Cinsiyet eşitsizliği, istihdama katılım ve temsil
oranlarından sonra şimdi de “pembe vergi”

Elif Karaca | 27/10/2017 | (Tüm Yazılar)

Toplumsal hayatta cinsiyet eşitsizlikleri, üzerinde herkesin mutabık olduğu global bir sorun; ancak hükümetler, sivil toplum örgütleri, özel sektör sosyal sorumluluk programları aracılığıyla yürütülen bütün çalışmalara rağmen gelişmiş ekonomilerde bile önemli bir aşama kaydedildiği söylenemez.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) bu konudaki son araştırması da farklılıkların hala çok belirgin olduğunu, kadınların toplumsal ve ekonomik hayatta karar alan, politika belirleyen pozisyonlara erişimde erkeklerin epey gerisinde kaldıklarını gösteriyor. Nisan 2016 verilerine göre, AB ülkelerinde kayıtlı en büyük halka açık şirketlerin yönetim kurullarının sadece yüzde 23,3’ünü kadınlar oluşturuyor. İstihdama katılım açısından bakıldığında da OECD’de 2015’te yüzde 60 seviyesinde olan kadınların istihdama katılım oranının on yılda sadece yüzde 63’e çıkabildiği görülüyor.

Parlamentolar Arası Birlik (IPU) verilerine göre, 2015’te yüzde 22,6 olan kadınların dünya genelinde parlamentolarda temsil edilme oranı 2016’da küçük bir artışla yüzde 23,3’e yükseldi. Bakan düzeyinde bulunan kadınların oranı ise sadece yüzde 18,3. Avrupa genelinde kadınların parlamentolarda temsil edilme durumlarına bakıldığında, Macaristan’da yüzde 10, Romanya’da yüzde 20 olan oran, bazı Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzde 43’e kadar yükseliyor. İngiltere’de yüzde 32, Almanya’da yüzde 37 olan kadın parlamenterlerin oranı Fransa’da yüzde 39’u buluyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 14,9.

OECD’nin geçtiğimiz haftalarda yayınladığı rapora göre, iyileştirme çabalarına rağmen kadın ve erkek çalışanların ücretleri arasındaki açıkta 2010’dan bu yana önemli bir azalma gerçekleşmedi. Full-time çalışanlara bakıldığında, ortalama bir kadın erkek iş arkadaşından yaklaşık yüzde 15 daha az kazanıyor.

Bu eşitsizliklerin temelinde tarihi ve evrensel boyutta cinsiyete dayalı iş bölümü yer alıyor. Kadınlar geçmişten bugüne ücretsiz olarak evde çocuk, hasta, yaşlı bakımı gibi görevleri üstlenirken, çalışma hayatına daha geç atıldıklarından ücretli işlerde yeterince temsil edilmiyorlar. Kadın istihdamı artsa da daha düşük ücretli işlerde çalışıp, kayıt dışı ve güvencesiz istihdamla erkeklere kıyasla daha sık karşı karşıya kalıyorlar. Buna benzer sorunlar bir yana, ulusların maliye politikaları da çoğu zaman kadınları destekler nitelikte olmuyor.

Harcama alışkanlıkları kadınların KDV yükünü ağırlaştırıyor

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Mali İlişkiler Departmanı’na bağlı Vergi Politikaları biriminin araştırmasına göre, kadınlar özellikle de gelişmekte olan ülkelerde sağlık-bakım, beslenme, giyim ve eğitim alanında erkeklere kıyasla daha fazla harcama yapıyor. Bu durum, eğer ülkelerindeki KDV sistemi muafiyetler, indirimli veya sıfır seviyesinde oranlar içermiyorsa kadınların daha ağır bir KDV yükü altına girmelerine neden oluyor. Doğrudan vergilerin (gelir vergisi) de yükselmediği, sadece KDV gibi dolaylı vergilerin artırılmasına dayalı bir vergi politikası, genellikle daha düşük gelirli işlerde çalışmaları nedeniyle kadınlar için daha olumsuz sonuçlara neden oluyor.

Doğrudan vergilendirmeye ilişkin bir öneri de kurumlar vergisi ve gelir vergisinde muafiyetlerin kaldırılmasıyla ilgili. Erkeklerin bir işletmenin patronu olma, hissedar veya gayrimenkul sahibi olma sıklığı kadınlardan çok daha yüksek olduğundan, bu durum onların bazı vergi indirimlerinden orantısız şekilde daha fazla faydalanmalarını sağlıyor. Doğrudan vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payının artırılması gelişmekte olan ülkelerdeki mevcut vergi sistemini daha adil hale getirmekle kalmayıp, dolaylı olarak kadınların üzerindeki vergi yükünü de nispeten aşağı çekecek.

Önde gelen ekonomilerin oluşturduğu G-20’nin cinsiyet eşitliği konulu araştırmalar yapan birimi de, eşitlikçi ve ilerici ulusal/uluslararası vergi sistemlerinin, cinsiyet temelli kapsayıcı kalkınmanın sağlanması bakımından zorunlu olduğuna, KDV’nin kadınları orantısız şekilde etkilemesinin önüne geçilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Pembe vergi ve çözüm önerileri

New York Belediyesi Tüketici İlişkileri Departmanı’nın kadın ve erkek versiyonu bulunan 800 ürünün fiyatı üzerinde yaptığı araştırmaya göre, ürünlerin yüzde 42’sinde kadınlar için olan versiyon erkeklerinkine göre daha yüksek fiyatlandırılmış. Bu gruptaki ürünlerin büyük bölümünü ise kişisel bakım ürünleri oluşturuyor. Kız ve erkek çocukların oyuncakları ve kıyafetlerinde de benzer bir durum geçerli. “Pembe vergi” (pink tax) olarak tanımlanan bu durum, ürünün sadece rengi veya daha gösterişli ambalajı nedeniyle daha yüksek fiyatlı olması şeklinde açıklanıyor.

Bilimsel çalışmalarda, vergi politikaları açısından kadın ve erkekler arasındaki farklılıklar; ücretli istihdam, ücretsiz bakım işleri, tüketim ve varlık mülkiyeti şeklinde dört grupta ele alınıyor. Kadınların kariyerleri erkekler kadar süreklilik arz etmiyor, hayatlarının belirli dönemlerinde kesintilere uğruyor. Ancak ücretli veya ücretsiz, erkeklere göre zamanlarının daha büyük bölümünü çalışarak geçiriyorlar. Buna rağmen kadınların topluma sağladıkları katkının büyüklüğüyle maliye politikalarını belirleyenlerin gündeminde oluşturdukları yer doğru orantılı değil. Oysaki hükümetler hasta-çocuk-yaşlı bakımı gibi işlerin kamu altyapı yatırımları kadar elzem olduğunun farkına varsalar gelir adaletsizliği, cinsiyet eşitsizliği, kadınların üzerindeki vergi yükünün daha ağır oluşu gibi konuları çok daha az konuşuyor olurduk.

Global çapta kapsayıcı büyüme için toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan makro-ekonomik politikalar belirlenir, kadınlar için nitelikli istihdam yaratılır ve cinsiyet temelli ücret farklılıkları ortadan kaldırılırsa, bunların herkes için çok pozitif getirileri olacaktır.

Başarı örnekleri çok çarpıcı

Çünkü aslında kadınlar fırsat verildiğinde her alanda çok başarılı olabiliyor. Bugün, dünya para piyasalarına yön veren ABD Merkez Bankası Fed’in Başkanı Janet Yellen, Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, Almanya’da dördüncü kez seçilen Başbakan Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Theresa May kadınların ekonomide ve siyasette ne kadar başarılı olabildiğinin en iyi örnekleri. Hillary Clinton’ın da ABD başkanlık seçimlerini küçük bir farkla kaybettiğini de hatırlatalım.

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.