Skip to Content

Almanya ile imzalanmış olan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasına ilişkin bazı özellikli konular

Elif Yılmaz
Yonca Yalkın

I. Giriş
 

Uluslararası vergilendirme kapsamında, uluslararası anlaşmalara taraf olan ülkelerin uyması gereken önemli prensipler yer almaktadır ve anlaşmalarda da belirtildiği üzere, ülkelerin yerel mevzuatlarında ve uygulamalarında bu prensiplere uygun bir şekilde hareket etmeleri önem arz etmektedir. Bu prensiplerden birisi de, uluslararası ekonomik aktivitelerden elde edilen herhangi bir kazancın farklı ülkeler tarafından bir kereden fazla aynı türden bir başka vergiye tabi olmasını önlemektir. Zira aksi bir tutumda, bahsedilen kazanç çifte (mükerrer) bir şekilde vergilendirilmiş olacaktır. Ülkelerin vergilendirme yetkileri düşünüldüğünde, uluslararası ekonomi çerçevesinde çoğu zaman birbiriyle çakışma durumunda kalmış ve bunun sonucu olarak da ülkeler, uluslararası işlemlerde çifte vergilendirmeyi önlemeleri gerektiğinin farkına varmışlardır. Bu kapsamda, uluslararası standartlara uygun bir şekilde çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları düzenlenmiş ve bu anlaşmalar birçok ülke tarafından imzalanmıştır. Bu doğrultuda, makalemizde özellikli olarak Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında 19 Eylül 2011 tarihinde Berlin’de imzalanmış ve 1 Ağustos 2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olan “Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi ve Vergi Kaçakçılığını Önleme Anlaşması” (ÇVÖA) üzerinde durulacaktır. Öyle ki, anlaşmada belirsizlik arz eden ve Türkiye’nin imzalamış olduğu diğer anlaşmalara kıyasla farklılık gösteren yani özellikle değerlendirilmesi gereken hususlar yer almaktadır.

Söz konusu anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti’nde gelir vergisi ve kurumlar vergisini, Almanya Federal Cumhuriyeti’nde ise gelir vergisi, kurumlar vergisi ve ticaret vergisini içermektedir. Türkiye – Almanya ÇVÖA uyarınca, taraf Devletlerden birinde, yani Türkiye’de ya da Almanya’da veya her ikisinde de mukim olanlar bu anlaşma kapsamında değerlendirilecek ve bahsi geçen iki devletle arasında mukimlik ilişkisi olmayanlar için anlaşma hükümleri geçerli olmayacaktır.

Taraflar arasında imzalanmış olan söz konusu anlaşmanın amaçlarına baktığımızda ise;

  • Mali engelleri ortadan kaldırarak karşılıklı ekonomik ilişkileri geliştirmek,
  • Vergi konularındaki işbirliklerini güçlendirmek,
  • Türkiye ve Almanya’nın her iki ülke yatırımcıları açısından daha cazip hale getirilmesi öne çıkmaktadır.

 

II. Türkiye – Almanya çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümleri kapsamında daimi işyeri ve serbest meslek faaliyetleri

Türkiye ile Almanya arasında imzalanmış olan ÇVÖA’nın 5. maddesinde “İşyeri” tanımının yapıldığını görmekteyiz. Bu maddeye göre “İşyeri”; bir teşebbüsün işinin tamamen veya kısmen yürütüldüğü, işe ilişkin sabit bir yer olarak tanımlanmıştır.

Madde 5’te yer alan “İşyeri terimi; yönetim yeri, şube, büro, fabrika, atölye, maden ocağı, petrol veya doğal gaz kuyusu, taş ocağı veya doğal kaynakların çıkarıldığı diğer herhangi bir yeri kapsamaktadır”.

Ayrıca, “İşyeri terimi, altı ayı aşan bir süre devam eden bir inşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlara ilişkin gözetim faaliyetlerini ve bir teşebbüs tarafından çalışanları veya teşebbüs tarafından bu amaçla görevlendirilen diğer personel aracılığıyla bir Akit Devlette ifa edilen ve herhangi bir 12 aylık dönemde toplam altı ayı aşan bir süre veya sürelerde devam eden (aynı veya bağlı proje için), danışmanlık hizmetleri de dahil olmak üzere tedarik hizmetlerini kapsamaktadır”.

Aynı zamanda, Türkiye – Almanya ÇVÖA’nda yer alan Serbest Meslek Faaliyetlerine ilişkin 14. maddenin üzerinde de durmamız gerekir. Bu madde uyarınca, “bir Akit Devletin (Türkiye) mukimi olan bir gerçek kişinin serbest meslek hizmetleri veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetleri dolayısıyla elde ettiği gelir, yalnızca bu Devlette (Türkiye’de) vergilendirilecektir”.

Bununla beraber, bu hizmet veya faaliyetler diğer Devlette (Almanya’da) icra edilirse ve eğer:

  • Bu kişi, bu diğer Devlette (Almanya’da), söz konusu hizmet veya faaliyetleri icra etmek amacıyla sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip ise veya
  • Bu kişi, bu diğer Devlette (Almanya’da), söz konusu hizmet veya faaliyetleri icra etmek amacıyla, 12 aylık herhangi bir kesintisiz dönemde, bir veya birkaç seferde toplam 183 gün veya daha uzun bir süre kalırsa, söz konusu gelir aynı zamanda bu diğer Akit Devlette de (Almanya’da) vergilendirilebilir.

“Serbest meslek faaliyetleri” terimi, doktorların, avukatların, mühendislerin, mimarların, dişçilerin ve muhasebecilerin bağımsız faaliyetlerinin yanı sıra, özellikle bağımsız olarak yürütülen bilimsel, edebi, artistik, eğitici veya öğretici faaliyetleri de kapsamaktadır.


26.09.2017 tarihli ve 30192 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4 Seri No.’lu Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları Genel Tebliğ ile; serbest meslek faaliyetlerinin Türkiye’de bir işyeri ya da sabit yer vasıtasıyla icra edilmesi durumunu tüzel kişiler açısından değerlendirdiğimizde, eğer faaliyet Türkiye’de bir işyeri ya da sabit yer vasıtasıyla icra ediliyorsa Türkiye’nin vergilendirme yetkisi olacaktır, işyeri veya sabit yer oluşturmadığı durumda Türkiye’nin vergilendirme hakkı söz konusu olmayacaktır. Gerçek kişiler açısından değerlendirdiğimizde ise Türkiye’de bir sabit yere sahip olması durumunda, bu sabit yere atfedilen gelirle sınırlı olmak üzere Türkiye’nin vergilendirme hakkı doğmakta olup, yapılacak vergilendirmede iç mevzuat hükümleri dikkate alınacaktır. Sabit yerin oluşup oluşmadığının tespitinde, faaliyetin niteliğine uygun olarak kullanılan yerin münhasıran söz konusu faaliyete tahsis edilmesi gerekli değildir. Başka bir gerçek veya tüzel kişi ile paylaşılması veya başka bir kişiye ait olması durumu, bu yerin işe ilişkin olma vasfını değiştirmeyecektir.

Tüm bunlar doğrultusunda, üzerinde özellikle durulması gereken husus, “Daimi İşyeri”nin oluştuğu durum ve bu çerçevede ele alınması gereken personel x gün sayısı (man – day) hesaplamasıdır. Bu hususların değerlendirilmesine ilişkin 4 Seri No.’lu Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları Genel Tebliğ büyük ölçüde önem arz etmektedir. Zira söz konusu tebliğ uyarınca, tüzel kişi ve teşebbüsler yönünden Türkiye – Almanya ÇVÖA’nda yer alan “Daimi İşyeri” maddesi ile belirlenmesi gereken süre hesabında, personel sayısı dikkate alınmaksızın icra edilen faaliyet için Türkiye’de geçirilen gün sayısının dikkate alınacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir.

4 Seri No.’lu Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları Genel Tebliğ uyarınca, Almanya mukimlerinin Türkiye'de elde ettikleri kazanç veya iratların ilgili ÇVÖA çerçevesinde vergiye tabi tutulabilmesi için mukim oldukları Almanya yetkili makamlarından mukimlik belgesi almaları ve bu belgenin aslı ile noter veya bu ülkedeki Türk konsolosluklarınca tasdikli Türkçe tercümesinin bir örneğini duruma göre ilgili vergi dairesine veya vergi sorumlularına ibraz etmeleri gerekmektedir. Vergi sorumluları teslim aldıkları söz konusu mukimlik belgelerini gerektiğinde yetkili makamlara ibraz etmek üzere muhafaza edeceklerdir. Mukimlik belgesinin ibraz edilememesi durumunda ise ilgili anlaşma hükümleri yerine iç mevzuat hükümleri uygulanacaktır. Bir takvim yılına ilişkin mukimlik belgesi, izleyen yılın dördüncü ayına kadar geçerlidir. [1]

III. Gayrimenkullerin elden çıkarılmasında sermaye değer artış kazancı hükümlerinin uygulanması

Menkul veya gayrimenkul varlıkların elden çıkarılmasından doğan değer artış kazançları Anlaşma’nın 13. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir.

 

Türkiye – Almanya ÇVÖA’nın Sermaye Değer Artış Kazancına ilişkin 13.maddesine göre;

  1. Bir Akit Devlet (Türkiye) mukimi tarafından diğer Akit Devlette (Almanya’da) yer alan gayrimenkul varlıkların elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar,
  2. Bir Akit Devlet (Türkiye) mukimince, değerinin %50’sinden fazlası, doğrudan veya dolaylı olarak diğer Akit Devlette (Almanya’da) bulunan gayrimenkul varlığı temsil eden hisse senetleri ve benzeri hakların elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar,
  3. Bir Akit Devlet (Türkiye) teşebbüsünün diğer Akit Devlette (Almanya’da) sahip olduğu bir işyerinin ticari varlığına dahil menkul varlıkların veya bir Akit Devlet mukiminin (Türkiye’nin) diğer Akit Devlette (Almanya’da) serbest meslek faaliyeti icra etmek üzere kullandığı sabit bir yere ait menkul varlıkların elden çıkarılmasından doğan kazançlar, bu işyerinin veya sabit yerin elden çıkarılmasından doğan kazanç da dahil olmak üzere bu diğer Devlette (Almanya’da) vergilendirilebilir.
  4. Bir Akit Devlet mukiminin, uluslararası trafikte İşletilen gemi veya uçakların veya söz konusu gemi veya uçakların işletilmesiyle ilgili menkul varlıkların elden çıkarılmasından sağladığı kazançlar, yalnızca bu Devlette vergilendirilecektir.
  5. Yukarıda belirtilenlerin dışında kalan varlıkların elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar, yalnızca elden çıkaranın mukim olduğu Akit Devlette (Türkiye’de) vergilendirilecektir. Bununla beraber, bundan bir önceki cümlede bahsedilen ve diğer Akit Devlette (Almanya’da) elde edilen sermaye değer artış kazançları, iktisap ve elden çıkarma arasındaki süre bir yılı aşmadığı takdirde, bu diğer Akit Devlette (Almanya’da) vergilendirilecektir.

Diğer taraftan Anlaşma’nın protokolünün 13 üncü maddenin 5 inci fıkrasına ilişkin olarak:

Akit Devletlerden birinin tanınmış menkul kıymetleri borsasında işlem gören şirketlerin hisselerinin elden çıkarılmasından veya bir şirketin yeniden yapılanması sürecinde hisselerin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar için uygulanmayacaktır.

Söz konusu anlaşma uyarınca, Almanya’da yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan gayrimenkul varlıkları, iş yerleri, iş yerinin aktifine dâhil varlıklar ve bir yıldan daha kısa süre elde tuttukları diğer varlıkların elden çıkarılmasından sağladıkları kazançlar Türkiye’de vergilendirilecektir. Fakat bir yıldan fazla süre ellerinde tutulan hisse senetlerinin satışından elde edecekleri kazançlar mukim oldukları Devlette yani Almanya’da vergilendirilecektir.

Anlaşma maddesi uyarınca üç farklı özellikli durumdan bahsedilebilir:

  1. Hisse senetleri ve benzeri hakların elden çıkarılmasından elde edilecek kazançların elden çıkaranın mukim olduğu ve söz konusu kazancın elde edildiği ülkede vergilendirilmesi mümkündür. Ancak, diğer anlaşmalarımızın birçoğunda olduğu gibi, Almanya ile düzenlenen ÇVÖA’da da elde tutma süresine bağlı bir istisna söz konusudur. Buna göre, 1 yıl elde tutma süresi sonrasında devredilen söz konusu hisse ve benzeri haklardan elde edilen gelirlerin sadece yerleşik olunan ülkede vergilendirilmesi mümkündür. Bu durumun istisnası ise değerinin %50’sinden fazlası gayrimenkul varlıklardan oluşan hisse senetleri ve benzeri hakların elden çıkarılmasına ilişkindir. Örnek olarak; Almanya’da yerleşik kişinin yukarıda belirtildiği şekilde %50’den fazlası gayrimenkul varlıklardan oluşan bir Türk Şirketi’nin hisse senedinden elde ettiği kazanç Türkiye’de de vergilendirilebilecektir. Ancak bu aşamada, %50’lik değer tespitinin ne şekilde yapılacağı sorusu gündeme gelmektedir (Bilançoda yer alan kayıtlı değer, piyasa değeri ile belirleme, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’na göre belirlenmiş değerler gibi).
  1. Almanya veya Türkiye’de tanınmış borsalarda işlem gören şirket hisselerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar için kaynak ülkede vergilendirme öngörülmektedir. Bilindiği üzere, hali hazırda Borsa İstanbul’da yapılan hisse alım satım işlemlerinden dar mükelleflerce elde edilen kazançlar (belirli şartlar dâhilinde) da zaten %0 oranında vergilendirilmektedir.
  1. Bir şirketin yeniden yapılandırılması sürecinde hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar için de kaynak ülkede vergilendirme öngörülmemektedir. Bu hüküm uyarınca da yeniden yapılandırmanın tanımlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

IV. Şube kazançlarının dağıtılmasının vergi tevkifatı karşısındaki durumu

ÇVÖA uyarınca, temettü gelirlerinin vergilendirilmesinde vergileme hakkı, oran sınırlaması olmaksızın gelirleri elde edenlerin mukim olduğu Devlete bırakılmıştır. Ancak, bu gelirler temettünün elde edildiği Devletlerde de  (kaynak Devlet) Anlaşmalarda belirtilen oranları geçmeyecek şekilde vergiye tabi tutulabilmektedirler.

Anlaşmalarda yer alan vergi oranları, uygulanabilecek azami oranı ifade etmektedir. Dolayısıyla, Anlaşmalara taraf Devletlerin iç mevzuatlarında bu tür gelirler için daha düşük bir vergi oranı uygulanıyor ise bu durumda Anlaşmalarda yer alan oranlar değil,  mükellefin lehine olan bu düşük oranlar uygulanmaktadır.

Türk vergi mevzuatına göre, yerleşik olmayan (dar mükellef) bir kuruma ödenen temettü oranları, bir vergi anlaşması uyarınca azaltılmadıkça, %15 oranında tevkifata tabidir. Türkiye ile Almanya arasında imzalanmış olan ÇVÖA’da belirli koşullara tabi olarak düşük oranlı tevkifat kesintisi öngörülmektedir.

Türkiye – Almanya ÇVÖA’nın temettülere ilişkin 10.maddesine göre; “Bir Akit Devletin (Türkiye) mukimi olan bir şirket tarafından diğer Akit Devletin (Almanya’nın) bir mukimine ödenen temettüler, bu diğer Devlette (Almanya’da) vergilendirilebilir.

Bununla beraber söz konusu temettüler, temettüyü ödeyen şirketin mukim olduğu Akit Devlette (Türkiye’de) de vergilendirilebilir; ancak, temettünün gerçek lehdarı diğer Akit Devletin (Almanya’nın) bir mukimi ise, bu şekilde alınacak vergi:

  • temettünün gerçek lehdarı, temettü ödeyen şirketin sermayesinin doğrudan doğruya en az yüzde 25 ini elinde tutan bir şirket (ortaklık hariç) ise, gayrisafi temettü tutarının yüzde 5 ini;
  • tüm diğer durumlarda gayrisafi temettü tutarının yüzde 15 ini aşmayacaktır.

Yani söz konusu anlaşma maddesine göre; Türkiye’deki bir şirketin Almanya’daki ortağına dağıtacağı temettüler üzerinden alınacak temettü stopajı oranı yukarıda bahsedilen şartları sağladığı takdirde %5 olarak uygulanabilecektir.

Bu maddede kullanılan “temettü” terimi;

  • Hisse senetlerinden,
  • İntifa senetlerinden veya intifa haklarından,
  • Maden hisselerinden,
  • Kurucu hisse senetlerinden veya alacak niteliğinde olmayıp kazanca katılmayı sağlayan diğer haklardan elde edilen gelirleri,
  • Diğer şirket haklarından elde edilen gelir veya dağıtımı yapan şirketin mukim olduğu Devletin mevzuatına göre vergileme yönünden hisse senetlerinden elde edilen gelirle aynı muameleyi gören diğer gelirleri ve
  • Yatırım fonu ve yatırım ortaklığından elde edilen gelirleri ifade etmektedir.

Ancak ilgili maddenin 4. fıkrasında belirtildiği üzere, bir Akit Devlet mukimi olan temettünün gerçek lehdarı, temettüyü ödeyen şirketin mukim olduğu diğer Akit Devlette yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunursa veya bu diğer Devlette yer alan sabit bir yer vasıtasıyla serbest meslek faaliyeti icra ederse ve söz konusu temettüyü elde ettiği olay ile bu işyeri veya sabit yer arasında etkin bir bağ bulunmaktaysa, 1. ve 2. fıkra hükümlerinde düzenlenen temettü üzerinden vergilendirme işlemi uygulanmayacaktır. Bu durumda, işe göre belirlenecek olan 7. Ticari Kazançlar veya 14. Serbest Meslek Kazançları madde hükümleri uygulanacaktır.

Bu kapsamda, Almanya (ya da Türkiye) mukimi bir şirketin Türkiye’de (ya da Almanya’da) bir işyeri (örneğin şube) aracılığı ile elde edeceği gelirlerin işyerlerinin sadece kurumlar vergisi veya benzeri bir vergilemeye tabi olacağı anlaşılabilecektir. Bir diğer deyişle, işyerinin elde ettiği gelirler yalnızca bulundukları ülke mevzuatı uyarınca kurumlar vergisine tabi tutulacak ve sonrasında ek bir vergilendirmeye tabi tutulmayacaktır.[2] Şube kazançlarına ilişkin olarak benzer bir değerlendirmeyi, Türkiye – Kore ÇVÖA’ya bakarak yapabiliriz. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 15.02.2013 tarihinde “Merkezi Kore'de bulunan şirkete Türkiye'deki şubenin kurum kazancından hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın aktarılması halinde tevkifat yapılıp yapılmayacağı hakkında” yayınlanan mukteza ile bu uygulamanın yukarıda açıklanan hususu teyit ettiğini söylemek mümkün olabilecektir.

V. Sonuç

Makalemizde, Türkiye – Almanya Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nda yer alan özellikli bazı hükümlere ve bu hükümlerin değerlendirilmesine ilişkin önemli açıklamalara değinilmiştir. Zira Türkiye ya da Almanya mukimi veya her ikisinde de mukim olan gerçek veya tüzel kişiler açısından anlaşma maddelerinin açıklığa kavuşturulması önem teşkil etmektedir. Öyle ki, hem bu açıklamalara hem de son zamanlarda gerçekleşmiş olan düzenlemelere / değişikliklere de yer vererek anlaşmada yer alan bazı özellikli konuların üzerinde durmaya öncelik verilmiştir. Bu kapsamda, daimi işyerinin oluşmasına ilişkin serbest meslek faaliyetlerinde önem arz eden konulara, en son yayınlanan 4 Seri No.’lu Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları Genel Tebliği ile getirilen gün hesaplamasına ve mukimliğe ilişkin getirilen yeni düzenlemelere yer verilmiştir. Ayrıca, gayrimenkuller üzerinden elde edilen sermaye değer artış kazançlarının vergilendirilmesinde önem arz eden konulara ve uygulamasına değinilmiştir. Son olarak da, şube kazançlarının dağıtılmasında temettü tevkifatı yapılıp yapılmayacağına ilişkin değerlendirmeler bilgilerinize sunulmuştur.


[1] “4 Seri No.’lu Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları Genel Tebliği”, 30192 No.’lu Resmi Gazete, 26.09.2017.

[2] Elif Aydın ve Mine As, “Almanya Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasına İlişkin Özellikli Konular”, Vergide Gündem, Temmuz 2013.

 

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.