıştır.

Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin vergilendirmeye ilişkin usul ve esasları açıklayan 30'uncu maddesinde ise Kanun'un vergilendirmeyle ilgili hükümleri saklı kalmak koşuluyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, vergi, resim ve harçlara ilişkin diğer mevzuat ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin, bunların ek ve değişikliklerinin, petrol hakkı sahipleri hakkında da uygulanacağı ifade edilmiştir.

Bu kapsamda, petrol hakkı sahibinin Türk Petrol Kanunu'nda yer alan vergilendirmeye ilişkin hükümleri saklı kalmak koşuluyla, vergi kanunlarına da tabi olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, Türk Petrol Kanunu ve Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nde amortisman mevzuu ile ilgili olarak yukarıda belirtilenler haricinde başkaca bir düzenleme bulunmamaktadır.

Bu durum, konunun mükelleflerce yorumlanmasını ve uygulamalara yön verilmesini bir hayli zorlaştırmakta olup,Türk Petrol Kanunu ve Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliği ile birlikte, kanaatimizce söz konusu husus yine netlik kazanamamıştır.

iii. Amortisman mevzuu kapsamında 6326 sayılı mülga Petrol Kanunu ile 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun kıyaslanması

Mülga 6326 sayılı Petrol Kanunu ve 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu kapsamında aktifleştirilmesi ihtiyari veya zorunlu olan giderler aşağıda yer alan tablo ile birlikteözetlenmeye çalışılmıştır.

Aktifleştirilmesi İhtiyari / Zorunlu

6326 sayılı mülga Petrol Kanunu

6491 sayılı Türk Petrol Kanunu

Sondaj fer'i giderleri

İhtiyari

İhtiyari

Ekonomik olmayan kuyuların açılma giderleri

İhtiyari

İhtiyari

Arama giderleri

İhtiyari

İhtiyari

Diğer ekonomik değerler

Zorunlu

İhtiyari


Yukarıda yer vermiş olduğumuz açıklamalar ve hazırlamış olduğumuz tablodan da görülebileceği üzere, mülga 6326 sayılı Petrol Kanunu ve ilgili mülga Tüzük'te arama giderleri, sondaj ferî giderleri ve ülke ekonomisi yönünden verimli olmayan kuyuların açılma ve terk giderlerinin aktifleştirilmesinin ihtiyari olduğu bunların dışında kalan ekonomik değerin ise amortisman yolu ile itfa edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, Türk Petrol Kanunu'nda ise arama giderleri, sondaj ferî giderleri ve üretim bakımından ekonomik olmayan kuyuların açılma ve terk giderleri dışındaki ekonomik değerin gider yazılması veya amortismana tabi tutulması petrol hakkı sahibinin tercihine bırakılmıştır.

Öte yandan, mülga Petrol Tüzüğü'nün 114'üncü maddesinde, petrol hakkı sahibi tarafından aktifleştirilen arama giderleri, sondaj fer'i giderleri ve iktisadi miktarda verimi olmayan kuyuların açılma giderleri dışındaki iktisadi değerlerin maliyetiyle bu değerlerin elde edilmesi ve üzerindeki tesisatın kurulmasıyla ilgili giderlerin amortisman yoluyla itfa edilmesi gerektiği ve bu giderler için amortisman ayrılmasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tespit ve ilan edilen amortisman cetvellerinde yer alan oranların uygulanması gerektiği belirtilmiştir.

Konu ile ilgili olarak, ne Türk Petrol Kanunu ne de Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nde hiçbir açıklamaya yer verilmemiştir. Buradan hareketle, 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu lafzen yorumlandığında petrol arama ve üretim sektöründe faaliyet gösteren bir mükellefin petrol arama ve üretimi ile ilgili olmayan ve genel idare merkezinde kullanmak üzere aldığı kıymetlerin de doğrudan gider olarak dikkate alınabileceği anlamı çıkabilmektedir.

İşte yukarıda saydığımız bu sebeplerle konunun Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığı tarafından detaylı bir şekilde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde, petrol arama ve üretim sektöründe faaliyet gösteren mükellefler daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere cezalı tarhiyatlarla karşı karşıya kalabilecektir.

Yapılacak bir genel düzenleme öncesi bu konuda hareket edecek mükelleflerin de olay bazında özelge talep etmesinin anılan mükelleflerin menfaatine olacağı düşünülmektedir.

b. Kurumlar Vergisi Kanunu açısından değerlendirmeler

Bilindiği üzere, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1'inci maddesi uyarınca; sermaye şirketlerinin, kooperatiflerin, iktisadi kamu kuruluşlarının, dernek veya vakıflara ait iktisadi işlemlerin, iş ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisine tabidir.

Diğer taraftan, bahsi geçen Kanun'un dar ve tam mükellefiyete ilişkin açıklamaların yer aldığı 3'üncü maddesinde aşağıdaki hükümlere yer verilmiştir:

  • Tam mükellefiyet: Kanun'un 1'inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî veya iş merkezi Türkiye'de bulunanlar, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilirler.
  • Dar mükellefiyet: Kanun'un 1'inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye'de bulunmayanlar, sadece Türkiye'de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilirler.

Bununla birlikte, aynı Kanun'un 30'uncu maddesinde; dar mükellefiyete tabi kurumlara maddede yer verilen kazanç ve iratlar üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından kurumlar vergisi kesintisi yapılacağına hükmolunmuştur.

Bu kapsamda, petrol arama ve üretim sektörünün Kurumlar Vergisi Kanunu açısından değerlendirilmesinde üzerinde duracağımız hususlar Türk Petrol Kanunu ve ikincil mevzuatla ilintili olarak petrol gelirlerinin beyanı, vergi oranı ve mükellefiyet hususları olacaktır.

Daha önce de değindiğimiz üzere, Türk Petrol Kanunu'nun 12'nci maddesinde "Vergilendirme" hususu ele alınmıştır. Söz konusu madde kapsamında,

  • Petrol hakkı sahiplerinin, safi kazançları üzerinden ödemekle yükümlü bulundukları vergiler ve hissedarları adına yapmaları gereken gelir vergileri kesintisi toplamının yüzde 55[12]  oranını geçemeyeceği,
  • Dar mükellefiyet esasında vergilendirilen kurumlara, bu Kanun hükümleri uyarınca petrol arama faaliyetleri için yapılan serbest meslek kazancı ödemelerinden Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 30'uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca yüzde 5 oranında tevkifat yapılacağı,
     
  • Bu Kanun'da yazılı petrol işlemleri ile birlikte genel hükümlere bağlı diğer faaliyetlerde bulunan petrol hakkı sahiplerinin petrol işlemlerine ait faaliyetlerin, diğer faaliyetlerden ayrı olarak muhasebe kayıtlarında izlenmesi ve vergilendirilmesi gerektiği,
     
  • 5520 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan parantez içi hükmün, petrol işleminden elde edilen gelir ve kazançlara uygulanmayacağı,

hükümleri yer almıştır.

Anılan hükümler doğrultusunda, kurumlar vergisi kesintisi petrol hakkı sahipleri için yüzde 55 oranı ile sınırlandırılmış olup petrol arama faaliyetleri dolayısıyla dar mükellef kurumlara ödenecek serbest meslek kazançlarından ise yüzde 5 oranında stopaj yapılması gerektiği belirtilmiştir.

Öte yandan, petrol hakkı sahibinin petrol faaliyetleri yanında başka faaliyetlerle de iştigal etmesi halinde petrol faaliyetlerini muhasebe kayıtlarında ayrıca takip etmesi gerektiği ve söz konusu faaliyetlerin ayrıca vergilendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Konu ile ilgili olarak Gelir İdaresi tarafından verilen muktezada da aynı yönde değerlendirme yapıldığı müşahede edilmiştir[13].

Ayrıca, bir önemli düzenleme de Türk Petrol Kanunu'nun 12'nci maddesinin 4'üncü bendinde adı geçen ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 3'üncü[14]maddesini ilgilendiren husustur. Söz konusu madde hükmünde, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 3'üncü maddesi (a) bendinde yer alan parantez içi hükmün petrol faaliyetinden elde edilen gelir ve kazançlara uygulanmayacağı belirtilmiştir.

Madde hükmünü incelediğimizde, petrol faaliyetleri kapsamında elde edilen gelirlerin, ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın alınıp, Türkiye'de satılmaksızın yabancı ülkelere gönderilmelerinden doğan kazançların da Türkiye'de elde edilmiş ticari kazançlar arasında olduğu anlaşılmaktadır.

Öte yandan, mevzuatı genel olarak değerlendirdiğimizde, dar mükellef kurumların vergilendirilmesi ya kendilerinin mükellefiyet tesis ettirerek beyanname vermeleri suretiyle ya da anılan kurumların gelirleri üzerinden kesinti yapılması suretiyle gerçekleşmektedir.

Dolayısıyla kanun hükümlerine bu pencereden bakıldığında, Türkiye'de dar mükellef kurumların vergilendirme açısından iki şekilde fiili olarak vergilendirilebilecekleri düşünülmektedir. Bunlar, dar mükellef kurumlar tarafından Türkiye'de şube kurularak yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi ya da anılan kurumların sadece Türkiye'den kazandığı gelirleri üzerinden yüzde 5 oranında kurumlar vergisi kesintisinin yapılmasıdır.

i. Kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi

Bu seçenekte, dar mükellef kurum mükellefiyet tesis ettirerek, petrol arama ve üretim faaliyetlerinden elde ettiği gelirleri kurmuş olduğu şube vasıtasıyla ticari kurum kazancı olarak beyan edecek ve bu kazancından arama faaliyetleri, personel giderleri, yakıt harcamaları vb. gibi tüm giderleri indirebilecek ve mali kara ulaşacaktır. Bu mali kar üzerinden de dar mükellef kurum tarafından yüzde 20 oranında kurumlar vergisi ödenecektir.

Bu kapsamda, dar mükellef kurum tarafından verilecek olan kurumlar vergisi beyannamesine istinaden söz konusu kurum tarafından elde edilen kazançlar tevkifata tabi tutulmayacak ve bu kazançtan indirimi kabul edilen giderler de düşülebilecektir.

ii. Kesinti yoluyla vergileme seçeneğinin kullanılması

Bu seçenekte ise yüzde 5 oranındaki kesinti petrol arama faaliyetleri ile uğraşan dar mükellef kurumlar açısından nihai vergi olacaktır. Fakat dar mükellef kurum, bu tercihte gelirlerinden herhangi bir giderini indirme şansına sahip olamayacaktır.

Bu kapsamda konunun dar mükellef kurumlar açısından incelenmesinde, dar mükellef kurumların Türkiye'de gerçekleştireceği faaliyetlerin süre ve boyutlarını dikkate alarak vergilendirme açısından en uygun tercihte bulunması kendilerinin lehine olacaktır.

c. Katma Değer Vergisi Kanunu açısından değerlendirmeler

Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1'inci maddesinde; Türkiye'de ve ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 13'üncü maddesinde; altın, gümüş, platin arama, işletme, zenginleştirme, rafinaj ve Türk Petrol Kanunu hükümlerine göre petrol arama faaliyetlerine ilişkin olmak üzere, bu faaliyetleri yürütenlere yapılan teslim ve hizmetler ile aynı Kanun hükümlerine göre boru hattıyla taşımacılık yapanlara bu hatların inşa ve modernizasyonuna ilişkin yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'den müstesna olduğu hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, konu ile ilgili olarak istisnanın kapsamı ve ne şekilde uygulanacağı hakkında KDV Genel Uygulama Tebliği'nde[15]geniş açıklamalara yer verilmektedir.

Söz konusu Tebliğde, istisnanın, Türk Petrol Kanunu'nun 13'üncü maddesi[16]hükmünde belirtilen bir petrol hakkı sahibine, temsilcisine veya Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce kabul edilmiş müteahhidine hak sahibi adına yapılan mal teslimleri ile hizmet ifalarına uygulanacağı belirtilmiştir. Öte yandan, bahsi geçen kişi ve kuruluşlara yapılacak teslim ve hizmetlerin münhasıran petrol arama faaliyetlerine ilişkin olması gerektiği belirtilmiştir.

Bu kapsamda, münhasıran petrol arama faaliyetinde bulunmayıp, üretim, taşıma veya tasfiye yapan kuruluşlara, idari faaliyetler ile bina tesislerinin ve teçhizatının inşası, kurulması ve işletilmesine ait mal teslimleri ve hizmet ifalarının istisnadan yararlanamayacağı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, ilgili Tebliğ'de, "münhasıran petrol arama faaliyetinde bulunan kuruluşların idari faaliyetleri ile bina tesislerinin ve teçhizatının inşası, kurulması ve işletilmesine ait mal ve hizmet alımlarının petrol arama faaliyeti ile ilgisi açık olduğundan, bu mal ve hizmet alımlarında sözü edilen istisna hükmü gereğince vergi uygulanmaz" hükmü yer almıştır. Ancak bu uygulamanın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından (Petrol İşleri Genel Müdürlüğünden), münhasıran petrol arama faaliyetinde bulunduklarına veya söz konusu bina tesislerinin ve teçhizatın münhasıran petrol arama faaliyetlerine tahsis edildiğine dair bir belge almış olan kuruluşlar için geçerli olduğu da ayrıca belirtilmiştir.

Bununla birlikte, istisna kapsamında olan mal ve hizmetlerin ithali de KDV Kanunu'nun 16/1-a maddesi[17]gereğince KDV'den istisna edilmiştir.

Görülebileceği üzere, KDV istisnasının uygulanmasındaki en önemli şart söz konusu mal ve hizmetlerin petrol arama faaliyetiyle ilgili olmasıdır.

Öte yandan, söz konusu mal veya hizmet teslimlerinin KDV'den istisna tutulabilmesi için ilgili Kurumun T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Petrol İşleri Genel Müdürlüğünden petrol arama faaliyeti için izin belgesi alması gerektiğini hatırlatmakta fayda görüyoruz[18].

Anılan Tebliğ'i incelediğimizde, istisna belgesi sahibi tarafından bu belgenin bir örneğinin satıcı firmalara verilmesi ve istisna kapsamına giren mal ve hizmet alımlarında KDV uygulanmamasının talep edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

İlgili Tebliğ'de istisna kapsamında münhasıran petrol arama faaliyetlerinde kullanılmak üzere sarf malzemesi niteliğinde olan malzemeler ile hizmet alımında bulunan ilgili kişi ve kuruluşlarca, bu mal ve hizmetlere ilişkin fatura bilgilerini içeren bir listenin hazırlanması gerektiği ve faturanın düzenlendiği ayı takip eden ayın 10'uncu gününe kadar Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne verilmesi gerektiğinin altı çizilmiş olup Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün de bu listeyi yedi gün içinde inceleyerek onaylayacağı ifade edilmiştir.

Öte yandan, yurt içinden KDV istisnası kapsamında vasıta, akaryakıt ve demirbaş alımından önce, bu alımların petrol arama faaliyeti için gerekliliği ve uygunluğunun Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce karara bağlanması gerektiğinden, söz konusu malzemeler için ön izin alınması gerekmektedir. Bu kapsamda, KDV istisna belgesi ve onaylı listeye istinaden mal teslim eden veya hizmet yapan firmalar, faturalarında ayrıca KDV göstermeyecektir.

Bu istisna kapsamındaki petrol arama faaliyetlerinde kullanılmak üzere yurtdışından malzeme ithalinde istisna uygulaması ise istisna uygulamasından yararlanan mükelleflerin ithalat öncesinde Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne ithalat faturasını ibraz ederek malzeme ithalat izni alınması suretiyle uygulanmaktadır.

d. Özel Tüketim Vergisi Kanunu açısından değerlendirmeler

Petrol arama ve üretim sektörünün Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) Kanunu kapsamında değerlendirilmesinde, (I) sayılı listede yer alan petrol ürünlerinde ÖTV uygulaması ve petrol arama ve üretim sektörüne özgü ÖTV istisnaları konuları ele alınacaktır.

ÖTV Kanunu'na ekli (I) sayılı cetvelde; çoğunluğu petrol ürünlerinden oluşan enerji ürünleri, (II) sayılı cetvelde; motorlu kara, hava ve deniz taşıt araçları, (III) sayılı cetvelde; alkollü içecekler ve tütün mamulleri, (IV) sayılı cetvelde ise beyaz eşya ve diğer elektrikli ev aletleri, oyun makineleri, havyar, cep telefonları gibi bazı tüketim maddeleri yer almaktadır.

Petrol ürünleri ise ÖTV Kanunu'na ekli (I) sayılı cetvelde (A) ve (B) olmak üzere iki ayrı listede tasnif edilmiştir.

(A) listesinde piyasada akaryakıt olarak kullanılan benzin, motorin, biodizel gibi ürünler ile doğalgaz vb. ürünler yer almaktadır.

(B) listesinde ise solvent diye adlandırılan mallar ile baz yağ, madeni yağ, yağlama müstahzarı, tiner gibi ürünler yer almaktadır. Anılan ürünler ÖTV kapsamına alınmakla birlikte, tecil-terkin sistemi ve getirilen indirimli vergi uygulamaları sayesinde düşük vergili veya vergisiz olarak sanayicilere teslim edilebilmektedir.

Öte yandan, petrol ürünlerinin, ithalatçıları veya rafineriler dâhil imal edenler tarafından teslimi ile ÖTV uygulanmamış olanlarının müzayede yoluyla satışı, bir defaya mahsus olmak üzere ÖTV'ye tâbidir.

Bu kapsamda, (I) sayılı listedeki malların ithalinde, özel tüketim vergisi aranılmamaktadır. Ancak, ÖTV Kanunu'nun 16'ncı maddesinin Maliye Bakanlığı'na verdiği yetki uyarınca özel tüketim vergisi tutarına karşılık olmak üzere teminat alınmaktadır.

Öte yandan, ÖTV Kanunu'nun 7'nci maddesi uyarınca, 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu hükümlerine göre petrol arama ve üretim faaliyeti yapanlara, bu faaliyetlerinde kullanılmak üzere petrol ürünlerinin teslimi de ÖTV'den istisna edilmiştir.

Bu minvalde, istisnanın uygulanabilmesi için, petrol hakkı sahibi veya onun adına hareket eden temsilcisi ya da Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce kabul edilmiş müteahhidinin, satın almak istediği petrol ürünlerine ait bir listeyi Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne vermesi veya onaylatması gerekmektedir.

e. Damga Vergisi Kanunu açısından değerlendirmeler

Damga Vergisi Kanunu'na ekli (2) sayılı tabloda yer alan işlemlerin damga vergisinden istisna edildiği bilinmektedir.

Yazımızın bu kısmında petrol arama ve üretim sektörünün Damga Vergisi Kanunu kapsamında değerlendirilmesinde, petrol arama ve üretim sektörüne sağlanan damga vergisi istisnası konusu ele alınacaktır.

Damga Vergisi Kanunu'nun 1'inci maddesinde, bu Kanun'a ekli (1) sayılı tabloda yazılı kâğıtların damga vergisine tabi olduğu, bu Kanun'daki "kâğıtlar" teriminin ise yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanmak suretiyle manyetik ortamda ve veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade ettiği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, anılan Kanun'un 3'üncü maddesinde ise damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu hüküm altına alınmıştır.

Bununla birlikte, 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun 27'nci maddesinin 3'üncü fıkrasıyla 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'na ekli (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümüne eklenen (42) numaralı fıkra ile Türk Petrol Kanunu kapsamında petrol hakkı sahiplerinin petrol arama ve üretim faaliyetlerine ilişkin olarak düzenlenen sözleşmelerin damga vergisinden istisna olduğu hükümlerine yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun "Tanımlar" başlıklı 2'nci maddesinde;

  • Aramanın; araştırma, arama sondajı ve tespit sondajı faaliyetlerini;
  • Petrolün; ham petrol ve doğal gazı;
  • Üretimin; üretim sondajı ve geliştirme faaliyetlerini, petrolün çıkarılmasını, ön işlenmesini, saha dâhilinde veya civarında depolanmasını, bu depolara, iletim hattına veya rafineriye boru hattı ve diğer vasıtalarla taşınmasını

ifade ettiği açıklamalarına yer verilmektedir.

Öte yandan, konu ile ilgili olarak İdare de aynı yönde değerlendirme yapmaktadır. İdarenin "Petrol arama sözleşmelerinde damga vergisi istisnası" hakkında vermiş olduğu özelgede[19]"…. çerçevesinde, petrol hakkı sahibi …. ile düzenlemiş olduğunuz sözleşme konusu işin petrol arama ve üretim faaliyetlerine ilişkin olduğu anlaşıldığından, söz konusu sözleşmenin 488 sayılı Kanun'a ekli (2) sayılı tablonun IV/42 fıkrası hükmüne göre damga vergisinden istisna edilmesi gerekmektedir." şeklinde görüş verilerek, damga vergisi istisnasının petrol arama ve üretim faaliyetlerine ilişkin olduğu ve mükellef ayırt etmeksizin uygulanması gerektiği vurgulanmıştır.

Yer verilen açıklamalar ışığında, petrol arama ve üretim faaliyetlerine ilişkin olarak düzenlenen sözleşmelerin damga vergisinden istisna edilmesi gerekmektedir.

V. Sonuç

Yazımızda, uygulamada sıklıkla tereddüde düşülen ve mükellefler tarafından açıklamalara ihtiyaç duyulan "petrol arama ve üretim sektöründe faaliyet gösteren firmalara yönelik vergisel düzenlemeler" konusu; vergi idaresi tarafından verilen muktezalar, Danıştay kararları, mülga Petrol Kanunu ve Türk Petrol Kanunu ile ikincil mevzuat çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır.

6491 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun mülga 6326 sayılı Petrol Kanunu'na göre mükelleflere daha fazla seçimlik hak tanıdığı tespiti yapılmış, sektör, vergi kanunlarımız kapsamında detaylı bir şekilde incelenmiş ve dar mükellef kurumlar açısından transferler mevzuunda olumlu bir gelişmenin bulunduğu belirtilmiştir.

Konu ile ilgili olarak yargı kararları ve muktezaların çok sınırlı olduğunu hatta neredeyse bulunmadığını, bu sebeple konunun birçok tartışmayı içinde barındırdığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu kapsamda, yer vermiş olduğumuz konuya ilişkin olarak Türk Petrol Kanunu'nun ayrıntılandırılması gerekmekte olup, konu ile ilgili Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ile Maliye Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak açıklayıcı bir tebliğin yayımlanmasının uygulamada karşılaşılan tereddütlerin ortadan kaldırılması noktasında önemli bir rol üstleneceği kanaatindeyiz.



[1] 28674 sayılı ve 11.06.2013 tarihli Resmi Gazete.

[2] 28890 sayılı Resmi Gazete.

[3] Söz konusu süreler 6326 sayılı mülga Petrol Kanunu'nda dört yıl olarak dikkate alınmıştır.

[4] 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu 6'ncı madde. Türk Petrol Kanununda arama ruhsatının süresi, ilk yürürlük tarihinden itibaren yapılan uzatmalar dâhil, karalarda dokuz, karasuları içi denizlerde on dört yıldan fazla olamamaktadır. Ancak arama ruhsatının süresi sonunda petrol keşfi yapılan alanlarda bu petrol keşfinin ticari değerlendirmelerinin yapılabilmesi için iki yıla kadar ilave süre verilebilmektedir.

[5] Böylece, TPAO'nun sahip olduğu ayrıcalığın korunduğu söylenebilir. 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu 8'inci madde.

[6] 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu 9'uncu madde.

[7] 6326 sayılı Petrol Kanunu 78'inci madde.

[8] 6326 sayılı Petrol Kanunu md.115.

[9] 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu md. 114.

[10] 6326 sayılı Kanun 56'ncı madde;

Arayıcı, her arama sahası için Devlet hakkı ödemekle yükümlüdür. Devlet hakkı, arama sahasının hektarı başına yılda;

     1, 2, 3'üncü yıllar için                    40

     4 ve 5'inci yıllar için                       80

     5'inci yıldan sonra her yıl için      120 Türk Lirası'dır.

Bakanlar Kurulu, bu miktarları on katına kadar artırabilir.

Arayıcının bir yıl zarfında fiilen yaptığı jeolojik araştırma ve sondaj masrafları o yıl içinde ödeyeceği toplam Devlet hakkından tenzil edilir. Ancak, tenzil edilecek miktar toplam Devlet hakkının yüzde ellisinden fazla olamaz.

Yukarıda belirtilen Devlet hakkı deniz aramalarında su derinliği ve çalışma şartları göz önüne alınarak Bakanlıkça yüzde elli oranına kadar azaltılabilir.

[11] 6326 sayılı Kanun 25'inci madde; Müracaat ve petrol hakkı sahibi, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından alınan ve müracaat, müsaade, arama ruhsatnamesi, işletme ruhsatnamesi veya belgeden doğan haklarına tesir eden kararlara karşı bu Kanun hükümleri dairesinde tebliğ tarihinden itibaren yirmi gün içinde Bakana itiraz edebilir.

[12] İlgili yasal düzenleme ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi 450 Sıra No'lu Esas Komisyon Raporu'nu incelediğimizde, söz konusu oranın % 40 olarak teklif edilmesine karşın, % 55 olarak yasalaştığını görmekteyiz.

[13] Gelir İdaresi Başkanlığı, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 22.08.2011 tarih B.07.1.GİB.4.99.16.02-KVK-14-98sayılı özelge.

[14] Dar mükellefiyette kurum kazancı, aşağıdaki kazanç ve iratlardan oluşur:

a) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun Türkiye'de iş yeri olan veya daimî temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticarî kazançlar (Bu şartları taşısalar bile kurumların ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın aldıkları malları Türkiye'de satmaksızın yabancı ülkelere göndermelerinden doğan kazançlar, Türkiye'de elde edilmiş sayılmaz. Türkiye'de satmaktan maksat, alıcı veya satıcının ya da her ikisinin Türkiye'de olması veya satış sözleşmesinin Türkiye'de yapılmasıdır.

[15] 26.04.2014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği

[16] Petrol hakkı sahibinin bizzat veya bir temsilci veya Genel Müdürlükçe kabul edilmiş bir müteahhidi vasıtasıyla kendi adına, Türkiye'deki petrol işlemi için idari faaliyetleri ile bina tesislerinin ve teçhizatlarının inşası, kurulması ve işletmesine ait malzemeler hariç, petrol işlemlerinde kullanılacak ve Genel Müdürlükçe onaylanan malzemeyi, ekipmanı, akaryakıtı, kara, deniz ve hava nakil vasıtalarını ithal etmesi ya da yurt içinden teslim alması gümrük vergisinden, yapılan işlemler harçlardan, düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır. Ancak, Bakanlar Kurulu, ithal edilen malzemelerle kıyası kabil nitelikte ve miktarda Türkiye'de üretimi bulunan maddelerin isimlerini içeren bir liste oluşturarak, bu listede gümrük vergisinden istisna tutularak ithal edilmekte olan maddelerden hangilerinin gümrük vergisine ve diğer ithal vergisi ve resimlerine tabi tutulacağını tayin ve tespit edebilir. Listeler, Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer. Ancak, listenin yayımlandığı tarihten önce Genel Müdürlüğe verilmiş dilekçeler ile ithali istenilen maddeler, listenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde ithal edildikleri takdirde, istisnadan faydalanırlar. Bu kapsamda edinilen sondaj kuleleri ve ekipmanları, petrol hakkı sahibinin müracaatı ve Bakanlığın izni ile bu Kanun kapsamı dışında kalan jeotermal faaliyetlerinde kullanılabilir.

[17] 3065 sayılı Kanun'un 16'ncı maddesi; "Aşağıdaki teslim ve hizmetler vergiden müstesnadır:

a) Bu Kanuna göre teslimleri vergiden istisna edilen mal ve hizmetlerin ithali,"

[18] Her ne kadar konu ile doğrudan ilgili olmasa da Yüksek Yargının istisnaya ilişkin şekli şartlara bakış açısını yansıtan Danıştay 9'uncu Dairesinin 06.03.2014 tarih E. 2013/1807, K. 2014/797 sayılı bir kararının ilgili kısmına aşağıda yer verilmiştir:

"Bunun yanı sıra, davalı idare tarafından, davacı şirketin, vergi resim harç istisna belgesinin bulunmadığı ileri sürülmekte ise de; 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun ek 2. maddesi ile verilen yetki aşılarak Genel Tebliğler ile döviz kazandırıcı faaliyetler için vergi istisnasının uygulanabilmesi için, ilgili kuruluşlarca, bu konuda düzenlenmiş bulunan vergi, resim ve harç istisnası belgesinin ibrazı şartının getirilmesi mümkün olmadığından, davalı idarenin bu iddiasına itibar edilmemiştir.

Bu durumda, davacı şirket tarafından yerine getirilen işin, döviz kazandırıcı faaliyet kapsamında olduğu anlaşıldığından 488 sayılı Kanun'un ek 2. maddesinde belirtilen istisnadan yararlandırılması gerekirken, 1 seri nolu ve 4 seri nolu Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulaması Hakkında Tebliğ hükümlerinden hareketle davacı şirket tarafından yerine getirilen işin, döviz kazandırıcı faaliyet kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar veren vergi mahkemesi kararında yasal isabet bulunmamaktadır."

[19] Gelir İdaresi Başkanlığı, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 16.09.2015 tarih 90792880-155.13.04[2014/3223]-948 sayılı özelge.

 

 

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.'ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz