Skip to Content

Torba yasadan öne çıkanlar

Ender İnelli

27 Mart 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7103 sayılı Kanun ile (Torba Yasa) birçok konuda önemli değişiklikler ve yenilikler yapıldı. Bugünkü yazımızı söz konusu yasanın getirdiği kapsamlı düzenlemelerden birkaçına ayırdık. 

İkale sözleşmelerine vergi düzenlemesi

İkale (bozma) sözleşmesi yasalarımızda düzenlenmiş durumda değil. Ancak, sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak daha önce kabul edilen bir hukuki ilişkinin, sözleşmenin taraflarınca sona erdirilmesi pek tabii ki mümkün. Bu çerçevede; sözleşmenin, doğal yollar dışında tarafların ortak iradesiyle sona erdirilmesi yönündeki işlem ikale olarak adlandırılmakta.

Gelir İdaresinin süregelen görüşüne göre; iş akitleri ikale sözleşmesi ile sona erdirilen çalışanlara bu sözleşme uyarınca yapılacak ödemenin kıdem tazminatına tekabül eden kısmının gelir vergisinden istisna edilmesi uygun. Arda kalan kısmın ise ücret olarak vergilendirilmesi  gerekiyor.

Yargı organları ise özellikle son dönemde verdikleri kararlarda (örneğin Danıştay 4. Dairesinin E:2014/3676 ve K:2016/4376 sayılı kararı); ikale sözleşmesi uyarınca yapılan ödemelerin ücret olarak kabulüne imkan bulunmadığı yönünde hüküm kuruyorlardı.

7103 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme ile idari görüş tam olarak yasal zemine yerleştirildi. Böylece; hizmet erbabına hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar ile iş kaybı, iş sonu ve iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödeme ve yardımların da ücret olarak kabul edilmesi gerektiği hususu açıklığa kavuşturuldu.

Kıymeti düşen mallarda yeni değerleme yöntemi

Normal şartlar altında ticari işletmelerin satın aldıkları ya da ürettikleri emtiayı maliyet bedeli ile değerlemesi ve kayıtlarında izlemesi gerekiyor. Maliyet bedeli en genel şekli ile iktisadi bir kıymetin edinilmesi veya üretilmesi için katlanılan gider ve maliyetlerin toplamını ifade ediyor. İşletmeler satın aldıkları ya da ürettikleri emtiayı elden çıkardıklarında ise maliyet bedeli ile satış bedeli arasındaki farkı zarar ya da kar olarak dikkate alıyorlar.

Hal böyle iken, bazı durumlarda (çürüme, bozulma, miad dolması vs.) emtianın satılması mümkün olmuyor. İşte tam da bu durumda yaşanan değer düşüklüğünün tespiti ve muhasebeleştirilmesi büyük önem arz ediyor. Zira yasal değişiklik öncesinde kısmen veya tamamen değer düşüklüğüne uğrayan emtianın değerinin tespiti, bir diğer deyişle değerlemesi, takdir komisyonu marifeti ile yapılıyordu. Bu durum ise gıda ve sağlık başta olmak üzere özellikle bazı sektörlerde, hem mükellefler hem de idare açısından ciddi bir iş yükü ve zaman kaybına neden oluyordu.

Ne değişti ?

7103 sayılı Kanunun 10. maddesiyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununa eklenen 278/A maddesi ile; gıda ve ilaç gibi son kullanma tarihi geçen ve imha edilmesi gereken mallar için emsal bedel tespitinin kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemeler yapılmakta.

Buna göre; bozulma, çürüme veya son kullanma tarihinin geçmesi gibi nedenlerle imha edilmesi gereken emtia, bu mahiyetteki imha işlemleri süreklilik arz eden mükelleflerin başvurularına istinaden, takdir komisyonu kararına gerek olmaksızın, Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen usul çerçevesinde ve tayin olunan imha oranı dikkate alınmak suretiyle değerlenebilecek.

Bu düzenlemeden yararlanmak isteyenler tarafından yapılacak başvurular; Maliye Bakanlığınca, mükellefin geçmiş yıllardaki işlemleri, fiili üretimi, satış ve imha süreçleri ile sektördeki diğer mükelleflerin durumu, yetkili idare, oda ve kuruluşların görüşleri de dikkate alınmak suretiyle değerlendirilecek. Bu değerlendirme neticesinde, Maliye Bakanlığınca karşılıklı anlaşmak suretiyle, tayin olunan imha oranını aşmamak kaydıyla imha edilen emtianın emsal bedeli sıfır olarak kabul edilecek.

Kimler yararlanabilecek ?

Maliye Bakanlığı, bu imkandan yararlanmak için başvuruda bulunabilecek mükelleflerde aranacak şartları, tayin olunan imha oranının geçerli olacağı süreyi, imha oranının süresinden önce iptaline ilişkin kriterleri, kapsama giren emtiayı, sektörler, iş kolları ve işletme büyüklüklerini ayrı ayrı ya da birlikte dikkate almak suretiyle belirlemeye ve uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasları tespite yetkili olacak.

Bu durumda, kapsam ve işleyiş ile ilgili olarak Maliye Bakanlığınca yapılacak ikincil düzenlemeleri beklemek gerekiyor.

Usulsüzlük cezaları can yakabilir !

Kanunların vergi uygulamaları bakımından koydukları bazı şekil ve usul hükümleri mevcut. Esasında her durumda doğrudan doğruya bir vergi kaybına yol açmasa dahi vergi kanunlarının usule ve şekle ilişkin uyulması gereken hükümlerine uymamanın cezai yaptırımı var.

Bu kapsamda idare tarafından kesilecek vergi cezalarından bir kısmını da usulsüzlük cezaları oluşturmakta. Söz konusu cezaların tutar ve kapsamı farklılaşıyor. En sık karşılaşılanları ise; fatura düzenlenmemesi, ödemelerin banka kanalı ile yapılmaması, tek düzen hesap planına uyulmaması, beyanname ve bildirimlerin yasal süresi içinde verilmemesi olarak gösterilebilir.

Usulsüzlük cezalarına uzlaşma yolu kapandı !

7103 sayılı Yasa öncesinde, vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerle kesilecek cezalarda (kaçakçılık cezaları hariç) tarhiyat öncesi uzlaşma yolu açıktı. Buna göre vergi incelemesi sonucu kesilen özel usulsüzlük cezaları ilgili olarak mükellefler; uzlaşmaya gitme, indirimden faydalanarak ödeme ve dava yoluna gitme gibi üç farklı alternatife sahiptiler.

Yasa ile yapılan değişiklikle usulsüzlük cezaları uzlaşma kapsamından tamamen çıkarıldı. Bundan sonra mükellefler, adlarına kesilen usulsüzlük cezalarına ilişkin olarak ya Vergi Usul Kanununda yer alan indirim müessesesinden yararlanacaklar ya da yargı yoluna başvuracaklar.

İndirim oranı arttı

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Vergi Ziyaı, Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezalarında İndirme” başlıklı 376. maddesine göre; ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi ve kesilen cezaları, mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi dairesine başvurarak ödeyeceğini bildirirse;

-vergi ziyaı cezasında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri,

-usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezasının üçte biri indiriliyor.

7103 sayılı Kanun ile usulsüzlük cezalarındaki indirim oranı 1/3’den ½’ye yükseltildi. Ancak kesilen cezanın dava konusu yapılması halinde bu indirimden faydalanmak mümkün değil.

KDV reformu hakkında çok önemli bir gelişme

Takip edenlerin hatırlayacağı üzere geçen haftaki yazımızı Plan ve Bütçe Komisyonunca görüşülerek Genel Kurula sunulan “KDV Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına” ayırmıştık.

Kamuoyunda “KDV Reformu” olarak da adlandırılan söz konusu tasarının en can alıcı kısmı şüphesiz, devreden KDV’nin Maliye Bakanlığınca uygun görülecek zaman ve şekilde iadesine imkan tanıyan düzenlemeleriydi.

Bahis konusu tasarı TBMM Genel Kurulunun 28 Mart 2018 ve 29 Mart 2018 tarihli 78. ve 79. birleşimlerinde görüşüldü. Ancak, görüşmeler sırasında tahmini pek de mümkün olmayan gelişmeler yaşandı ve devreden KDV’nin iadesine yönelik düzenlemeler ile grup KDV mükellefiyetine imkan tanıyan maddeler tasarıdan çıkarıldı.

 

 

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.