İade alacağında faiz sorunu çözülüyor

M. Fatih Köprü | 29/05/2011 | (Tüm Yazılar)

 

Vergi borcunuz varsa, Şubat ayında çıkan torba yasadan yararlanıp, bu borcu yeniden yapılandırarak ödeyebilirsiniz. Ancak bunun için elinizi çabuk tutmanız gerekiyor. Çünkü başvurular 31 Mayıs’ta sona eriyor. Yeniden yapılandırma kapsamında gecikme zammı veya faizi yerine enflasyon oranında bir faiz ödenmesi öngörülüyor. Bu uygulama bir çok mükellefe cazip geldi ve borçlarının yeniden yapılandırılması talebiyle vergi dairelerine başvurdular.

Cezaların silinmesini bir kenara bırakırsak, özellikle gecikme zammı veya faizlerin toplam borç içerisindeki oranı yüksek olan mükelleflerin daha yoğun olarak borç yapılandırma başvurusunda bulundukları görülüyor. Özellikle son yıllarda krizden etkilenen bir çok mükellef vergisel yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanıyorlardı. Vergi borçları üzerine bir de enflasyona göre çok yüksek oranda gecikme zammının eklenmesi ile borç her geçen gün daha da ödenemez hale geliyordu.

Gecikme zammı oranının yüksek olarak belirlenmesinin amacı belli. Mükelleflerin öncelikle vergi borçlarını ödemeleri, vergiyi bir finansman aracı olarak kullanmamaları. Peki devlet alacağına uyguladığı bu yüksek faizi, mükellefe ödeme yaparken de uyguluyor mu veya hangi tarihten itibaren uyguluyor? Bu iki sorunun cevabı çok önemli. Anayasa Mahkemesi tarafından geçtiğimiz günlerde verilen bir karar ile devletin alacak ve borcunu farklı kuralara tabi tutması uygulamasına son verildi.

Alacak ve borca farklı faiz oranı

Vadesi geçen bir vergi borcunuz var ise bu borç üzerinden ayrıca aylık yüzde 1,4 oranında gecikme zammı ödemeniz gerekiyor. Mükelleften haksız yere kesilen bir verginin iadesinde ise gecikme zammı oranı yerine tecil faizi oranında bir faiz ödenmesi söz konusu oluyor. Tecil faizinin oranı ise aylık yüzde 1. Yani vergi borcunun zamanında ödenmemesi durumunda aylık yüzde 1,4 oranında faiz ödemeniz gerekirken, haksız yere kesilen verginin iade alınması durumunda tahsil edebileceğiniz faizin oranı ise aylık yüzde 1 oluyor.

Faizin başlangıç tarihi

Vadesi geçen bir vergi borcu için vadeyi takip eden günden itibaren faiz işlemeye başlıyor. Örneğin KDV beyannamesi verildi ve 26’sında ödenmesi gerekiyor. Ödeme güçlüğüne düşüldüğü için 3 ay sonra ödendi. Bu durumda ödenecek KDV tutarının yüzde 4,2’si (1,4 *3) kadar ayrıca gecikme zammı ödenmesi gerekiyor.

Bunun yanında mevzuatımızda, mükelleften fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler ile iadesi gereken vergilerin belli bir sürede iade edilmemesi durumunda, idare tarafından mükelleflere faiz ödenmesi gerektiğine ilişkin düzenleme de bulunuyor. 1999 yılında yürürlüğe giren bu uygulamayı bir çok mükellef bilmiyor olabilir. Ancak bu faizin ne zamandan hesaplanmaya başlanacağı konusu önemli. Mükellefin iade için gereken bilgi belgeleri tamamlamasını takip eden üç ay içinde iade gerçekleştirilmezse, üç aylık sürenin sonundan itibaren faiz ödemesine hak kazanılıyor.

Aslında idarenin alacağı için geçerli olan yöntemin mükelleften fazla veya yersiz olarak kesilen vergilerin iadesinde de uygulanması durumunda, verginin kesildiği tarihten itibaren faiz ödenmesi gerekir. Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 112. maddesinin 4. fıkrası uyarınca faizin ödenmesi için iadeye ilişkin belgelerin tamamlanması ve bu tarihten itibaren 3 aylık bir süre geçmesine rağmen iadenin yapılmamış olması gerekiyor. Mükellefe ancak bu tarihten sonra tecil faizi oranında faiz ödeniyor. Bu da bize devletin alacağı ve borcu üzerinden faiz hesaplama yöntemleri arasındaki farkı açıkça gösteriyor.

İptal talebi

Aydın Bölge İdare Mahkemesi, haksız yere kesilen verginin iadesinde, yukarıda belirtilen sürelerin geçmesinden sonra faiz hesaplanması ve gecikme zammı yerine tecil faizi uygulanmasına ilişkin düzenlemenin (VUK’un 112. maddesinin 4. fıkrası) Anayasa’ya aykırılığı savıyla Anayasa Mahkemesine başvurarak iptalini istemişti.

Mahkemenin gerekçeleri

Bölge İdare Mahkemesi, Anayasa Mahkemesine başvuru kararında, idarelerin vergi alacaklarının geciken kısmı için vade tarihinden itibaren gecikme faizi (veya zammı) oranında faiz uyguladığını, vatandaştan haksız tahsil edilen vergilerin iadesinde ise VUK’un 112. maddesi uyarınca, mükellefin belge bilgi temininden sonraki 3 ay içinde iade edilmemesi halinde 3 aydan sonraki süre için tecil faizi oranında faiz ödendiğini belirtiyor.

Devamında ise devletin alacağına gecikme zammı oranında faiz almasına rağmen borcuna tecil faizi oranında faiz verdiği belirtildikten sonra; “….. Yasa koyucunun devlet alacağının her tür geç tahsilinde, (yargı kararı sebebiyle geç tahsil edilse bile), vade gününden itibaren faiz işletirken, yargı kararı gereği iade etmek zorunda olduğu vergilere faiz öngörülmemesi, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır” deniliyor.

Anayasa Mahkemesinin kararı

Anayasa Mahkemesi benzer gerekçelerle Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin 4. fıkra hükmünün Anayasa’nın 2 ve 35. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği yönünde karar verdi. 10 Şubat 2011 tarihli ve E: 2008/58, K: 2011/37 sayılı bu karar, 14 Mayıs 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.

İptal kararının yürürlük tarihi

Anayasamız uyarınca Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabiliyor. Bu kararda da Yüksek Mahkeme, Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine hükmetti. Buna göre karar 14 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe girecek.

Mahkeme kararında bu sürenin neden verildiği de açıklanıyor. Kararda VUK’un 112. maddesinin dördüncü fıkrasında, fazla veya yersiz alınan vergilerin iadesinde sınırlı da olsa faiz ödenmesine imkân tanındığı belirtiliyor. Fıkranın iptali halinde sınırlı olarak yapılan faiz ödemelerinin dayanağını oluşturan bir düzenleme de kalmayacaktır. Bu durumda da ilgili kişilerin mülkiyet hakları mevcut durumdan daha da geriye gideceğinden, 1 yıllık sürenin verildiği belirtiliyor.

Yeni düzenleme gerekiyor

Bu karar ile devletin alacak ve borcuna farklı standart uygulaması engellenmiş olmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararında yer alan gerekçeler de dikkate alınarak konuya ilişkin yeni bir düzenleme yapılması gerekiyor. Bu düzenleme için kural olarak 1 yıllık bir sürenin var olduğu söylenebilir. Ancak düzenleme ne kadar gecikirse uygulamada ortaya çıkacak sorunlar ile idare ve mükellef arasındaki uyuşmazlıkların o kadar artacağı söylenebilir.

Anayasa Mahkemesinin de açıklama gereği duyduğu gibi, bu kararla, sınırlı da olsa mükelleflerin alacaklarına uygulanan faizin tamamen sona erdirilmesi amaçlanmamıştır. Aksine bu karar devletin alacağına uyguladığı kuralların iade edilen vergilere de uygulanması gerektiği görüşü çerçevesinde verilmiş.

Yeni düzenleme yapılana kadar bu konudaki uzlaşmazlıklarda, mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararı çerçevesinde, haksız olarak kesilen vergilerin iadesinde verginin kesildiği tarihten faiz hesaplanması gerektiği yönünde değerlendirme yapabileceklerini düşünüyoruz. Konuya ilişkin yeni düzenlemenin ise Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri dikkate alınarak yapılması ve her iki faiz türü için de, gerek başlangıç tarihi gerekse de uygulanacak oran açısından paralelliğin sağlanması gerektiği kanaatindeyiz.